Elektrik Mühendisi olmanın ötesinde zulmün yürek yaktığı Türk dünyasına kayıtsız kalmayıp yardıma koşan bir aktivist olan Muammer Yavuz ile gerek Konya ve Ankara’da, gerekse Türk dünyasında yaşanan ve içinde bulunduğu olayları konuştuk. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Konya’da miting yapacağının duyulması üzerine başlayan Konya Olaylarının nasıl başlayıp devam ettiğini, Ankara’da Yüksekokul öğrencisiyken içinde olduğu öğrenci olaylarını bir bir anlatan Yavuz, Türk Cumhuriyetlerinde başlayan, Batı Trakya, Bosna Hersek, Irak ve Suriye ile devam eden Uluslararası faaliyetlerini de ilk kez anlattı.

 Kjhgıkyugı8766

Gazeteciliğe merakınız nasıl başladı?

İmam Hatip Okulundayken on iki pozluk bir Jubitel makine aldım. Filmleri de Ahmet Cahit Sağlık’a yıkatıp tab ettirirdik. Okulda fotoğraf çekerken bazı arkadaşlar, “Süret çekmek günah” diye benimle dalga geçerlerdi. Dayım Ahmet Petekçi Yeni Meram’da yazardı. Beni “İnişte Selahattin” ile tanıştırdı. (Selahattin Alpay) Orada rahmetli Mehmet Gazel ile beraber haber peşinde koştuk. Rıdvan Bülbül, İbrahim Sur, İbrahim Yıldırım, İhsan Kayseri, Ahmet Sarı gibi arkadaşlarımız vardı. Sonra Praktika, Minolta, Canon gibi makinalar aldım. Gazetecilik bilgim sonraki yıllarda Türk Cumhuriyetlerine yaptığım seyahatlerde çok işime yaradı. Birçok yere Konya Postası ve KON TV Muhabiri olarak gittim. Yurt dışında yaptığım araştırma incelemelerle Gazeteciler Cemiyetinden ödül de aldım.

 Hgfhr5466565

Siyasal aksiyonlarınız nasıl seyretti?

Biz İmam Hatip öğrencisiyken Mücadele Birliği tarafından İstanbul’da ilk defa İstanbul’un fethini kutlamak için “Fetih Mitingi” düzenlendi. Saraçhane’den başlayan yürüyüş Sultanahmet’te son buldu. Bu, çağ açıp çağ kapatan fetih için, Cumhuriyet tarihinde yapılmış belki Türkiye’nin ilk en büyük mitingiydi. Mücadele Birliğinin Konya teşkilatı kurulunca biz de beş otobüs arkadaşla İstanbul’daki o mitinge katıldık.

 Hgfxhgf875876867

MTTB ile de bir bağınız var mıydı?

Ben davet edildiğim sivil toplum organizasyonlarına katılmaya özen gösterdim. Milli Türk Talebe Federasyonu ve MTTB’nin de İstanbul’da bir seçimi oldu. Daha önce solcuların elinde olan Federasyon ile MTTB bu kongrede birleşti. MTTB Genel Merkez Başkanlığına İsmail Kahraman aday olmuştu. Konya’dan iki otobüs arkadaşla biz o kongreye gittik ve salonun hâkimiyetini aldık. Sağ fraksiyonlar MTTB’yi solun elinden almak için birleşti. Sonraki yıllarda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Kültür Bakanlığı gibi önemli görevlerde bulunan İsmail Kahraman’ın Genel Başkan seçilmesiyle MTTB solcuların elinden alınmış oldu.

 Gfdgfg657676

Hem Mücadele Birliği hem de MTTB’de mi bulundunuz?

Ben o dönemde hiç bir derneğe ya da siyasi partiye üye olmadım. Fakat Türk bayrağının dalgalandığı her yerde bulundum. Sağda olan bütün teşkilatların davetlerine, ayırım yapmadan katıldım. Bana, “Sen her yere gidiyorsun” diyenler oldu.  Her derneğin davetine gitmemin kime ne zararı olabilirdi? Davet edilmişsem katıldım. Meşhur bir söz vardır; davet edilen yere erinme, davet edilmeyen yerde görünme, derler.

