Bu hafta köşemizde izninizle Selçuklu Uluslararası Mevlana Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden öğrencim ümmetin sesi, nefesi ve Türkiye’nin gönüllü elçisi olacağına yürekten inandığımız İranlı Abdolvahab Salazehi’nin kaleme aldığı “Bir Gönül Elçisinin Notları” isimli yazısını noktasına, virgülüne dokunmadan önemine binaen sizinle paylaşmak istiyorum.

“Bir büyükelçi olmak, sahip olduğum şartlar için imkânsız görünebilirdi; ancak bir gönül elçisi olmak için gayretten asla vazgeçmedim.

Bir öğrenci ve dört yıl boyunca sivil toplum gönüllüsü olarak inandığım değerleri yaşamaya ve yaşatmaya gayret eden biri olarak, bu notları kaleme alıyorum.

Ülkemden Türkiye’ye geldiğimde henüz 15 yaşına girmemiştim. Bana "Aileni özlemiyor musun?" diye sorduklarında, "Özlem ne ki? Benim hedefim karşısında özlem duygusu geri planda kalır." demiştim. O yaş için iddialı bir sözdü. Söyleyen değil, söyletene bakmak lazım derler; belli ki bu sözler, bir aile terbiyesinin sonucuydu. Söylediğimin ne kadar farkındaydım bilmiyorum, ama ilerleyen süreçte bu söz hep bir umut ve direnç kaynağım oldu.

Şu an 22 yaşında, yazı kurallarına hâkim olmayan biri olabilirim, ama Türkçeyi iyi konuştuğumu iddia ediyorum. Kaleme aldığım şeyin okumaya değer olmasını istedim, umarım öyle olmuştur.

İnandığı değerleri yaşamaya gayret eden değil, bizzat yaşayan kişidir dava adamı. Kendimi merhum Necmettin Erbakan hocanın Davam kitabındaki gibi bir dava adamı olarak görmedim, sadece gayret eden bir genç olarak değerlendirdim.

Günlük hayatımda "vefa borcu" ifadesini sıkça kullanırım. Geçenlerde bir büyüğümün sözü beni çok etkiledi:

"Vefa bir borç değildir; vefa, kelime olarak zaten yeterli bir kaidedir."

Vefası olan insan Rabbine, ailesine ve insanlığa karşı dürüst davranır. Siz vefayı bir borç olarak adlandırmayın, onu sahip olduğunuz bir vasıf olarak yaşayın.

"Prof. Dr." veya "Başkan" gibi unvanlar bence insanın vasfı değil, sonradan eklenen sıfatlardır. Asıl önemli olan vefadır. Nitekim Efendimiz’in (s.a.v.) ahlakıyla ahlaklanmayı prensip edinmemişsek, bu sıfatların hiçbir anlamı yoktur. Hz. Muhammed (s.a.v.), hayatı boyunca vefayı bir karakter özelliği olarak taşımış, çevresindeki insanlara sadakat ve merhametle davranmıştır. Onun bu örnekleri, vefanın yalnızca sözle değil, fiiliyatla da gösterilmesi gerektiğini bize öğretmektedir.

Eğitim ve Ticaretle Tanışmam

Uluslararası İmam Hatip Lisesi'nde eğitim hayatıma başladığım zaman, bunun benim hayatımın dönüm noktası olabileceğini hiç düşünmemiştim. Memleketimde hep okulda ve medresede birincilikle devam eden bir öğrenciydim. Doğal olarak çevrem, gelecekte beni bir doktor olarak görmek isterdi. Ama ben sosyal alanı ve ticareti tercih ettim; yani bende olanı keşfetmeye çalıştım.

Akademik anlamda başarılı bir öğrenci olmadım, bu da benim tercihimdi. Ancak insan ilişkilerinde ve ticareti öğrenme konusunda kendimi geliştirmeye gayret ettim. Çok değerli insanlarla tanıştım; kimi bizleri yetiştirmeye çalışan önderlerdi, kimi de İkbal’in mücadelesinden, Nurettin Topçu’nun İsyan Ahlakından bahsederek bizlere bir ufuk çizmeye çalışan değerli hocalardı. Elle tutulur bir başarım olmayabilir, ama önemli olan yolda olmaktır. Karınca misali de olsa tarafını belli etmek gerektiğini bana öğreten kıymetli insanlar oldu.

Dünyaya bakış açım değişti dünyanın yalnızca köyümden, şehrimden, ülkemden ibaret olmadığını öğrendim. Farklı kültürlerle tanıştım, yeni ufuklara yelken açtım.

Uluslararası Öğrenciler ve Türkiye Vizyonu

Sayın Cumhurbaşkanımızın yakın tarihte dile getirdiği uluslararası öğrenci konusuna değinmek istiyorum. Bu vizyona tüm içtenliğimle inanan bir uluslararası öğrenci ve bir sivil toplum temsilcisi olarak, Türkiye vizyonunun ümmet vizyonu olarak değerlendirilmesinin şu anki ortamda isabetli olacağı kanaatindeyim.

Uluslararası bir öğrenci, gittiği beldede bir gönül elçisi olarak bu vizyonu temsil eder. Uluslararası öğrencilerin ülkeye ekonomik ve diplomatik katkıları da göz ardı edilmemelidir. Son dönemde dış ticaret alanında yapılan atılımlar bunun somut bir örneğidir. Türkiye'de eğitim alıp ülkelerinde bakan, büyükelçi, iş insanı olan birçok kişi var.

Bu bağlamda, Türkiye ihracatını dünyaya daha fazla açabilmek adına, yalnızca okul eğitimiyle yetinmeyip, ticaret odalarının ve ilgili kuruluşların uluslararası öğrencilere özel eğitimler vermesi büyük bir fırsat olacaktır. Ayrıca, bu öğrencilerin özel sektörde ihracata sunacakları katkıları artırmak adına, çalışma izni konularında daha fazla kolaylık sağlanması gerektiğini düşünüyorum.

Tüm bunları kaleme alırken, Uluslararası İmam Hatip Lisesi projesinin sahiplerine, Millî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü'ne ve Türkiye Diyanet Vakfı'na minnettarlığımı ifade etmek isterim.

Bir gönül elçisi olabilmek için çıktığım bu yolda, gayret etmeye devam edeceğim”

Selam ve dua ile.