Vatan kişinin doğup büyüdüğü yaşadığı memleket, yurt diye tanımlanan hepimizin bildiği kavram.

Bir başka tanım ulus devletin sınırları.

Eski Türklerde gittiğimiz yerleştiğimiz her yer.

Tamam, doğduk yerleştik memleketimiz dedik gerçekten böyle bir yer bizim vatanımız olması için yeterli mi?

Hatta orayı savunduk, şehitler verdik ağır bedeller ödedik vatan olmak için bu yetiyor mu?

Mesela Irak;  orada yaşayanların mı?  Veya ne kadar onların?

Suriye?

Ya Suudi Arabistan, gerçekten orada doğup büyüyenlerin mi? Ne kadar, ne zamana kadar?  Kimin izin verdiği kadar?

Eğer bir ulusun toprakları üzerinde yaşayan insanlar, başkalarının izin verdiği ölçüde orada yaşıyorsa o toplumun vatanı neresidir?

Hatta bir şehir düşünün oranın halkının oranın toprakları ve yaşamı üzerinde neredeyse etkisi sıfır. Burada yaşayan insanlar için orası vatan mıdır?

Son üç yüz yıldır, yaşadığımız topraklar ne kadar vatanımızdı?

Bu soruyu çocukluk ve gençlik zamanlarımda çok sorardım. Şimdi de soruyorum.

Yaşadığım şehirlerin üzerinde,  o şehrin sakinlerinin, şehrin sahibi olarak seçime katılıp tercihini yapmak dışında ekonomik ve sosyal olarak etkisi nerede ise sıfır.  Memleketin değerlerinden faydalanmak olarak bakarsan gerçekten o memleketin sakini demeye bin şahit yetmez.

Vatandaş, sanki seçim ile yaşam iradesini bilmediği güçlere teslim ediyor.

Şimdilerde vatan kavramı iyice değişti.

Mesela dijital vatandaşlık diye bir şey var.

İnsanlar dijital ortamı kullanabildiği oranda bu vatanın mensubu oluyor.  Hatta canla, başla, kanla sahip olduğumuz coğrafi vatanımızın da bekası, istiklali, istikbali bekası yeni vatan kavramlarına göre değişiyor.

E devleti kullanabilmek. Bankacılık, ticaret, yatırım eğitim öğretim her şey bu vatan üzerinden gerçekleştiriliyor. Bu vatanın güvenliği için ulusal dijital güvenlik sistemleri kuruluyor. Bu konuda yeni koruma kanunları çıkarıyoruz.

 Hatta dijital vatanda sahip olduğumuz teknolojiler, yetenek ve beceriler doğrultusunda başka ülkelerin hatta insanlığın da üzerinde etkili düzenler kurabiliyorsunuz. Tıpkı bizim vatanımızın üzerinde uzun yıllardır kurulabildiği gibi.

Mesela elektronik ortamda sahip olduğunuz stratejik sahipliklerimiz ile uzayın derinliklerine varan bir etki alanı oluşturabiliyorsunuz.

Vatan stratejik üstünlükler ve sahiplikler silsilesi ile tamamlanabiliyor. Sahip olabileceğimiz bir teknoloji ile küresel yaşımın tamamının merkezi olabiliriz.

Mesela sosyal medyada sahip olduğunuz bir programla bile bütün insanlığın dikkatini bir noktada toplamaya yeter de artar bile.

Mavi vatan ile Akdeniz’de bir vatanımız olduğunu bunu doğru kullanabilirsek dünyanın bütün hamlelerini tersine çevirebileceğimizi gördük.

Devletler, şirketler hatta bireyler bugün uzayın tapusunu alacak teknolojiler üretmek için çalışıyorlar. 

Elon Musk ücretsiz internet adı altında uzaya fırlattığı binlerce uydu ile insanlığın kontrol merkezi olmak üzere.

Sanat, tasarım, teknoloji her konuda insanlığın dikkatini çekebilen eserler verdikçe küresel yaşamın kurallarını, standartlarını da belirlemiş oluyorsunuz. Sizin kurallarınız kabul gördükçe sizin mevcut vatanınızın güvenliği artarken aynı zamanda etkili olabildiğiniz vatan da genişlemekte.

Tabii bütün bunlar mevcut vatan üzerinde yaşayan ulusların faydasını dolayısıyla refahını arttırdıkça bir değer ifade eder.

Bugün küresel güçlerin vatandaşlarının refahının altında bu tip etki alanları ve güçlerinin önemli rolü var. Tabii onlar gibi vahşi kapitalizmin sözüm ona uygarlıkları yerine insanı da merkeze alan insanlığın refahını hedefleyen bir etki alanından bahsediyorum.

Durum böyle olunca vatanın etki alanını arttırmak yerine sadece kendi faydasını düşünen yöneticiler, vatan sevdiklerini iddia etse de vatanın yok oluşunu hazırlayan kişiler ve görevliler olduklarını bir kenara not etmek lazım.

Vatanını evrensel değerlere ulaştıracak potansiyeli harekete geçiremeyen, geçiremeyen insanların ve sorumluların aslında kendi vatanını başkalarının kontrol edebileceği konuma sokma sürecine yardım ettiklerini görmemek, farkına varmamak ayrı bir körlük.

Bir örnek vereceğim;

Dağlarında dünya kozmetik ve ilaç sanayinin hammaddesini barındıran bir memleketin sakinleri bunu teknoloji ve kaliteli insan kaynağı ile katma değerini meydana getirip kendi sanayisinde işlemeden yok pahasına satan bir bölge düşünün. Ve bu hammaddelerden yapılan ilaçlarla yabancı ülkelerin çok pahalı ilaçları ile tedavi bekleyen bir vatandaşın yaşadığı yer ne kadar vatanıdır? Üretim için hiç gayret etmeyen, tembel, bir araya gelemeyen, bir birini yiyerek dayanışmanın önünde engel olan insanlar ne kadar vatanseverler?  Bu vatan; bu topraklarda yetişen ürünlerle katma değer üreterek kendi vatandaşına refah sağlayanlar yabancıların mı;  yoksa bizim mi daha çok vatanımız oluyor?

O zaman attığımız her adımın birisi dünya insanlığının ve ülkemizin ortak faydalanabileceği yollarda yürümek için olmalı. Evrensel yaşamla iletişimi ve ilişkileri güçlü bağlarla inşa etmeliyiz.

Yaşamımız ve düşüncemiz küresel düzeyde etkili olmak üzerine olmalı. Kürsel seviyede etkimizi sağlamlaştıracak güçlü bağlarımız olmalı.

Vatandaş, Odalar, Sivil toplum örgütleri, atanmış ve seçilmişler eğer milleti küresel düzeyde etkili kılmak için değil de kendi kişisel faydalarını ve konumlarını korumak için uğraşırlarsa o zaman onların bahsettiği vatan sanal bir vatandan öte gitmez. Çünkü kendi vatan topraklarını ve imkânlarını küresel güçlerin emrine geçmesini kolaylaştırarak,  vatansever olamayacaklarını bilmeleri lazım…

Hele bunun böyle olduğunu bile bile yapıyorlarsa darbelerle küresel dünyanın müdahalesine ülkesini açık hale getiren hainlerden farkları yoktur. Sizce.