Önümüzdeki hafta yine zorlu bir maç var. Konyaspor, Pazar günü şehrimizde Gaziantepspor'u ağırlayacak. Gaziantepspor'da alt sıralardan uzaklaşmak isteyen bir takım. Gaziantepspor'u mutlaka geçmemiz lazım. Aksi halde!.Aksi haldeyi yazmaya gerek var mı?
Yukardaki cümleler geçen hafta yazdığım yazının son paragrafı!
Maalesef korktuğum oldu ve Torku Konyaspor kendi sahasında Gaziantepspor'a yenildi. Böylece yazıda bahsettiğim 'aksi halde' gerçekleşti ve Konyaspor'un ateş hattına doğru olan yolculuğu hızlandı.
Konyaspor maça o kadar kötü başladı ki, ilk 10 dakikadan sonra kendi kendime, Konyaspor bu maçta hayatta gol atamaz diye mırıldandım.
Keşke yanılsaydım ama Konyaspor beni yanıltmadı ve maça nasıl başladı ise öyle bitirdi.
İlk yarıdaki Konyaspor, bu sezonun başından itibaren gördüğüm en kötü Konyaspor'u idi. Onun için ilk 45 dakika ile ilgili yazacak bir şey bulamıyorum.
Şu kadar var ki, Gaziantepsporlu futbolcular biraz becerikli olsalar ilk yarı 2-3 farklı bitebilirdi. Torku Konyaspor'un bırakın gol pozisyonuna girmesini kendi yarı sahasından bile çıkmakta zorlandığı bir 45 dakika izledik ilk yarıda!
İkinci yarıda Konyaspor'da birazcık hareketlenme oldu ise de, yaptığı ataklar net pozisyona dönüşemeden eridi gitti.
İkinci yarı Konyaspor'un biraz canlı görünmesine, misafir takımın savunma ağırlıklı ve kontratağa dayalı bir futbol oynama tercihinin de rol oynadığını göz ardı etmemek gerekir.
İleride Hasan Kabze'nin, Djalma'nın ve Erdal'ın bu kadar kötü göründüğü ve ne yaptığını bilmez şekilde hareket ettikleri bir başka maç hatırlamıyorum. Erdal'ın şuursuz koşuları, Djalma'nın aklını kullanmadan gelişi güzel davranışları ve Hasan Kabze'nin etkisizliği takımın gol atma kabiliyetini yerle bir etti.
Sadece bu kadar da değil! Şimdiye kadar her maçta orta sahanın en büyük silahı olan Hleb'in bile bu maçta varlığı yokluğu belli değildi. Borek yine aynı şekilde.
Recep'in daha erken oyuna dahil edilmesi ve Ömer Ali'nin de sahada olması gereken bir maçtı ama ilk yarıdaki iki sakatlıktan doğan zorunlu değişiklik buna mani oldu.
Bir şey daha! Doğru mu bilmiyorum ama kulağıma geldi. Gekas'ın sakatlığı geçtiği ve oynayabilir raporu verildiği halde kendisi oynamak istemediği için kadroya alınmamış. Bir futbolcunun bir maçta oynamayıp oynamamasının teknik heyete değil de kendisine bağlı olduğunu bilmiyordum. Halbuki Gekas bu maçta sahada olsa idi, hiç değilse atılacak bir golle 1 puan alınabilirdi.
Her şeye rağmen Selim, yaptığı bazı kritik müdahaleler ile farkın daha da açılmasına engel oldu. Ali Çamdalı ve Tolga, bu kadar kötü görüntü içerisinde görevlerini yapmaya çalıştılar diyebiliriz.
Sonuç olarak Konyaspor kazanması gereken ve de kazanmaya ihtiyacı olduğu önemli bir maçı kaybetti. Bu yenilginin hiçbir şekilde mazereti olmaz, olamaz. Daha 6 hafta önce Avrupa kupaları şarkıları söylenen Konyaspor, bu kadar kötü bir takıma nasıl dönüştü hayret ediyorum. Sorumlular derhal gereken tedbirleri almak zorundalar.
Sahasındaki Elazığspor ve Gaziantepspor mağlubiyetleri, zaten 5 haftadır 3 puana hasret kalan Konyaspor'u ateş hattı denilen düşme potasına iyice yaklaştırdı. Bu 5 haftada alınan sonuçlar ve gelinen nokta, takımı uyandırmaya yetmez ise ne yapmalı bilemem ama Mesut Bakkal bilmek zorunda!
Umarım Cumartesi günü deplasmanda Bursaspor ile oynanacak olan 26. hafta karşılaşması bir telafi maçı olur.