Issız çöl sıcağında yalnız toprak değildi kuraklaşan, yürekler çölleşmiş, kalpler sertleşmiş, vicdanlar kaskatı kesilmiş, insaf kaybolmuştu güçlülerin hoyrat elinde... Günler ne günlerdi, zulüm kol geziyordu biçare kimsesizlerin yurdunda... Kız çocukları bir gün bedenlerinin toprağa gireceği günün endişesiyle sabahlıyordu. Merhamet çekilmişti yüreklerden. Zayıf ve güçsüzler devrin baronlarının zulüm çarkında acımasızca doğranıyordu. Ahlaksızlık sıradan hal almıştı o karanlık devrin zulüm koridorlarında. İnsanlık toprağın suya hasret kaldığı gibi damar damar sevgi ve şefkat pınarının çağlayacağı günü bekliyordu. Yeryüzünü imar edecek halife varlık âdemoğlunu kendi fıtrat değerleriyle buluşturacak Hz. Muhammed Mustafa geliyordu. Muhammedi güneş doğmuştu Mekke'nin ufuklarında! Karanlığa alışmış gözleri rahatsız edecekti Serveri Enbiya Işığı. Alışamamışlardı gözlerini kamaştıran insanlığı aydınlatan ilahi nura... Hemen savaş açtılar Adalet diyen, ağzından sevgi, saygı, merhamet, barış sözcükleri dökülen Kutlu Nebi'ye. Babadan böyle gördük, Atalarımızın dini bizim yegâne düsturumuz dediler...
Sen sanma ki cahiliye devri miladi 6. asırda kaldı. İletişim ve ulaşımda devrimler yapan, uzayın derinliklerinde keşiflere imza atan, bilim ve teknolojiyi ileri düzeyde kullanan insanlık modern bir cahiliyeyi yaşıyor hem de boğazına kadar... Neredeyse Ebu Cehil'in arkadaşlarına rahmet okuturcasına... Ne koyu karanlık ki demokrasi ve insan hakları söylemlerinin bolca dillendirildiği bu asırda ötekileştirilen, kendinden olmayan, menfaatiyle çatışan insanlar basılan bir düğmeyle yok ediliyor. Kendi çocukları obezite hastalığındanfitness salonlarına koşarken, kemikleri karnına yapışmış yanı başındaki fakir çocukları hayatta kalabilmek için mahallenin artıklarını toplamış olması onu hiç rahatsız etmiyor. İnsanların dünya hırsıyla birbirini katlettiği bu zamanda "Komşu aç iken tok yatan bizden değildir buyuran Hz. Muhammed Mustafa'nın getirdiği güzelliklere ne kadar da ihtiyacımız vardır. Kadınları, ticarî mallarına değer katmak ve satışı artırmak için bedenlerini kullanmayı, çağın reklam aracı görenler; kadına büyük değer verdiğini zannederek, tesettürü ile okuluna gitmeye çalışan kız öğrencileri de özgürlüğüne kavuşturulması gereken zavallılar zannederler. Hz. Muhammed Mustafa'ya itaati gericilik zannedip, nefsinin esiri olup, şehvetinin tutsağı, başka düşünceye tahammülü olmayan bir beşere kayıtsız şartsız biat edebiliyor hatta onu tartışmasız yol gösteren kabul ediyorsun. Halbuki"İki kişi bana muhakeme olmak üzere geliyor birisi haksız olduğu halde kendini iyi savunuyor diğeri haklı olduğu halde kendini savunamıyor ben ise mazlumun hakkını eğer zalime veriyorsam ona ateşten bir kor veriyorum" diyen Hz. Muhammed Mustafa'nın mütevazılığına ve eşsiz adaletine ne kadar da ihtiyacımız vardır. İnsanların inancından, renginden ve dilinden dolayı aşağılandığı bu çağdaş dönemde; bütün insanları tarağın dişleri gibi eşit kabul eden, kimsenin kimseden takvadan başka bir üstünlüğe sahip olmadığını haykıran Hz. Muhammed Mustafa'ya ne kadar da muhtacız.
Ebu Cehil'in torunları kıtalar aştı, yeni keşfettiği kıtalardaki yerlileri kesip katlettiler, Afrika'nın kara benizli insanlarını iliklerine kadar sömürdüler. Ebu Lehep'ler ölmedi, onlar da İslam'ın aydınlık yüzünü dünyaya anlatmak isteyen Ebubekir'lerin kollarını kırdılar, darağaçlarında sallandırdılar. Bangladeşte, Mısır'da asılan âlimleri görünce, Filistin'deki yetimlerin katledişini gördükçe Necran'lı Hıristiyanlara: İbadetlerinizi Mescidi Saadette yapabilirsiniz diyen Hz. Muhammed Mustafa'nın engin hoşgörüsüne ne kadar da ihtiyacımız vardır. Bütün dünyayı kasıp kavuran İslam düşmanlığını gördükçe, önünden geçen Yahudi cenazesi için o da bir insan değil mi? diyerek ayağa kalkan Hz. Muhammed Mustafa'nın gönlündeki insan sevgisine ne kadar da ihtiyacımız vardır. Aile içi şiddetin kol gezdiği modern dünyada "Ey Enceşe! Kristalleri kıracaksın" diyen Hz. Muhammed Mustafa'daki kadınlara karşı merhametine ne kadar da ihtiyacımız vardır.
İslam dünyasındakimezheplerindeki ihtilafı tefrikaya ve çatışmaya taşıyan basiretsiz, ilimsiz ve hikmetsiz insanların din kardeşlerini katlettiğine şahit oldukça; Rabbimizin yıllarca birbirleriyle boğuşan Evs ve Hazrec'lileri ateş çukurunun kenarında iken kalplerini birleştirdiği Medineli Ensar'ın arasında ortaya çıkan bir fitne ile birbirlerine gireceklerken Ben aranızda iken yeniden cahiliyyeadetlerine mi döneceksiniz" buyuran tüm Müslümanları kardeş yapan Hz. Muhammed Mustafa'nın gönül inceliğine ne kadar da ihtiyacımız var. Bir zamanlar emniyet yurdu, güvenlik şehri olan Müslüman beldeleri ateş çukurlarına çeviren nefsine esir olmuş, şahsi hırslarının kölesi olmuş, Müslümanları katleden zalimler! Ne zaman anlayacaksınız saltanatınız bir gün yıkılacağını, kaç Firavun ölmesi lazım kendinizin bir hiç olduğunu görmek için, kaç Nemrut yıkılması lazım kendinizin hiç bir şeye malik olmadığını görmek için... Tüm Dünya Hz. Muhammed Mustafa'nın getirdiği değerlere hasrettir. İnsanlığın umudunu kırmayalım.