Hak ile batılın savaşı ezelden beri devam ediyor, ebediyete doğru da ilerliyor... Dün var olan bu savaş, bugün belirli şekillerde yeniden nüksediyor. Savaşta saldıran taraf Müslümanlar olmuyor. Müslüman, savunan adam sıfatına bürünüyor, sadece kendisini savunmakla yetiniyor.
Saldırı asla yok!
Ancak, bıçak kemiğe dayandığı zaman da misliyle cevap vermek farz... Açın bakın, hakkında ayet var.
Bu bıçak kemiğe nasıl dayandı?
Bizim milli ve manevi değerlerimiz var. Batıda olmayan şeyler bunlar. Ahlaki kurallarımız var. Bunlar da yok batıda. Kendilerine ahlak safsatası uydurmuşlar düşüyorlar onun peşine.
Medeniyet derseniz, beşiği bizim topraklarımız. Daha düne kadar kıçını yıkamasını dahi bilmeyen batı, Haçlı seferleri ile Anadolu'da, bu topraklarda görüp öğrenmedi mi medeniyeti?
Sıkıysa çıksınlar da itirazda bulunsunlar. Buna itiraz da edemezler, bunu itiraf da edemezler...
Daha düne kadar medeniyetten, haktan, hukuktan, özgürlükten bihaber olan batı, bugün bize medeniyet satmaya, hak, hukuk öğretmeye, özgürlük kavramına açıklık getirmeye çalışıyor.
Sonrasında tutup, özgürlük adı altında, bizim milli ve manevi değerlerimize, geçmişimize, dinimize, bırakın bütün bunları bir kenara tüm insanlığa kurtarıcı olarak gönderilmiş olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)'e dahi hakareti kendilerine vazife ediniyorlar.
Hangi gerekçeyle? Fikir özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi bir kamyon uydurmayla...
Onların çanak tutanları da ne yazık ki bizim içimizde. İşte Cumhuriyet Gazetesi'nin yaptığı ortada. O malum ahlaksız ve şerefsiz derginin Türkçe baskısını Cumhuriyet Gazetesi yaptı. Bunu yapanlardan ziyade onlara yapabilecek cesareti verenlerin kellelerini uçurmak lazım aslında...
Basın özgürlüğü böyle ahlaksız ve şerefsizlerin dinimize, inancımıza, peygamberimize hakarete varacak durumlara yol açacaksa bırakın basın özgür olmasın...
Konya'da ve birçok şehirde milli ve manevi değerlerine bağlı, ümmet bilinci ile hareket eden, 'Allah katında tek din İslam'dır ayeti ile ilahi tescil almış olan İslam dinini kötülerden ve tüm kötülüklerden korumak isteyen gençler hazır kıtaydı aslında.
Cumhuriyet Gazetesi cesaret edip basabilseydi, o gazeteler kimseye ulaşmadan imha edilecekti. Sabaha kadar nöbet tutan imanlı gençler, gazeteyi en ince ayrıntısına kadar inceledi. Belirli noktalarda konuşlanıldı. Okura ulaşmadan satın alınıp, imhası gerçekleştirilecekti.
Yılanın başı bu değil tabii ki... Ancak başını ezemedilerse de tepkilerini ortaya koymak için hareket ettiler. Bugünde harekete geçmeyecekler, sokağa dökülmeyecekler de ne zaman döküleceklerdi?
Sadece gençler değil, duyarlılığı olan, Müslüman kimliğine bürünmüş, 'ümmeti ümmeti' diyen bir peygambere ümmet olabilmek gibi bir endişesi olan herkes harekete geçti.
Bu doğrultuda Konya'da kim oldukları, ne oldukları, neci oldukları bilinmeyen yeni bir cemaat türedi... Kendilerine verdikleri isme bakarsan bunlar cami cemaati... Yaptıkları eylemlere baktığınızda ise en doğrusunu, sessiz sedasız gerçekleştirdikleri aşikar.
Şehrin kalabalık yerlerinde, işlek caddelerinde bulunan duvarlara ve direklere görünür ve dikkat çekici bir şekilde hazırladıkları bültenleri asıp, halkı bilgi ve bilinç sahibi yapmak için çaba sarf ediyorlar.
Kim olduklarının, isimlerinin pek de bir hükmü yok. Cami cemaati diyorlar kendilerine. Bize böyle cemaatler lazım işte.
Sessizce duran ama konuşması gerektiği yerde konuşan, sesini yükseltmesi gerektiği yerde de gür bir şekilde haykıran bir cemaat...
Helal olsun bu cemaate. Allah bu cemaate katılanların yolunu açık etsin, bizleri de onların yolunda gidenlerden eylesin.
Mesnevi'den:
Bir hayale kapılıp halkı seviyorsun da doğu ve batının padişahını nasıl sevmiyorsun?