Aralık, yılın son ayı… Bir yandan kışın soğuk rüzgarlarıyla, diğer yandan bir yılın daha bitişinin getirdiği hüzünle içimizi sarar. Her şeyin bir sonu olduğu gibi, bu yılın da sonu gelir ve ardında biriktirdiğimiz hatıralarla birlikte geçmişe doğru bir adım atarız. Aralık, sonbaharın son izlerini silerken, yeni yılın belirsizliğini getirir. Bazen hüzünlüdür, çünkü geçip giden zamanın ardında bıraktığı eksiklikleri ve tamamlanmamış hayalleri hatırlatır. Oysa bir yıl, bir ömre bedel derler ama biten her yıl, içimizde bitmeyen sorular bırakır. Aralık, yalnızca kışın soğukluğunu değil, insanın ruhundaki soğuklukları da açığa çıkarır. Özellikle geçmişin izlerini hatırladıkça, kaybedilen sevdiklerimizle, eksik kalan umutlarımızla yüzleşiriz. Ve her yılın sonunda, bir daha geri gelmeyecek olan o zamanları, o anları, bir kez daha ararız. Yalnızca takvimdeki günler değil, yılların içinde kaybolan zamanlar da ağır gelir. Sanki her geçen gün, içimizden bir parça alıp götürür gibi. Aralık, yalnızca dışarıdaki soğukla değil, kalbimizdeki eksikliklerle de yüzleşmemizi sağlar. Havanın kararmasıyla, evlerin ışıkları yanmaya başlar ve bir yandan ısınan evlerin içinde bile bir eksiklik hissedilir. O eksiklik, zamanın acımasızca geçmesinin, kayıpların, unuttuğumuz umutların ya da bir daha geri gelmeyecek olanların yokluğunun bir yansımasıdır. Yılın sonu, sanki bir hesaplaşmadır; geçmişin hataları, pişmanlıkları, beklenmedik ayrılıklar gözlerimizin önüne gelir. Geride bırakılacak her şey, yeni bir yılın, belki de daha iyi bir geleceğin umuduyla karışır ama yine de bir parça hüzün kalır. Bazen de aralık, kendini yalnız hissetmenin en yoğun olduğu zamandır. Havanın kararmasıyla, karanlıklar daha derinleşir, zaman geçtikçe yalnızlık daha belirgin hale gelir. Evlerin pencerelerinde ışıklar yanarken, dışarıdaki soğuk daha bir derindir. İnsan, bu ayda geçmişin hatıralarıyla yüzleşir, kaybedilen sevgili dostları, uzak kalan aile üyelerini düşünür. Özlemler, bekleyişler, ulaşılmayan hayaller, hepsi bir arada gelir. Zamanın hızla geçmesi, kayıpların yerine bir şey koyamamış olmak, insanın içini daha da hüzünlendirir. Ama bir başka açıdan bakıldığında, aralık aslında umutla dolu bir geçiştir; çünkü her son, bir başlangıcı müjdeler. Yeni yılın başlangıcı, belki de eskiyi geride bırakıp yeni bir şeyler inşa etme fırsatıdır. Yine de, bu geçişin hüzünlü tadı hep dilimizde kalır. Eski yıldan kalan, bitmeyen eksiklikler, yarım kalmış hayaller, geçmişteki kırık dökük anılar, bir türlü iyileşmeyen duygular... Hepsi, bir nehir gibi aralık ayında kalbimize akar. Ama her ne kadar içimizi sarsa da, bu ayda biten her şey, yeni başlangıçların da işaretidir. Aralık, bir yılı daha geride bırakırken, hem geçmişi hem de geleceği düşünmemizi sağlar. Bir yandan hüzünle veda ederken, diğer yandan geleceğe dair yeni umutlar doğar. Belki de bu hüzün, bir nevi arınma sürecidir; eski yılın ağırlığını bırakıp, yeni yıla temiz bir sayfa açma fırsatıdır. Yine de, aralık ayının soğuk rüzgarları ve içindeki hüzün, ruhumuzda uzun süre kalır.