 6Yyrjhjgf765,

Hükümet merkezi olması münasebetiyle Ankara siyasal eylemin çok olduğu dönemler yaşadı ve siz de oradaydınız. Nasıl etkilendiniz?

Sanat Okulu Elektrik Bölümünü bitirdikten sonra girdiğim sınavda Ankara Devlet Mimarlık Mühendislik Akademisi Elektrik Bölümünü kazandım. Okulumuzda sol öğrenciler hâkimdi. Cebimizde doğru dürüst paramız pulumuz yoktu. Ülkücü arkadaşlarla beraber Site Yurdunda kaldık. Buraya Ülkücüler hâkimdi. Solcular okulda bizi derslere almıyorlardı. Ankara Beşevler’deki Yüksek Öğretmen Okulu, Gazi Eğitim ve İlâhiyat ise sağcıların elindeydi.  1968’li yıllarda Türkiye İşçi Partisi (TİP) önderliğinde Ankara Siyasal, Hukuk ve ODTÜ’de Başkanlığını Doğu Perinçek’in yaptığı Fikir Kulüpleri Federasyonu kurulmuştu. Mehmet Ali Aybar ve Behice Boran’da yıllardır sol teorisyenlerdi. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde Başkanlığını Bilal Moğol’un yaptığı Talebe Birliği, ayrıca Başkanlığını Sencer Güneşsoy’un yaptığı Türkiye Milli Talebe Federasyonu, Sosyalist Devrim Hareketi, Milli Demokratik Devrim Hareketi gibi örgütler kapatılınca Dev-Genç kurulmuştu. Talebeleri meşhur komünist Mihri Belli örgütlüyordu. Okul hayatından sonra Abdullah Öcalan ile evlenen Kesire Yıldırım bizim okulda öğrenciydi, laboratuvar derslerinden tanıyorum. Solcu gruplarla hareket ederdi. Sağda ise Mücadele Birliği, Akıncılar ve Ülkü Ocakları teşkilatlanmaya başlamıştı. Korkut Özal İçişleri Bakanıydı ve oğlu Murat Ankara Devlet Mimarlık da bizi derslere sokmayan sol örgütlerin içinde hareket ediyordu. Biz bir öğrenci grubu olarak Korkut beyi ziyaret edip, “Solcular bizi okula sokmuyor, senin oğlun da onların başında geliyor. Oğlunuza söyleyin, bize mani olmasın” dedik. Fakat Korkut Bey ummadığımız bir tavır gösterip, “Ben Murat’ın tercihine karışmam. Bizim evde demokrasi hâkim” dedi. Oğlu bizim demokratik hakkımızı engelliyor, İçişleri Bakanı olan babası aile içi demokrasiden bahsediyordu. “Siz bilirsiniz” diyerek yanından ayrıldık ve ertesi gün okula erkenden gidip Murat Özal’ı dövdük. Günaydın gazetesi bu hadiseyi, “Ülkücüler Bakanın oğlunu dövdü” diye haber yaptı. Bu hadiseden sonra Devlet Mimarlıkta bütün sağ fraksiyon öğrencileri Anadolu Grubu olarak birlikte hareket ederek solcuların hakimiyetini kırdı. Önceden diğer okullardan solcular gelip bizim okulda nöbet tutuyordu. O gün bugündür Devlet Mimarlık halâ sağın elindedir.

Yani Akıncılar Derneği’nin kuruluşu sizin okulda mı gerçekleşti?

