Rahmetli Yakup Eniştem Avrupa’da çalışırken Çiçekli Köylüsü Hacı Mustafa Çiçek’e bahçede bulunan ahır samanlık yıktırılıp yerine mutfak depo benzeri yer yaptırmıştık. Enişte Avrupa’da olduğu için inşaatın başında ben bulunmuştum. Hacı Mustafa Ağabey sabah işe geldiğinde;
--- Hacı Mustafa Ağabeyim hayırlı sabahlar bugün nasılsın? Diye sorduğumda;
---Hacı Ahmet elhamdülillah bayır turpu gibiyim. Haydi, bismillah deyip işe başlayalım. Derdi. Şimdi aradan yaklaşık kırk yıl geçti ne zaman Hacı Mustafa Çiçek Ağabeyi görsem hal hatır sorsam verdiği cevap aynıdır. Geçen Pazar günü Himmet Tömtöm, İbrahim Çiçek ile Cicek Köyümüzde Hacı Mustafa Ağabeyi ziyaret ettik. Hacı Mustafa Ağabeyi nasılsın sorusunun cevabı hiç değişmedi;
---Hamdolsun bayır turpu gibiyim!
---Saygıdeğer Hacı Mustafa Ağabeyim ben bayır turpu gibi falan değilim!
Yıllar yılları kovaladı dünden bugüne bize acısıyla tatlısıyla tecrübe yüklü birikim kaldı.. Liseden fizik dersimize giren Nazım Çimen Hocam; Tecrübe, yenen kazıkların bileşkesidir. Derdi ki, biz de epey böylesi tecrübe edindik.
Zaman oldu tavanda hizmet ederken görüşümüzden dolayı onlara göre makamımızdan yoksun bırakıldık. Biz her şartta çalışmaya ve hizmet etmeye devam ettik. Kendi ikballeri için bize zulüm edenlere görmezden gelen ve göz yumanları da en yüce makama Allah’a havale ettik.
Geçen gün sosyal paylaşım sitesinde “ALLAH’A EMANET EDİLENLERDEN OLMAYA BAKIN, ALLAH’A HAVALE EDİLENLERİN VAY HALİNE….
Ve la havle ve la kuvvete illa billahi aliyyil azim!. Diyerek benim o yüce makama çok havale ettiklerim var. Not düşmüşüm.
Sonrasında kenara çekilip yaptıklarımız ve yapamadıklarımızı muhasebe ediyoruz. Öyle veya böyle gücümüzün yettiğince yapabildiklerimizi sadece Allah rızasına nail olmak için yaptık. Yapamadıklarımız ise gücümüz ve zamanımız yetmedi art niyetliliğimizden değildir.
Herkese iyilik yapmaya gücümüz yetmese bile kimseye kötülük yapmama gibi seçeneğimiz var. Zaman çok hızlı geçer ey şimdi yerden alıp göğe püskürenler. Büyük dağları ben küçük dağları babam yarattı diyenler, haram helal ayırt etmeyip havutu ile yutanlar…
YA YARIN VAR MIYIM?
AH ALMAYIN, HAK YEMEYİN Kİ HAKKA YAKIN OLUN!
Muhakkak bu saatten sonra bizde 30 yıl öncesindeki ne gençlik ne dirilik ne de heves kaldı. Dolayısıyla posasını çıkardığınız birinden aynı koşuşturma bekleyemezsiniz. Yapacağımızı yaptık. Yaptıklarımızdan pişmanlığımız yoktur. Bugün geriye dönüş olsa aynı şeyleri yine yaparım.
Bırakın artık kendi demimizde olalım. Son demimde hala nal mıh mı arıyorsunuz? Çok ötelenip çok ütülendik. Dahası nasıl olsa bizdensin deyip hep ihmal edildik. Acaba göremediler mi, sesimizi duyamadılar mı nedendir bilmem görülmedik ve duyulmadık. Bir kenarda unutulduk. Yıllar sonra;
--- Yahu sen nerelerdesin? Diye sordular. Yanıtımız kanıtlı oldu;
--- Yıllar önce bıraktığınız yerde!
Sonrası mı bir yüze beyaz muhabbet ettik. Ta eskilere gidip kahramanlıklarımızdan dem vurduk. O kadar..
Ha bu arada verdikleri birkaç zeytin tanesi sonrasında koskoca yağ tenekesi kapımıza gelenlerin de kulağı çınlasın!
Rahmetli Cemil Meriç; Yapılan iyiliğin karşılığını beklemek manevi tefeciliktir. Derken bir başkası da“Yapılan iyiliği başa kakmak da manevi hacizciliktir. Diyor.
O zaman rahmetli Süleyman Demirel’i “Dünün güneşi ile bugün yıkadığın çamaşır kurumaz. Sözü ile analım mı?
Dünlerde süflü, kıytırık, işi gücü mavra atmak olanlardan yani “Boş kafalarla içi dolu hayaller kuramazsınız.(Charles Bukowskı)” Demiş ya doğrudur deyip. Onlardan uzak hizmet aşkı ile koştuk değil mi?
Aşkla yürüyenler dünyayı omuzunda taşır. Böylesi aşkı, sevdayı bilmeyenler ise sırtında bedavadan ceset taşır.
Dünün küllük müftüleri, dinozorları bugün tez elden kanatlanıp uçuşa geçmeleri boşuna değildir. Zaman ve zemin tam dişlerine göre meydanı onlara bırakanlara yazıklar olsun!
Benden uzak olup hep biz demeye koyulduk. Böylesi bir duruş, tavırda eskilerin ifadesi enaniyeti yani bencilliği ruhumuza bastırmadık. Ki, güruh olmadık. Gücümüz yetmediğini en büyük makama havale ettik.
“La havle ve la kuvvete illa billahil’ Aliyyil Azim”
Çok yüce ve çok büyük Allah’ın himayesine sığınmaktan ve O’nun kudretinden yardım dilemekten başka amacımız yoktur. O’ndan başka kuvvet ve kudret sahibi yoktur. O’na dayandım, O’na güvendim!
Bize reva görülen yapılanlara ve emeklerimize enayi babından görenlere ve timsah gözyaşı dökenlere üzüldük. Hani bir şarkı vardı; “Al aşkını çal başına!” sözleri Mehmet Erbulan, bestesi Necdet Tokatlıoğlu’na ait;
Şu dünyada neler gelir
Yaratılan kul başına
Mevla’m kerim sabır verir
Al aşkını çal başına
*
Bize bizi bilen gerek
Bizi candan seven gerek
Çağırmadan gelen gerek
Al aşkını çal başına
*
Nasıl sevdim bilmedin ki
Göz yaşımı silmedin ki
Zamanında gelmedin ki
Al aşkını çal başına
*
Arıdan bal alınmaz mı
Sevene kul olunmaz mı
Senden güzel bulunmaz mı
Al aşkını çal başına!
Saygıdeğer Hacı Mustafa Ağam, ben bayır turpu gibi olmak mı?