Tekvir Suresi 26.ayette , “Fe eyne tezhebun”? Buyrulmaktadır. Bize bu gidişin nereye olduğu sorulmaktadır.

Günümüzde ahlaki çöküşümüz her geçen gün daha da derinleşmektedir. Televizyonlarda en çok izlenen programlar,  aile yapısını çökerten, ihaneti ifşa eden yapımlar ve diziler olmaktadır. İnsanlarımız söz konusu diziler ve programlarla yatıp kalkmaktadır.

Soruyoruz: Bu gidiş nereye?

Evin içinde kalması gereken mahrem ilişkiler, otobüslere, metrolara, parklara ve kafelere taşınmakta. Dün “asker yolu bekleyenler, evlenmek ,“bir yastıkta kocamak ”ve başını sokacak sıcacık bir yuva için para biriktirenler artık mazide kaldı. Kıyafet değiştirir gibi sevgili değiştirenler ortalıkta görünür olmuş. Anne ve babalarının rızasını cennet vesilesi görenler gitmiş, yerine anne ve babalarına “analık”, “babalık” diyenler gelmiş.

Soruyoruz: Bu gidiş nereye?

Evlerimiz büyümüş, villalarda oturuyoruz. Fakat kalplerimiz küçülmüş. Anne-baba, eş –dost, akraba evlere sığamaz olmuş. Yaşlılarımızı bakımevlerine emanet edilmiş. Diğer taraftan tatile giderken evdeki kedi ve köpekler kendileri için ayarlanan mekânlara bırakılır olmuş.

Kaybolan köpeği veya kedisi için gözyaşı dökenler, depresyona girenler, ilgiye muhtaç anne ve babaları için aramamak için bahaneler bulmaktadır.

Soruyoruz: Bu gidiş nereye?

Bir tarafta çöpten ekmek, pazardan geriye kalan sebzeyi ve meyveyi toplayanlar, bir başka tarafta lüks bir mekânda bir kahve için yüzlerce lira ödeyenler.

Dijital devrim sonunda dünyanın her tarafına ulaşabilirken, evindeki eşine ve çocuklarına ulaşamayanlar.

Satın aldığı teknolojik aletin kullanma kılavuzunu son derece dikkat ile okuyanlar, dünya ve ahiret hayatımızın kılavuzu kulluk kitabımız Kur’an-ı Kerim’in kapağını açamayanlar.

Soruyoruz: Bu gidiş nereye?

Acaba bu tabloda bizim bir sorumluluğumuz yok mu? Tabloyu düzeltmek için bir şeyler yapabilir miyiz?

İyiliği emretmek, kötülüğü nehy etmek bize düşen bir görev değil mi?

Müslümanlar olarak yaşananlar derdimiz olmalı mı?

Bırakınız yapsınlar diyerek başımızı görmezden gelerek deve kuşu gibi kuma mı gömmeliyiz?

Neme lazım mı, bana lazım mı? Diyeceğiz.

Elbette Müslümanlar olarak Asr suresinde buyrulduğu üzere birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye edeceğiz.

Haksızlık karşısında susanın dilsiz şeytan olduğu gerçeğini aklımızdan çıkartmadan yapacağımız bir şeyler olmalı.

En başta ailemize, çevremize hayatımızla rol model olmalıyız.

Yazımızı Mehmet Akif Ersoy’un “Zulmü Alkışlayamam” şiirinden bir dörtlükle noktalayalım:

“Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!

Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!”

Selam ve dua ile.