Yazımıza başlamadan önce Ankara Kahramankazan’da Türk Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş. TUSAŞ tesislerine gerçekleştirilen terör saldırısında şehit olan TUSAŞ kalite kontrolcü Cengiz Çoşkun, Makine mühendisi Zahide Güçlü, Hasan Hüseyin Cambaz, güvenlik görevlisi Atakan Şahin Erdoğan ve taksi şoförü Murat Arslan’a Cenabı Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Türk Milletinin başı sağ olsun!
**
Böylesi bir olay bütün Türk Dünyasını üzmüştür. Acımız birdir. Öyle veya böyle kanları yerde kalmayacaktır. Ki, bunda şüphemiz yoktur.
Bu işin siyaseti olmaz “bizim Cicek Köyünde; “Ölümle düğünde küslük olmaz. Derler.
Bugünkü yazımıza gelince “beşik sallamak” sözü bizden önce yaşayan atalarımız tarafından söylenmiş günümüze kadar ulaşmış olan bir sözdür.
Bizim buralarda halk arasında da hala kullanılır.
Kullanılır da kimler için kullanılır?
Hangi davranış ve ahlak yapısında ki insanlar için kullanılır?
Hiç düşündünüz mü?
Rahmetli babam;
--- O adamdan uzak dur. Hayrına beşik sallamaz! Derdi.
Ya ne yaparmış o adam?
Önce kendi menfaati, sonra kendi menfaati, sonra yine kendi menfaatini düşünür. Sadece kendini düşünür. Beraber aynı ortamda yaşadığı kişileri düşünmez.
Kendinin bir lira menfaati için seni yahut devletini bir milyar zarara sokmaktan çekinmez.
Ömründe bir başkası faydalansın diye çöp dahi ne yerden kaldırır ne de bir çöpü bir yere diker.
Hayrına iş yapanları da ya enayi olarak görür ya da yapılan hizmetin altında bir şeyler arar.
Ona göre kimse bedavaya kürek çekmez.
Aslında haklıdır da evet, kimse bedavaya kürek çekmez.
Onun düşündüğü maddiyattır.
Manevi olarak bedel, ücret almayı bilmez.
Dünyalık hırsı öyle gözünü bürümüştür ki, mana cephesini ne görebilir ne de idrak edebilir.
Burada yapılan hayır hasenat işlerinin ücreti Cenabı Allah hem dünyada hem de ahrette ödeyecektir.
Hayrına beşik sallamak: Allah rızası için hiç beklenti içerisinde olmaksızın derdi olanın o derdinden kurtarmaktır.
Sahipsiz, kimsesiz o an için Allah’tan başka sahibi olmaya Allah rızası için sahip çıkmak.
Başka, başka mı?
Darda olanı darından kurtarmaktır.
Yani işsize iş vermek, aşsız olana aş vermektir.
Çıplağı giydirmek, öksüzü sevindirmektir.
Yalnız bugünü değil yıllar hatta yüzyıllar ötesini düşünüp hizmet üretmektir.
İnsanlara yaptığı hizmeti Cenabı Allah’a ibadet saymaktır.
Cenabı Allah’ın yaratmış olduklarının en şereflisi olan insana hizmet etmenin faziletine inanmaktır.
Böylesi hizmet edenler, hizmet üretenler, işe-aşa vesile olanlar. Hayırla anılacaklardır.
Hayır ve hasenat sahibi diye ad alacaklardır.
Ya sana ne ad koyacaklar ve ne adla anılacaksın?
Sana ne ad koyarlardı?
Bir gün Nasrettin Hoca’ya Timur sorar:
--- Yahu, şu Abbasi halifelerinin her birisi birer lakap almış. Kimi El Mutazım billâh, El Mütevekkil- Allah, diye anılıyormuş. Ben acaba onların zamanın hükümdar olsaydım, bana ne ad koyarlardı?
Hoca hiç çekinmeden cevap vermiş;
--- Sana da Neüzzü- Billâh, Derlerdi. (Yani “Allahü teâlâya sığınırız” manasına, tehlikeli hallerden ve imanı gideren şeylerden sakınma ve korkma manasına gelen söz)
"Allahü teâlâya sığınırız" mânâsına, tehlikeli hâllerden ve îmânı gideren şeylerden sakınma ve korkma mânâsını ifâde eden bir söz
Hımmmmmm!.........