Ramazan, mübarek ve mukaddes bir ay olduğu için bu ayda yapılan yardımlar, ibadetler ve duaların, diğer aylara oranla çok daha makbul, çok daha etkili olduğundan şüphe yok.

Onun için diğer aylarda yaptığımız iyilikleri, yardımları, ibadet ve duaları Ramazan’da daha da arttırmalıyız ve bu güzelliklerimizin tam hedefini bulması için oldukça hassas davranmalıyız.

Bizler güzelim ülkemizde ailelerimizle birlikte huzur ve mutluluk içinde oruçlarımızı tutar, iftar ve sahurlarımızı yaparken, diğer İslâm ülkelerinde, büyük acılar ve sıkıntılar içinde Ramazan’a kavuşan mazlum Müslüman kardeşlerimizi unutmayalım.

Filistin, Myanmar, Doğu Türkistan, Suriye ve diğer birçok bölgede Müslüman kardeşlerimizin dur durak bilmeyen acıları ve döktükleri kanları Ramazan’da da aralıksız devam etmektedir. Ayrıca Ukrayna halkı da mazlum olarak acılar içinde günler yaşamaktadır.

Zalimlerin zulmü altında inim inim inleyen ve üzerlerindeki zulmü defetmek için mücadele veren mazlumlar için, şu mübarek Ramazan’da yapmamız gerekenler var mutlaka…

Bedenlerimizle onların yanında olamıyorsak, maddi imkânlarımızla, hiç değilse manevi olarak onların yanında olmalıyız. İçten ve gönülden yapacağımız dualarımızla onlara ulaşmaya çalışmak imanımızın en düşük derecesi olsa da, hiç değilse bunu yapmalı ve ötelerin ötesine göndereceğimiz yazısız, pulsuz dilekçelerimizle onlara destek olmaya çalışmalıyız.

Dualarımız; dünya üzerinde ne kadar zalim yöneticiler varsa bunlara karşı yılmadan mücadele verenlerin başarısı için olmalıdır.

Yüreklerimiz, İslâm ülkelerindeki siyonizmin uşağı konumunda olan yöneticilerin bir an önce alaşağı edilmesi için çarpmalıdır.

Ellerimizi; İslâm topraklarının her yerinde yönetimi zorla, gaspla, darbeyle ele geçirerek, Müslüman halkların şuurunu, basiretini, ferasetini yok etmek isteyen, onları köleleştirme gayretinde olan ve bu uğurda kan dökmekten, katliam yapmaktan çekinmeyen zalim idarecilerin kahrı için açmalıyız.

Yüce Allah’tan talep edeceğimiz en büyük dileğimiz ve niyazımız, tüm dünyada adil yöneticilerin işbaşına gelmesi için olmalıdır.

Dualarımızın baş tacını, Müslümanların ve tüm dünya insanlarının sıkıntılardan kurtulması, huzura, sükûna ve mutluluğa kavuşması oluşturmalıdır.

Kaldı ki, tüm İslâm ülkelerinde haysiyet ve onur mücadelesi veren yüzbinlerce kardeşimize, uzun süredir zalim yönetimlere karşı cihad eden kardeşlerimize ve yıllardır acılar içinde kıvranan, İsrail’in zulmü altında inleyen Filistinli kardeşlerimize ve diğer mazlumlara dualarımızla beraber, güvenilir kuruluşlar aracılığı ile maddi olarak da ulaşmak mümkündür.

Mübarek Ramazan’da, bu Rahmet Ayında ne yapılması gerekiyorsa yapmalı, hangi adımlar atılması gerekiyorsa atmalıyız. Aksi takdirde hiçbir şey yapmamanın manevi sorumluluğundan kurtulmamız mümkün olmaz.