Evet, Akıncılar hareketi Türkiye’de ilk defa Ankara Devlet Mimarlık’ta kuruldu. 1975 yılında Ankara devlet Mimarlık Mühendislik Akademisinin mescidine devam eden İslamcı gençlik bir yapılanma arayışı içindeyken Kayserili, İnşaat Mühendisliği öğrencisi Tevfik Rıza Çavuşoğlu’nun fikriyle Akıncılar Hareketi başlatıldı. Kısa zamanda Akıncılar Derneği kuruldu ve Tevfik Rıza’nın Başkanlığındaki hareket Türkiye’ye yayıldı. Bu arada Maltepe’de, yine devlet Mimarlık’ın çevresinde Ülkü Ocakları kuruldu. Muhsin Yazıcıoğlu, Abdullah Çatlı, Yaşar Yıldırım, Okul Başkanı Seydişehirli Yılmaz Dönderici gibi arkadaşlarımız bu Ocağı yönetiyorlardı. Konyalı ve Ocak mensubu Elektrik Mühendisliği öğrencisi Abdurrahman Yücel okul civarında feci şekilde dövülerek bir hafta hastanede tedavi görmüştü. Bu olaylar üzerine okuldaki sağ gençlik tamamen kenetlendi ve solcuları bir daha okula sokmadı.

Biz Konyalı öğrenciler olarak, Cebeci’deki Akıncılar yurdunda Akıncılar, Kurtuluş’taki Konya Öğrenci Yurdunda da Ülkücüler kalıyordu. Aramızda da birlik beraberlik sağladık ve güçlendik. Her gün şehit haberleri olurdu, çok zor günlerdi. Gösterilerin, kavgaların ardı arkası kesilmezdi. Polisler bile Pol-Bir, Pol-Der diye ikiyi bölünmüştü. Öğrenci yurtları ve kahvehaneler de bölünmüştü. Bir hafta okula gitsek, olaylar nedeniyle ertesi hafta tatil olmak zorundaydı. Türkiye’nin her yerine yayılan olaylarda Anadolu insanı birbirini kırıyordu. Bu olayların, dış güçlerin tahriki ile meydana geldiğini o günlerde sıcak ortamda pek anlayan olmadı.

Sizin, Konya’da izcilik faaliyetini başlatan kişi olduğunuzu biliyoruz. Sportmen yönünüzü anlatır mısınız?

Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından Cemal Tural İlkokulunda Oymakbaşı Kursu açılmıştı. Beden eğitimi Öğretmenimiz Ali Esen’in tavsiyesiyle katıldım ve Oymakbaşı oldum. Sertifikamı alınca Konya’da bir ilki başlatıp, Sanat Okulunda 1970 yılında ilk izcilik teşkilatını kurdum ve Konya İzci Önderi oldum. Konya’daki tüm okulların izcilik faaliyetlerini, Beyşehir, Bolu, İzmir gibi yerlerdeki izci kamplarını yönettim. 1972 yılında Türkiye’yi temsilen Hollanda’daki Dünya İzci Jambore Kampına katıldım. Burada arazi şartlarında çok zorlu yarışmalar yaptık. Doğa şartlarını, iz takibi, balon uçuşunu burada tatbik ettik. Model uçaklarda Sanat Okulu 1971’de Türkiye birincisi oldu. Konya Erkek Lisesinin havacıları da Sanat Okulu ile ortak çalışmalar yapmıştı ve o model uçaklarla Ankara Etimesgut’taki yarışmada Konyalılar birinci oldu. Ayrıca Eskişehir’de model uçak ve paraşüt eğitimleri yaptık. 1974’de Planör Pilotluğu eğitimimi tamamladım. İnönü Türkkuşu’nda da yaz tatillerinde paraşütle atlama eğitimleri aldım.

Konya öğrenci şehri Konya öğrenci şehri

 Öğrenci olaylarında zarar gördüğünüz oldu mu?

1975 yılında Ankara Kurtuluş Lisesinde Türkiye Hava İzciliği teşkilatını kurmuştum ve burada çalışmalar yürütüyordum. Bir gün izcilik çalışmalarından çıkıp giderken solcu bir grup Hacettepe’de yolumu kesti ve parkın içine çekti. Kalabalık grup burada sopalarla beni dövdü. Bayılmışım, gözümü açtığımda kendimi hastanede buldum. Dört gün yoğun bakımda yattım. Bir parça iyileşince Konya’ya geldim ama “ailem görmesin” diye Ülkü-M’de (Ülkücü Memurlar) kurucusu olan şair Ahmet Petekçi dayımın evine gittim. Orada üç gün kaldıktan sonra babam ve annemin haberi olmuş, geldiler. Her yanım morarmıştı. Babam durumumu görünce Aymanas’taki evimize götürdü ve bir koyun kesip beni derinin içine yatırdı. Vücudumda epeyce morluk, şişlik ve ezilme vardı. Derinin içinde yatarak iyileştim.

