Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin'ine Fetullahçı Terör Örgütü'nden tehdit: "6-7 ay sonra yaptıklarınızın cezasını görürsünüz!"

Rektör Prof. Dr. Mustafa Şahin, üniversitenin değerlendirme toplantısında bu tehdidi ifade ediyor. 

Olay şu şekilde gelişmiş: 

Rektör Şahin ve yönetimi göreve geldikten sonra üniversite içindeki FETÖ yapılanmasına karşı mücadele başlatıyor. 

Öncelikle Selçuk Üniversitesi'nden gasp edilen Mevlana Üniversitesi alanında eğitim yapılamayacağı gerekçesiyle hukuksal süreç başlatılıyor. 

Ardından FETÖ'cü üniversite ile tüm ortak programlar iptal ediliyor. 

FETÖ kurumunda ders veren 66 akademisyenin ders vermesi engelleniyor. 

Üniversitenin kapanması, cemaatin faaliyetlerine daha fazla devam edememesi için her türlü süreç devam ederken,FETÖ'cü üniversitenin yönetimi apar topar SÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin'i ziyaret ediyor. 

"Daha fazla baskı yapmayın. Öğrenciler rahatsız oldu, üniversiteden ayrılan öğrenciler var..." ifadeler kullanılıyor. 

Bunun üzerine Rektör Şahin ve yönetimi, "Olması gereken yapılıyor. Üniversite alanı Selçuk'a ait. Cemaat olarak hukuksuz şekilde eğitim yapıyorsunuz..." ifadeleri üzerine hiddetlenen FETÖ'cüler alçakça şu tehdidi söylüyor: 

"6-7 ay sonra her şey düzelince yaptıklarınızın karşılığını alacaksınız!"

Rektör Şahin ve yönetimi bu tehdit üzerine; 

"Elinizden geleni ardınıza koymayın, sizden korkmuyoruz" diyor ve FETÖ'cüleri gönderiyor. 

Bu konuşma Şubat veya Mart ayında gerçekleşiyor. 

Hain darbe girişimini ise 15 Temmuz'da gerçekleştiriyorlar. 

Demek ki 17/25 Aralık'tan sonra hükümetin baskıları karşısında bunalan cemaat öyle köşeye sıkışmış ki darbe planları yapmış ve planın içindekiler de o kadar rahat ki tehditler savurmaktan geri kalmıyor. 

FETÖ'cülerin tehdidi 15 Temmuz'da gerçekleşiyor ancak kendileri yaptıklarının hesabını bu sefer millete ve adalete verecek. 

O küstahça tehdidi savunanlar Amerika'ya terörist başının yanına kaçıyor, Mevlana Üniversitesi de lağvedilerek Selçuk Üniversitesi gasp edilen toprağına kavuşmuş oluyor. 

Bundan sonra yapılması gereken FETÖ'cü üniversitenin kurulmasına izin verenlerden hesap sorulmasıdır. 

Sözleşmede ticari alan gösterilen yerin eğitim alanı olarak da kullanılabileceğine karar veren avukatından Hakim'ine, devlet memurundan fikriyatına kadar işin içinde kim varsa yargı önünde hesap vermelidir. 

Konya'nın ilk üniversitesini kimsenin tehdit etmeye hakkı yoktur, hele vatan hainlerinin tehdit etmesi kabul edilemeyecek bir durumdur. 

Bu noktada Rektör Mustafa Şahin ve yönetiminin gerekli adımları atacağından kuşkum yok. 

***

Sayın Rektör Şahin değerlendirme toplantısında, FETÖ'nün devlet kademelerinde elemanlarının kıdemde yükselmesi için doktora ve yüksek lisans eğitiminde üniversiteyi üst olarak kullandığını ifade etti. 

Bu kapsamda göreve geldikleri andan itibaren cemaatçi akademisyenler, idari personel ve taşeron işçiler noktasında çalışmalar yaptıklarını, 15 Temmuz süreciyle birlikte de 170 personeli ihraç ettiklerini söyledi. 

Şu anda da 50-60 dosya daha varmış. Gerekli incelemenin ardından bunlar hakkında işlem başlayacak. 

Tabii ki cemaatle mücadele güzel bir şey ama Selçuk'u üst olarak kullanan yapının binlerce akademisyen içindeki sayısı sadece 170 mi? 

Buna inanmak mümkün mü bilmiyorum. Ben de Selçuk Üniversitesi mezunuyum ve biliyorum ki bu yapının referansı olmadan çok az kişi akademisyen olarak alındı, alınanlar da baskılarla karşılaştı. 

Bunları duyduk ve biliyoruz. Hal böyleyken 170 rakamı az gibi kalıyor! 

Rektör Şahin ve yönetiminin cemaatçileri koruduğunu söylemiyorum ama bu sayı yetersiz gibi!

Rektör Şahin'in ifadeleri ile; 

FETÖ'dan açığa alınmış fakat 17/25 Aralık 2013'ten itibaren cemaatle bağlantısı olmadığı tespit edilen 100'den fazla akademisyen geri dönmüş. 

Geri dönenler de uyarılmış: 

"Gözümüz üzeriniz de en ufak yanlışınız da atarız..."

Açığa alınanlar için de benim de suçsuz olduğuna inandığım insanlar vardı ve geri döndü. Bunun yanında suçlu olduğuna kanaat getirdiğim isimler de var. 

Suçsuz olanlar, iftiraya uğrayanlar tabii ki görevine dönecek. 

Eleştirdiğim nokta; 17/24 Aralık'ın sınır kabul edilmesidir. 

Sonradan pişman olmuşlar, 2013'ten sonra ilişkilerini kesmişler!

Neyin pişmanlığı?

Cemaat sayesinde üniversiteye girecek, doçent olacak, profesör olacak, 17/25 Aralık'a her türlü desteği verip sonra pişman oldum deyip görevde kalmaya devam edecek?

 Adamlar cemaatle bir yerlere gelmiş, ecdadın kanı ile sulanmış vatanı Batı'ya peşkeş çekmişler, milli irademi bombalamışlar, 241 vatandaşı mı şehit etmişler... Biz de bir şans daha verelim mi diyeceğiz?

Cemaatçiyse atılacaktır, pişmanlık şu saatten sonra sökmez. Eğer taşeron işçi cemaatten atıldıysa üniversite de akademisyen olan birinin pişman diye bir şans daha verilmesi hangi akla mantığa sığar. 

Acırsak acınacak duruma düşeriz, 

Acırsak 15 Temmuz'da şehit olanların kemiklerini sızlatırız, 

Acırsak cemaati bitiremeyiz, 

Acırsak tüm yaptıklarımız boşa gider...

Onun için bu kişiler hakkında gerekli işlemler yapılmalıdır...

170 rakamı üniversitede 25 yıldır örgütlenen yapı için küçük bir rakam gibi durmaktadır. Pişmanlığa bakılmayıp kim cemaatin yardımıyla göreve geldiyse, cemaate yardım ettiyse yargı önüne getirilmeli ve hesap sorulmalıdır.