Evet, hiçbir şey yapamıyorsak bari dualarımız onlarla olsun. Dua mü’minin en büyük silahı değil midir? Gönülden dua edelim ki, siyonistlerin işbirlikçileri yerle yeksan olsun. İçten dua edelim ki, siyonizmin uşakları zulümleri ile birlikte yıkılıp gitsinler. Yürekten dua edelim ki, mazlumlar, zalimlerin ve diktatörlerin sultasından bir an önce kurtulsun. Dualarımız, yıllardır sömürülen, zulüm altında inleyen Müslüman halkların özgürlüğe kavuşması için olsun. Gözyaşları ile yapacağımız dualarımız sayesinde zalimlere karşı verilen şanlı mücadeleler başarıya ulaşsın. Allah’a öyle yönelelim ki, dua silahımızla hedefi tam 12’den vuralım İnşaallah…

ORUCU SADECE MİDEMİZLE DEĞİL GÖNLÜMÜZLE DE TUTALIM

Oruç tutmak, her ne kadar yemeden ve içmeden kesilmek ise de, sadece aç kalmak demek değildir. Orucun gayesine tam olarak ulaşabilmek için, sadece midemizi değil bütün vücudumuzu oruçlu hale getirmemiz gerekmektedir.

Orucu, sadece ağzımızı yemeye ve içmeye kapatmak olarak görmemeli bütün bedenimize, bütün azalarımıza, gönlümüze ve ruhumuza yaymalıyız. Ancak, bu şekilde oruç tutarak, orucun tat ve lezzetine kavuşabilir ve orucun maddi- mânevi faydalarına ulaşabiliriz.

Kâinatın Efendisi, oruç tutarken nasıl davranmamız gerektiği ile ilgili bakın nasıl ipuçları veriyor:

“Oruç perdedir. Biriniz oruçlu iken kimseye kötü söz sarfetmesin, bağırıp çağırmasın, birisi kendisine kötü söz edecek veya kavga edecek olursa ben oruçluyum desin ve ona bulaşmasın.”

“Kim yalan sözü ve yalan ile iş yapmayı bırakmazsa, Allah’ın onun yemesini ve içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur.”

“Oruç sabrın, sabırda imanın yarısıdır.”

Efendimizin bu güzel sözlerinden anlaşılıyor ki, orucu sadece mideye değil, aynı zamanda dilimize ve diğer bedensel ve ruhsal bütün azalarımıza tutturmamız gerekmektedir. Yani orucu yüreğimizle ve gönlümüzle tutmamız gerekiyor.

Orucu, bütün kötülükleri engelleyen bir perde olarak görmeli ve hayatımızı bu andan itibaren kötülüğe, riyakârlığa, samimiyetsizliğe, vefasızlığa ve topyekûn haramlara tamamen kapatarak, güzelliklerle dolu bir şekilde yaşantımızı sürdürmeliyiz. Böyle yapmazsak sadece aç kaldığımız kalır yanımızda…

Bilmeliyiz ki; Oruç ile kötü huy ve çirkin yaşantı birbiri ile bağdaşmaz, güzellikler ile çirkinlikler yan yana durmaz. Oruç, bütün kötülükleri engelleyen bir kalkan olmalıdır. Olmuyorsa tuttuğumuzu zannettiğimiz oruçlarımızda bir eksiklik var demektir.

Bilmeliyiz ki; Oruç, nefsi terbiye etmenin en güzel yoludur. Nefsi terbiye etmenin yolu, sabırdan geçer. Sabır; sadece açlık ve susuzluğa karşı koymak değil, bununla beraber kötülükleri, haksızlıkları, vefasızlıkları ve haramları iştigal etmemek, bütün geçici zevklere direnebilmektir.

ORUÇ, BİZİ FAKİR VE GARİPLERİ DÜŞÜNMEYE SEVK ETMELİDİR

oruç tutmamız sebebi ile oluşan açlığımız, bizi yıllar boyunca aç ve susuz kalarak hayatını idame ettirmeye çalışan garip, fakir ve kimsesiz insanları da düşünmeye sevk etmelidir.