 Meslek kuruluşlarında ideolojinin etkisi nasıldı?

Akademiyi bitirdikten sonra Elektrik Mühendisleri Odasına kayıt olmamız gerekiyordu. Fakat orası da solcuların kontrolündeydi. Bir hafta bekleyip militanların olmadığı zaman kolladık ve kaydımızı yaptırdık. Yine solcuların olmadığı bir günü bekleyip üye kartımızı aldık. Sıra çalışma hayatına gelmişti. İller Bankasının açtığı imtihana girdim. Şartnamede imtihanda ilk üçe girenlerin istedikleri yere tayin edilecekleri yazıyordu ve sınavda üçüncü oldum. Böylece Konya’ya tayinimi istedim ve 1978’de işe başladım. İki yıl kadar memuriyet yaptıktan sonra 1980 yılında askerlik görevimi ifa etmek için Eğirdir Dağ Komando Okuluna gittim. 12 Eylül Askeri Darbesi olduğunda ben yedek subay öğrenciydim. Asteğmen rütbemi aldıktan sonra, Komando Asteğmen olarak Tunceli’ye gönderildim.  Biz vardığımızda Tunceli Öğretmen Okulu kapatılmıştı. Okul binasını, “Faşist ordu gelecek” diye yakmışlar. Ankara’dan İstihkam Taburu ve Sivas’tan Jandarma Taburu geldi, binayı tamir edip Alay haline getirdik. Okulun spor salonunda yatıp kalkıyorduk. Teröristler geceleri kurşunluyordu. Aslında orası komple bir tesisti. Askerlik süremizde on iki şehit verdik. Teröristler Tunceli’ye hakim tepelerden taciz atışları yapıyordu. Tepeye gündüz biz, gece onlar hâkim oluyordu. Sonra tepe noktalara nöbet yerleri yapıp hâkimiyeti aldık.

Jhgjmmb,,I,

 Çok hareketli bir bölgede askerlik yapmışsınız.

Evet. Alay Komutanımız Kurmay Albay bir gün, misafirinin geleceğini söyleyip onu karşılamamı istedi. Söylenen yere gittim. Sivil bir şahıs geldi, aldım. Az konuşan biriydi. Komutana götürdüm. Görüşmelerinden sonra komutan, misafire yemek ikram etmemi istedi. Benim odada yemek ikram ettim. Boynunda yeşil fular vardı. “Siz izci misiniz?” diye sordum. Şaşırdı. Bunun üzerine izci olduğumu söyleyip, “Oymakbaşılar yeşil, Ocakbaşı liderleri kırmızı fular takar, sizde fular takıyorsunuz, izci misiniz?” dedim. İlk defa gülümseyip, “İzci değilim, sizinkiler beni karıştırıp vurmasın diye yeşil fular takıyorum” dedi. Uzun yıllar sonra o adamın fotoğrafını gazetelerde görünce hemen tanıdım. Yeşil Fularlı o adam “Yeşil” lakabıyla anılan Mahmut Yıldırım’dı.

Teğmenlik rütbesini aldıktan sonra terhis olduk ve askerlik dönüşünde İller Bankasındaki görevime devam ettim. Elektrik hizmetleri, Türkiye Elektrik Kurumu kurulup buraya devredilince ben de TEK’e geçtim. Sonra Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde Müdür ve Bölge Müdürü olarak görev yaptım. Van, Bitlis, Muş ve Hakkari’de Kurucu Bölge Müdürü olarak sekiz sene çalıştım.

DEVAM EDECEK

Kaynak: MUSTAFA GÜDEN