İnanç, Azim ve Mücadeleyle Geçen Bereketli Bir Ömür: Terzi Hacı Süleyman Zorlu Terzi Hacı Süleyman Zorlu, yaşadığı yerle adı bir anılan necip insanlar neslindedir. Yardımseverliği, dürüstlüğü, hayır ve hasenat konusunda hep ön safta olmasıyla Ereğli’nin dini, sosyal ve ilmi hayatına çok özel katkıları olmuştur. 92 yıllık ömründe Ereğli’deki neredeyse tüm dini ve ilmi kurumların yapımında Terzi Hacı Süleyman’ın katkısı vardır. Tam anlamıyla Kur’an ve ibadet aşığıdır. İnancının peşinde ömrünü vakfetmiş bu müstesna insanı, şehrimize ve Ereğli’ye kattıklarıyla birlikte tanımak istedik. Azim, mücadele ve inançla geçirdiği ömrünü 9 Eylül 2023’te tamamlayan Terzi Hacı Süleyman Zorlu’nun örnek ve bereketli yaşamının hikâyesini mahdumu Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu’nun anlatımıyla okurlarımıza sunuyoruz.

Derdi millet, sevdası Konya’ydı! Derdi millet, sevdası Konya’ydı!

Jnvmmcvmnc

Bir Göç Hikâyesi

“Babam Ereğli’de Terzi Hacı Süleyman Zorlu olarak bilinir. 8 Nisan 1931’de günümüzde Ayrancı’ya, o dönemde ise Ereğli’ye bağlı büyük bir köy olan Ambar köyünde doğuyor. Babası (dedem) ise Hancı Osman diye bilinirdi Ereğli’de. Hancıymış dedem, yani dönemin otel sahibi ve işletmecisi. Görüldüğü üzere Anadolu’daki eşraf, meslekleriyle bir ad daha kazanıyor ve öyle biliniyor. Çocuklarının Kur’an eğitimi almasını isteyen dedem Hancı Osman Zorlu, 1940’lı yılların başında ailesiyle birlikte Ereğli’ye göçüyor. Babamın anlatımıyla, göçün nedeni köyde Kur’an eğitimi almanın zorluğu. Dönemin Ereğli’sinde Kur’an eğitimi almak da kolay değil ama köylere göre bir miktar daha az baskı olduğunu düşünmüş olmalı dedem. İki büyük arazi alabilecek kadar varlık sahibi dedem Ereğli’de tarım ve hancılığa başlıyor. Özellikle hancılıkla Ereğli’de bir zenginlik ve itibar elde ediyor. 

Jkgmövcömvö

Terzi Çıraklığından Modern Mağazacılığa Uzun Yol

Babam, bir taraftan köyde başladığı ilkokula Ereğli’de devam ederken bir taraftan da Kur’an-ı Kerim eğitimi alıyor. Dedem, babamı ilkokul sonrası zanaat sahibi olsun düşüncesiyle terzi çıraklığına veriyor. Çıraklığa başlayan babam, terziliğin inceliklerini öğrenmek için İstanbul’un yolunu tutuyor ve dönemin meşhur terzilerinden ustalık öğreniyor.

Ereğli’ye dönüşünün hemen ardından Van’a askerlik vazifesini yerine getirmek için gidiyor ve askerliği tamamladıktan sonra burada yani Van’da birkaç yıl daha terzilik yapıyor. 1956-1957 yıllarında yeniden Ereğli’ye dönerek Van’da çalıştığı terzinin de adı olan Rekor Konfeksiyon adıyla bir mağaza açıyor. Dönemin Ereğli’si için oldukça havalı bir mağaza. Zira klasik terzi dükkânı değil. Hem erkek hem de kadına yönelik imalatın yapıldığı aynı zamanda üretilen kıyafetlerin satışa sunulduğu bir mağaza. Yani Türkiye’de bile bu tarz mağazanın çok olmadığı 1950’li yıllarda babam, Ereğli’de hazır giyim mağazası açıyor. Burada ilginç olan husus ise babamın dışardan marka ürünler getirip satmak yerine kendi ürettiği kıyafetleri satıyor olmasıdır. Bir yandan da özel beden siparişleri kendisi dikmeye devam ediyor. 1960’ların ortasına doğru, 12 çalışana ulaşmış Ereğli’nin merkezindeki mağazası ile Terzi Hacı Süleyman Efendi eşraftan, varlıklı biri haline geliyor.

Rızkın Allah’tan geldiğinin biliciyle 1963 yılında hacca gidiyor. Babam her zaman bize hacca gidip geldikten sonra Allah’ın verdikçe verdiğini anlatırdı. Şöyle bir hikâyesi vardı rahmetlinin: O sene akşam eve giderken eski bir ahbabı ile karşılaşıyor. Babam ahbabına “Nereden geliyorsun hacı abi” diye soruyor. Ahbabı “Bahçemden geliyorum” diyor. “Hayırdır ya, senin bahçen mi var” diyor babam. O da “Evet 3-5 sene önce hacca gittim. Allah verdikçe verdi” diyor. Hacca gidince rızkın arttığını canlı canlı görünce hacca niyetleniyor. Bize de ahbabının dediği gibi anlatırdı: “Dükkân yokken dükkân, ev yokken ev, yazlık yokken yazlık, araba yokken araba, bahçe yokken bahçe, arsa yokken arsam oldu, şükürler olsun, Allah verdikçe verdi verdikçe verdi.”

