10 Kasım 2015 Salı günü, saatler 16:37'yi gösterirken, gazetedeki koltuğuma oturup yorgun gözlerle Ankarayolu üzerinden vızır vızır geçen araçları izliyorum.

Yoldan geçen ve çoğunluğunu lüks otomobillerin oluşturduğu araç trafiğine bakarken, gözümde bir anda nereden geldiğini anlamadığım, yoğun trafikle ve yoldan geçen lüks araçlarla da pek alakası olmayan bir şeyler canlanıverdi.

Bir Konya hayalim var benim...

Konya Valisi, akşam evine kendi özel aracıyla gitsin. Valilik'ten ayrılmadan önce kendi özel telefonu ile hanımefendiyi arasın. 'Hanım, ben çıkıyorum, gelirken ekmek alıyım mı? İstediğin bir şey var mı?' diye sorsun...

Özel aracı ile Konya trafiğinde ağır ağır ilerlerken, Konya'yı da izlesin. Evinin önüne aracını park ettikten sonra, mahalle bakkalına uğrasın. Ekmek alsın. Ama sokakta oynayan çocukları da unutmasın. Dört gözle gelmesini bekledikleri vali amcaları onlara küçük hediyeler alsın...

Bakkal da sevinsin, sokaktaki çocuk da...

Bir Konya hayalim var benim...

Belediye başkanı sabahleyin evinden çıktıktan sonra, kapısının önünde bekleyen son model arabasına binmesin. Takım elbiseli şoförü, kendisine verilen 'Sen belediyeye git, ben kendim gelirim' talimatıyla şaşırsın kalsın. Bir süre sonra şoför kendisine gelip, araca binerek belediyenin yolunu tutsun.

Belediye başkanı, belediyenin kiralık bisikletlerinden birini el kartını veya kredi kartını tutup, kilidini açmak suretiyle bisikleti alsın. Yavaş yavaş pedallara basarak yol alırken, şehri çıplak gözle seyretsin. Kendisiyle başbaşa kalsın. Etrafında kuş cıvıltıları, okullardan gelen çocuk sesleri, telaşlı bir şekilde bir yerden bir yere gitmeye çalışan araçların korna sesleri ve toplu taşıma araçlarının gürültüsü kendisine eşlik etsin.

Yavaş yavaş belediyenin önüne geldiğinde, kiraladığı bisikleti belediye binasına en yakın yerdeki durağa park edip kilitlesin. Etrafındakiler şaşırsın, 'Kim bu adam, başkan değil miydi? Ne yapıyor, ne işi var burada? Bakın bisiklete binmiş de gelmiş buraya' desin...

Belediye personeli, başkanın dedikodusunu yapsın. Başkanı görünce yüzlerde küçük bir tebessüm oluşsun.

Bir Konya hayalim var benim...

Futbolcular, antrenmana giderken, ekstra lüks otomobillerine haşmetli bir şekilde oturup, hızlı bir şekilde gözlerden uzaklaşmasın. Antrenmana giden o ünlü futbolcular, ulaşımda toplu ulaşım araçlarını kullansın. Aynı toplu ulaşım aracında bulunup, spora yatkın olanlar, o futbolcuyu kendisine benzetsin ama emin olamasın. Biraz cesarete gelirse de 'sen falanca topçu değil miydin?' diye sorsun...

Bir Konya hayalim var benim...

Binlerce işçiyi çalıştıran, üçü beşi aramayan ama o işçiye vereceği üç beş kuruşu iki defa düşünen iş adamlarının zihniyeti değişsin. İşadamları, eşlerini kollarına takıp, akşam oturmasına yanlarında çalışan herhangi birinin evine gitsin. Bir acı kahvesini, iki bardak çayını içsin.

Uzun kış gecelerinin muhabbetine doyum olmasın. İşçinin fakirhanesi neşelensin...

'Bir Konya hayalim var benim...' diyecektim ki bir anda irkilip kendime gelen sesi işittim. 'Abi gazetenin birinci sayfası hazır, yapabilirsin.'

10 Kasım 2015 Salı günü, saatler 16:52 ve ben bu hayalimden uyanıverdim.