İftar sofralarımızı, zenginlere gösteriş için değil, fakir ve gariplere açmalı ve bu insanları Ramazan Ay’ının hürmetine sevindirmeli ve Allah’ın rızasının, mazlum ve mağdur insanların rızasına bağlı olduğunu unutmamalıyız.

Zekât ve fitrelerimizi riyadan ve gösterişten uzak bir şekilde, karşılığını, kimsenin kimseye faydası olmayacağı ve ancak amellerimizle baş başa kalacağımız o dehşetli günde görmeye inanarak, hakiki ihtiyaç sahibi insanları araştırıp bulmalı ve tam yerine ulaştırmalıyız.

Bilmeliyiz ki; bizler, iftarlarımızı gösterişli ziyafet sofralarına dönüştürürken, çevremizde kuru ekmeğe muhtaç olan insanlar vardır.

Bilmeliyiz ki; boynu bükük, garip, fakir ve mağdur insanları sevindirmek Allah’ı hoşnut eder.

Bilmeliyiz ki; bir garibin, bir yetimin, kimsesizin elinden tutmak ve mazlumun duasını almak cennet kapıları açar.

Şeytanların zincire vurulduğu bu Ay’da nefislerimizi şeytanlaştırmayalım. Şeytanımızla birlikte nefislerimizi de dizginleyerek zincire vuralım. Nefs, benlik ve kibirlerimizin esaretinden kurtulalım. Yaptığımız haksızlıkların muhasebesini yapalım ve üzerimizdeki kul haklarından kurtulalım ki, vicdanımız rahat olsun. Sözlerimize, akitlerimize ve ahde vefaya bağlı kalalım ki, ruh ve gönül dünyamız huzurlu olsun.

RAMAZAN FIRSAT AY’IDIR

İçinde bulunduğumuz Ramazan Ay’ı bizim için en büyük bir fırsattır. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeli ve oruç ibadetini, bizleri günahlarımızdan arındıran bir fırsat ve melekût âlemine yükselten bir imkân olarak görmeliyiz.

Bedenimizin ve gönül dünyamızın yıllık bakıma alındığı ve yıl boyunca yaptığımız hata, kusur ve günahlarımızdan dolayı aç kalan ruhumuzun doyuma ulaştığı mübarek Ramazan’ı en iyi şekilde ve Yaratıcımızın isteği doğrultusunda yaşamaya gayret edelim.

Orucun farz kılınmasının özelliği ve hikmeti, kişilerin sadece aç kalmaktan ibaret olması değildir. Yemeden ve içmeden kesilmenin elbette birçok hikmetleri ve faydaları vardır. Ancak, asıl olan sadece ağzımızı yemeye ve içmeye kapatmak değil, bununla beraber beden ve gönül dünyamızı tamamen kötülüklere, çirkinliklere kapatmak, orucu bedenimizin yanında ruhumuza ve kalbimize de tutturmaktır.

Oruç tutan bütün mü’minler kendilerini kötü ve çirkin huylardan arındırır, Yaratıcımızın emirleri ve O’nun elçisinin söylediği sözler doğrultusunda güzel meziyetlerle donatırsa toplumun bir anda olumlu olarak değişeceğini, yaşanan haksızlıkların, çirkinliklerin ve kötülüklerin sona ereceğini görebiliriz.

Ramazan ayını bunun için bir fırsat olarak görmeli, oruçlarımızı kendimizi ve toplumu güzelliklere, iyiliklere ulaştıracak şekilde, Yüce Allah’ın istediği gibi ve O’nun rızasını kazanmak için tutmalı, hata, kusur, kötü huy ve günahlarımızı terk etmeliyiz.

İşte ancak bu takdirde, tuttuğumuz oruçlar bizleri istenilen amaca eksiksiz ulaştırmış olacaktır.

Ramazan’ı öyle yaşayalım ki, bu kutsal Ay, bizden şikâyetçi değil şefaatçi olsun. Mübarek Ramazan’ımız, bizleri de mübarek kılsın. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.