Kmjcmnbvmömvö

“Ne Verirsen Elinle, O Gider Seninle”

Babamın namaz aşkı 1951 yılında askerdeyken başlamış. Askerlikten geldikten sonra da düzenli namaza başlamadan önceki borçlu olduğu tüm vakitleri hesapladığını ve onları kaza ettiğini hatırlarım. Aklımın erdiği günden vefatına babamın hiçbir vakti kaçırdığını hatırlamıyorum. Bütün namazları camide kılar hatta bu konuda bana da baskı yapardı. Akşamları eve gelirken namaza teşvik için çikolatalar alırdı. Namazlarımı camide kılarsam 2 tane, evde kılarsam 1 tane çikolata verirdi. Her namaz vakti dükkânı kilitler, çalışanlarıyla birlikte camiye giderdi. Babamın yanında işe giren mutlaka Kur’an öğrenir, namaza niyaza başlardı.

Annemle 1961 yılında evlenmişler. Daha sonra 1963 yılında ben doğmuşum. Annem evlendiğinde açık bir kadınmış. Babam evleneceği dönemi anlatırken Ereğli’de o dönemde evleneceği kapalı birini bulamadığını, annemin ailesinin çok ahlaklı ve dürüst bir aile olduğunu, kızlarının kapanacağını tahmin ederek annemle evlendiğini söylerdi. Annem evlendikten sonra kapanmış ve dini konularda çok hassas bir kadın haline gelmiş. Babam 1970’li yılların ortalarına kadar kendi halinde, işiyle meşgul ama aynı zamanda Kur’an Kursu kurma, imam hatip okulu açma, camilere yardım konularında Ereğli’de ilk akla gelen isimdi. Babam herkese yardım ediyordu. Dokunmadığı bir cami, Kur’an Kursu yoktur.

Sosyal anlamda kendisine, kim, ne talepte bulunmuşsa hayır adına, babam oradadır. Onun tekerlemesini hatırlıyorum. O dönemlerde cami çıkışında insanların hayır yapmaları, sadaka vermeleri için cemaate seslenirdi. Bir tekerlemesi vardı bunu yaparken, “Ne verirsen elinle, o gider seninle” diye. 100 lira toplanacaksa 200 lira toplanmasını sağlardı. Ulu Cami ve önemli camilerde Kur’an Kursu ve İmam Hatip’e para toplanacağında işin başında babam olurdu. Ben varlıklı adamım, esnafım diye geri durmaz, tam aksine para toplanacak serginin başına geçer, cemaate “Ne verirsen elinle, o gider seninle” diye ünler, para toplardı. Hatta Ereğli’yle sınırlı kalmazdı, İmam Hatip Ortaokulunun yapımı esnasında çevre ilçelere babamın para toplamak üzere “Kayserili” diye bilinen bir vaizle birlikte gittiğini hatırlıyorum. Arabasına atlar Ulukışla, Bor, Karapınar’a sık sık gidip buralardan yardım toplardı.

Bnnbcvnbcvbn

Milli Selamet Günleri

197O’lerin ortasında, dönemin hükümetinin kurulmasına olumlu bakmadığı Ereğli İmam Hatip’in kurulması için çaba içinde olan babamın hayatı Milli Görüş hareketiyle kesişiyor. O dönemdeki adıyla Milli Selamet Partisi’yle. Zamanın algısında dindar insanların siyasetle arasında bir mesafe bulunuyor. Rahmetli Erbakan’ın mağazaya gelip siyaset teklif edeceğini haber alınca siyasete beni ikna ederler endişesiyle o vakit dükkândan çıkıp gidiyor. Ancak zaman içerisinde Rahmetli Erbakan Hocanın ve Ereğlili cemaatin ısrarı neticesinde 1975 yılında Ereğli İlçe Başkanı oluyor. Babamın dönüşüm hikâyelerinin biri de bu tarihte başlıyor. Dönüşümün iki ayağı var: Fiziksel görüntüsü ve dünya görüşü. O güne kadar çok şık giyinen, her gün tıraş olan Terzi Hacı Süleyman, sakal bırakmaya, sonrasında da kravatı atıp yakasız gömlek ve şalvar giymeye başlıyor. Öte yandan çok arzu etmeden başladığı Milli Görüş mücadelesinin Ereğli’deki en önemli neferi haline geliyor. 1980’in hemen öncesine kadar partinin en hareketli, en dinamik, en organize olduğu yıllarda babam Ereğli İlçe Başkanı. Necmettin Erbakan ve kurmaylarının sık sık gelip kaldığı evimizin parti teşkilatı gibi çalıştığı bu dönemde babam, sürekli ziyaretlere gider, evimizden misafir hiç eksik olmaz, memlekete dair hayaller hedefler konuşulur, milli sanayi, adil düzen, antiemperyalizm, antisiyonizm, ümmetçilik, teşkilatçılık gibi kavramlar üzerine uzun uzun toplantılar, sohbetler yapılır, moral, motivasyon ve heyecan dolu anlara şahitlik ederdik. İlçe Başkanlığı yaptığı dönemde Ereğli’de MSP, babamla özdeşleşmişti.

