Sosyal medya, akıllı telefon ve tabletlerle çocuk yaşta tanışan ya da ebeveynleri vasıtasıyla tanıştırılan yavrularımız, günün sonunda dijital dünya bağımlısı olmaktadır. Öyle ki, paylaştıkları video veya fotoğraflarla yeterince beğeni alamayan çocuklarımız depresyona girmekte, hatta bazen intihar girişiminde bulunmaktadır.
Bu üzücü tablo karşısında aileler, başlarını ellerinin arasına alarak kara kara düşünmeye başlarlar. Bir soru zihinlerinde: Kim bu sonuçtan sorumlu?
Bütün oklar biz aileleri gösteriyor. Çünkü biz, rol model olamadık.
Tarihimizde, İbni Mübarek’e atfen bir olay anlatılır. Hikâye şöyledir: İbni Mübarek hazretleri, çocuğunu şikâyete gelen birine, "Çocuğuna beddua ettin mi?" diye sordu. O da, "Evet, ettim" deyince, "Çocuğun ahlakını sen bozmuşsun" buyurdu.
Demek ki, “Bad-el harab-ül Basra” (İş işten geçmeden), Basra harap olmadan harekete geçmemiz gerekir.
Aileler veya yetişkinler olarak, çocuklarımızın dijital dünyadaki esaretine son vermek ve bağımlılığını ortadan kaldırmak için acaba neler yapmalıyız?
Hangi yolları izleyelim ki çocuklarımız, sosyal medyanın şiddet, şehvet ve vahşet girdabına kapılmasın?
“Gördükleri ile Karar Verenler, Görmediklerine Yem Olurlar”
Evet! Dijital mecrada çocuklarımızın yem olmasını istiyorsak, uzmanların aşağıdaki tavsiyelerine uymamız gerekiyor.
Yapılan araştırmalarda, çocuklarımızın %66’sı günde en az bir kere sosyal medya hesabı kullanmaktadır.
Yine, Facebook, Twitter, Instagram gibi platformlarda hesap açma şartı 13 yaş olarak belirtilse de, gerçekte bunun 7-8 yaşına kadar indiği ifade edilmektedir.
Tablo gerçekten vahim.
Tavsiyelere gelince:
· Aileler, çocuklarına sosyal medyayı yasaklamak yerine onlara güvenilir, kontrol edilebilir bir alan oluşturmalı.
· Çocukların dengeli ve güvenli sosyal ağ kullanıcısı olma konusunda ebeveynler olarak örnek olmalıyız.
· Çocukların sosyal medya ağlarında geçirdiği süre 1,5-2 saati geçmemeli. Buna bilgisayar oyunları da dâhil. Süre belirlenirken çocuğun da görüşü alınmalı.
· Paylaşımlardaki sınırlar öğretilmeli, siber zorbalık ve şiddet konusunda, mahremiyete dikkat etme hususunda bilgilendirilmelidir.
· Ekran başında uzun süre kalmanın fiziksel (obezite gibi), bilişsel, sözel alanlarda ve okul hayatında olumsuz sonuçlarıyla karşı karşıya kalacağı hatırlatılmalıdır.
· Eğer çocuğumuz 13 yaşının altında ise ve de zorunluluk varsa, anne-babanın hesaplarından ve onların kontrolünde paylaşım yapmalıdır.
· En önemli husus, ailenin bir huzur adası ve sığınılacak bir liman olmasıdır. Mutlu ve huzurlu bir aile ortamında kendisine değer verildiğini, görüşlerine önem verildiğini gören bir çocuk, sanal âlemin sahte dünyasında saadet aramaz.
Yazımıza, çocuklarımıza nasıl davranmamız konusunda bize kutup yıldızı gibi yol gösterecek birkaç güzel sözle nokta koyalım:
“Çocuğa verilebilecek en güzel şey zamandır.”
“Çocukların nasihatten çok, iyi örneğe ihtiyaçları vardır.”
“Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira onlar size benzeyeceklerdir! Kendinizi terbiye edin.”
“Çocuklar, donmamış beton gibidir, üzerlerine ne düşse iz bırakır. Çocuklara ne düşünecekleri değil, nasıl düşünecekleri öğretilmelidir.”
Selam ve dua ile…