Ülke ekonomisi allak bullak olmuş, baş aşağı yuvarlanarak gidiyor. Bu çalkantılı dönemde en çok fırsatçıların ekmeğine yağ sürülecek gibi görünüyor. Hani deniyordu ya ”dolarla mı maaş alıyorsunuz?” diye işte tam da şimdi o noktadayız. Çoluk çocuk bile sokakta bunu tartışır hale gelmiş durumda.
Siz hiç endişe duymayın bu ülke hangi yollardan geçti, ne zorluklar atlattı ve hepsinin de üstesinden geldi. Ülkemizin en büyük sorunu ve ekonominin bu kadar tartışılır olması üretim kaynaklarımızın yeterince değerlendirilmemesi, aktif hale getirilmemesinden kaynaklanıyor.
Üretmezseniz kazanamazsınız. Ülke ekonomisini beton ekonomisine bağlarsanız böyle donar kalırsınız ve hatta sıkışırsınız. Güzelim ülkemizde neler olmaz ki? Havamız, suyumuz ve hele de toprağımız öyle güzel ki yeter ki siz onlara iyi bakın ve hizmet edin. Onlar size umduğunuzdan daha cömert davranacaktır.
Şöyle yorumlar yapanları duyar gibi oluyorum. “İnşaat sektörü ekonomiye hareket katar çok büyük bir sistem” evet doğru söylüyorsunuz. İnşaat sektörü ekonominin lokomotiflerinden sadece bir tanesidir. Sistem o kadar büyük ve geniş bir ürün gamını içine alıyor ki, siz de mecbur kalıyorsunuz bir yerde o sistemin içerisinde yer almaya.
İnşaat sektörünün içinde yer alan yüzlerce çeşit ürünün piyasası, sektörün harekete geçmesiyle birlikte çalışanlara da can suyu olur. Üstelik inşaat sektörü, istihdama sağladığı katkılar nedeniyle de ekonomide önemli bir yer teşkil eder.
Kur artışlarının ve TL’nin bu kadar değer kaybetmesinden sonra elindeki elli liraya bile dolar alan bir millet olduğumuzdan yola çıktığımızda da, önümüzdeki dönemde yerli ve yabancı yatırımcıların harekete geçeceğini bekliyorum. Özellikle önümüzdeki dönem gayrimenkul yatırımlarının artması büyük bir ihtimal…
Toplum dar gelirlinin ötesinde çok kolay harcama yapan büyük bir grubu da içinde barındırıyor. Öyle kolay harcıyorlar ki siz bile inanamıyorsunuz. Birçoğu da cebinde olmayan parayı harcamayı alışkanlık edinmiş. Kredili yaşama entegre edilmiş hayatlara tanık oluyorsunuz. Sonra gelsin icra dosyaları. Adli sistem zaten çökmüş durumda. Yıllarca sürüncemede kalan davalar ve kapanmayan dava dosyaları. Biz hiç o konunun içine girmeyelim çıkamayız çünkü…
Son günlerde şu “Z Kuşağı” denen konuda bir hayli ilginç. Yaşça büyük olanlar o çocukların telefonlarının markasına kafayı takmış, yağ kuyruklarından dem vururken aslında önceden zeytinyağını on sekiz litrelik tenekelerde alırken şimdi neden alamadığımızı tartışsalar çok iyi olacak. O çocuklar hele de çevresine duyarlı, toplumsal konuları da yakından takip ediyorsa hiç bu konulara girmesinler gerçekten küçük düşüyorlar. Çünkü onlar gereken cevabı zaten ceplerinde taşıyorlar.
Öte yandan kurlar bu kadar hızla artıp ülke insanının alım gücü tükenirken nasıl yatırım yapacak diye söyleyenleriniz oluyordur. Bu konu zaten dar gelirli için tartışmaya açılacak bir konu da değil. Zira adam evine ekmek götürmekte zorlanıyor. Yatırım yapmak da neyin nesi dese sonuna kadar haklı. Her zaman zengin daha zengin, fakir daha fakir mantığından yola çıktığınızda zaten cevap karşınıza çıkacaktır.
Gıda fiyatlarında yaşanan uçuk zamlara yetişilemezken, şekere yapılan zamlar şeker fabrikalarımızı bir kez daha gündeme taşıdı. Bu ülkede bu kadar pancar üretilirken, şeker fabrikalarını satarsanız ve özelleştirirseniz şekerin de tadı kaçar.
Ekmeğe zam yapılması demek özellikle kalabalık ailelerde büyük sıkıntı oluşturur. Ekmeğe de zam yapıldı. Toplumun temel gıdası… un fiyatları aldı başını gidiyor. Her zaman söylediğimiz ülkemizin en kısa zamanda tarım reformuna gitmesi ve tarımsal kalkınmanın yolunu açması gerekiyor. Sıkıntı büyük. Nereye elinizi dokunsanız elinizde kalıyor.
Stagflâsyon deseniz o da değil. Büyük bir çöküş yaşanıyor. Bu çöküş hayra alamet değil. Merkez Bankası rezervleri yeterli olsa piyasaya müdahale edilir ve kur çıkışları engellenerek TL’nin değerinin düşmesi engellenir. Ancak görünen o ki sıfırı tüketmiş durumdayız. Çünkü bir türlü müdahale gelmiyor. Müdahaleler her zaman bugünden önce olmuştur bundan sonrada olacaktır.
Ufukta seçim görüyor. Bütün tartışmalar seçime yönelik ve 50+1’i tartışa dursunlar halk ekmeğinin derdine düşmüş. Umalım ki bu hızlı çöküş, büyük değer kaybı dövizle borcu olanların canlarını yakmasın.