Hbgznbxnvm

Dava Peşinde Bir Ömür

1980’lerin başında aksattığı işine dönmek isteyen babam, partideki resmi görevinden ayrılıyor fakat davaya bağlılığında en ufak bir değişim söz konusu değil. Babam işine gücüne devam etmeye başladıktan sonra da siyasetin dışında kalmadı. Siyasi meselelerde babama danışılır ve Konya’yla kurulacak münasebetlerde babama müracaat edilirdi. 2002 yılından sonra da AK Parti için çalıştı, gayret etti.

90’lı yaşlara geldiğinde zaman zaman kalp sorunları yaşadı. Bu anlarda bir tedirginlik yaşadığını görüp ölümden korktuğunu düşünmüştüm. “İbadetle dolu bir hayat yaşamışsın, Rabbine kavuşacaksın, niye korkuyorsun ki?” diye kendi kendime iç dünyamda soru sorardım. Babamın önce kalçası sonra ayağı kırıldı, toparlanamadı. O dönemlerde camiye gidemiyordu artık. Sonra gözleri de iyi görmemeye başlayınca Kuran okuyamamaya başladı. Babam ondan sonra ölümü istemeye başladı. Sonra ben, o korkusunun temel nedeninin ölüm değil, “dünyada biraz daha fazla yaşayarak ahirete daha fazla Kur’an ve diğer ibadetlerimi götürebileyim” duygusu olduğunu anladım. Babam Ereğli’de eskiden beri adressiz tanınan; herkesin namusunu, parasını, sırrını emanet edebileceği nadir insanlardandı. Başkaları da öyle tanımlardı. Herkesin hayırla yâd ettiği, birçok insana gizli iyilikleri bulunan, sosyal anlamda kendisine kim, ne talepte bulunmuşsa hayır adına koşan birisiydi. Davasına sadık, samimi bir Müslümandı. Hiç sapmadan davasına ömrü boyunca canıyla malıyla hizmet etti. Rabbim kendisine rahmet etsin, mekânı cennet, makamı âli olsun İnşallah.”

Nbuıtkktdeku

GÜZEL ŞEKİLDE HATIRLANIYOR

Verdiği bu önemli bilgiler nedeniyle Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu Hocamıza şükranlarımı sunuyorum. Babası merhum Süleyman amca MSP Ereğli İlçe Başkanı iken merhum babam Veyis Ersöz’de MSP Konya İl Başkan Yardımcısı aynı zamanda basın sözcüsü idi. O dönemde İl Başkanı merhum Ali Güneri ağabeyimdi. Ben de İl Gençlik Teşkilâtında görevliydim. İlçe Başkanlarının Konya İl Teşkilâtına gelmeleri eksik olmazdı. Bir gelişinde merhum Süleyman amcayı partide babamla sohbet ederlerken gördüm. Sohbetleri oldukça samimi bir hava içinde idi. Bu kadar yıl geçtikten sonra hatırlamıyorum ama mutlaka Süleyman amcanın elini öpmüşümdür. Zira büyüklerimizin ellerini öpmek âdâbtandı. Bu hem teşkilâtın hem de merhum babamın bize kazandırdığı önemli bir hasletti. Daha sonraları Süleyman amcayı biri 1977 seçimleri için gittiğimiz Ereğli’de olmak üzere birkaç kez gördüğümü ve babamın Süleyman amca hakkında “çok samimi, çok gayretli ve fedakâr bir mü’min” sözlerini hatırlıyorum.

Ikufyyökhmjnöv Ö

92 yaşında dünya hayatına veda eden Merhum Süleyman Zorlu’nun cenazesi 10 Eylül Pazar günü ikindi namazını müteakip Hacıveyis Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Üçler Mezarlığı’na defnedildi.  Cenaze namazını kıldıran oğlu Rektör Prof. Dr. Cem Zorlu, babasını anlattığı konuşmasında şunları söylemişti:

“Babam bize çok şey kazandırdı. Bizim jenerasyon çok şanslıydı. Bizim zamanımızda babalar çocuklarına dava bilinci, ümmet bilinci verdi, bizi de böyle yetiştirdi. O zamanda yetişen birçok insan dava bilinci ile yetişti. Babam her işini her zaman hakkı ile yapmaya gayret etti ve bu düstur ile yaşadı. Allah kendisine rahmet etsin.”

Merhum Süleyman Zorlu amcamıza Allah’tan gani gani rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun İnşaallah.

Iişişiililşi,

Kaynak: SALİH SEDAT ERSÖZ