Gün, birlik günü...

Acımız çok taze ve çok büyük.

Dilimize virt edindiğimiz bir duamız var. Allah acılarımızı dindirsin. Başta şehitlerimizin yakınları olmak üzere tüm milletimize sabır versin. Bir daha böyle acıları bizlere yaşatmasın.

Şehitlikmertebesine erişebilmek ne güzel. Şehit olabilmek ne güzel. Belki geride bıraktıklarını acıya boğuyor ama yüce Allah şehitleri cennetle müjdeliyor.

Bugün her zamankinden daha çok birlik ve beraberlik içinde olmalıyız.

Acımızın büyüklüğü ister istemez dışa vuruyor. Eylemlerimize de söylemlerimize de yansıyor. Acıdan çoğu zaman ne yapacağımızı, ne yazacağımızı, ne diyeceğimizi şaşırıyor, kilitlenip kalıyoruz öylece...

Bazen de acılarımız boyunu aşıyor.

Öfkemizin ve nefretimizin acılarımızı aştığı dönemlerde taşkınlıklar da beraberinde geliyor. Konvoylar yapıyoruz, kornalar eşliğinde şehir turu atıyoruz, şehri bayraklarla süslüyoruz, adeta bayrak şov yapıyoruz.

Bunlar güzel şeyler. Bunlara diyecek lafımız yok. Bu bütünün mümkün mertebe bir parçası olmaya çalışan biri olarak yazıyorum bunları. Ben de iki akşamdır bu konvoylara katılıyorum.

Bir şey olacağından değil de en azından sessiz kalmamış olunuyor. Hepsi bu...

Ancak şehirlerarası yolculuk yapan otobüslerin önünü kesip özellikle doğu illerinden gelen veya doğu illerine giden otobüsleri taşlamak, camlarını kırmak, yuhlamak, yumruklamak bizim harcımız değil.

Biz bu değiliz ki. Bir yerde bir pislik varsa, o pisliği pislikle temizleyebilmek mümkün müdür?

Ne yapmak lazım? O pisliği temizlemek için çalışmak lazım.

O otobüs bir şekilde Iğdır'ı, Diyarbakır'a, Van'a, Bitlis'e ulaşacak. Ama oradakiler otobüsün bu halini gördüklerinde nasıl bir psikolojiye bürünecek? Ne düşünecek? Otobüsün içindekiler bizim hakkımızda neler düşünecek?

Biz Konya'yız... Anadolu'yuz... Kadim medeniyet vurgusunu her fırsatta yapıyoruz. Bunlar bize yakışmayan şeylerdir. Silkelenip, kendimize gelmeli ve göstereceksek de tepkimizi boyumuzu aşmayacak düzeyde göstermeliyiz.

Hiçbir şey acılarımızı dindiremeyeceği gibi, gideni de geri getirmez elbet. Ama hiçbir gerekçe de bizi birbirimize düşürmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmemizi gerektirmez.

Her Kürt teröristolmadığı gibi, her terörist de Kürt değil...

Bizim öncelikle bu ayrımı iyi yapmamız lazım. Şunu artık hepimiz biliyoruz. Askerimize kurşun sıkanların ellerindeki silahları da, attıkları bombaları da, sıktıkları kurşunları da onların eline veren ve onlara bununla birlikte bir de talimat veren güçler var.

Bu güçleri görmezden gelerek hareket eder de içimize dönersek, perdenin arkasında durup senaryoyu yazanları sevindiririz.

Öyle Kürtler tanıyorum ki, terörden, terör örgütlerinden benim duyduğumdan daha büyük nefretler duyuyor bu insanlar. Eminim sizin de çevrenizde vardır.

Bizi bir arada tutacak olan güç etnik yapımız değil, İslam medeniyetidir. Irkçı söylemler üreterek, ırkçılık yaparak varacağımız sonuç, bugünkünden daha iyi olmayacaktır.

O uzaktan baktığımız, abdestsiz ele alınmaz dediğimiz, yüksekçe bir yerde tuttuğumuz ama elimize almaktan bile korktuğumuz, çocuklarımızdan uzak bulundurduğumuz, günah algısı oluşturduğumuz yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de yüce yaratan aslında bugünlere işaret ederek yapmamız gerekenleri dahi tüm ince detaylarına kadar vermiş.

Hucurat Suresi'nin 13. ayetinde,“Ey İnsanlar! Doğrusu biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki, Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir ve her şeyden haberdardır” buyuruluyor.

Tüm bunları görmezden gelmek bize yakışmaz.

Tepki verelim derken, halk ayaklanmasına varacak düzeylere ulaşmak bize yakışmaz.

Otobüsleri taşlamak, yuhalamak bize yakışmaz.

Aynı kaderi paylaştığımız insanları dışlamak bize yakışmaz.

Sen Kürt'sün, ben Çerkez'im, o Türk, öteki falan, beriki filan demek bize asla yakışmaz.

Çünkü biz Konyalıyız...

Her şeyden önce insanız.