AK Parti'nin başlattığı üç dönem arka arkaya milletvekili olan kişinin, aday  olamaması kuralını, HDP  iki dönem kuralı ile takip etti.

Diğer partilerden de aynı özgüveni bekliyoruz.

Bu kuralın Türk siyasetinin kurumsallaşması adına çok önemli bir adım olduğunu düşünüyorum.

Toplumun değişen yapısı ve dünyada meydana gelen değişimleri kucaklayacak yeni bakış açılarına sahip insanların vekil olmasının önünü açacak bir  kural.

Bu kural;

Siyasete taze kan demek.

Ayrıca siyasete çöreklenmiş, yıllarca vekil olarak bu makamı işgal eden bazı vekillerin; hem kendi partisi hem ülkeyi  hem de kendi bölgesinin gelişmesinin önünde engel olmalarının sonu demek.
Bu konumdaki vekiller, milletin kendilerine verdikleri  imkanları,  milletli ve ülkeyi geliştirmek için değil tekrar seçilebilmek için pervasızca kullandılar, kullanmaktadırlar. Ülkenin değerli zamanını israf etmektedirler.

Halbuki her vekil, kendinden sonra gelecek yeni nesile yer açsa, yeni yetenekleri  meclise taşımak için gayret etse, tecrübelerini aktarsa eminim ismi o yeni nesillerle  geleceğe taşınacak, namları yapıp, bozdukları işlerle değil, bıraktıkları eserlerle anılacaktır.

Siyasette usta çırak ilişkisini başlatacak,  aynı zamanda gelecek nesillerle  bağ kuracak bir siyaset zinciri oluşacaktır.

Malum ağaç meyvesinden belli olur.Yoksa tarihimizde esamesi okunmayan, vazgeçilmez vekillerin arasında kaybolur giderler.

Şimdi şöyle bir etrafımıza bakalım; her ilde bu tip kök salmış ben olmazsam olmaz diyen vekiller  hala var. Mecliste görev yapıyor. Hatta hepsi,  şu an 7 haziranda yeniden seçilebilmek için en ön safta kulis yaparken, teşkilatlarda delege oyunlarını organize ederken, bulabilirsiniz.

Tabi bu mesajım CHP ve MHP ye özellikle... Hala bu partilerde böyle bir kural yok..

Tabii bu kuralı koyan sayın Cumhurbaşkanımızın,  önce kendi bu kuralı uygulayabilse idi,  belki  bu davranış  toplumun her kesimine dalga dalga yayılabilir, önemli bir ilke haline gelebilirdi.

Belediyelere, dinozorlaşan sivil toplum  örgütleri yöneticilerine, şirketlere, derneklere, odalara da yayılabilir, genel bir kurumsallaşma hareketine dönebilirdi.

Madem Cumhurbaşkanımız, meclisten cumhurbaşkanlığına geçti... Bu en doğal hakkı da... Milletimizin teveccühünü kazanarak seçildi. Böylelikle milletimizin farklı bir vekili oldu. Bunu kendisi de sık sık dile getiriyor.Beni millet seçti diyor. Doğru ve doğal yasal  hakkı.

Yasal hakkı da; mevcut anayasaya göre tarafsız olması da gerekmez mi?

Mesela mevcut anayasaya göre Bir Cumhurbaşkanı 400 Milletvekili talep edebilir mi? Bu önemli bir siyasi taraf olmak değil mi?

Ama halkın vekili olmasına rağmen, gerekli kurumlar oluşmadan, gerekli dengeler oluşmadan bu yetkiyi kullanması, ülkenin yönetiminde iki başlı bir düzenin de oluşmasına sebep olarak kurumsallaşmanın aksine kurumsallaşmayı tahrip eden bir yönetim anlayışına sebep olmaktadır.

Ayrıca yeni bir seçilmiş Başbakanın iradesini gölgelemektedir.

Milletin vekalet verdiği başka bir kurumu pasifize etmektedir.

Acaba Elma ağacının gölgesinde, elma fidanı yetişebilir mi?

Bu arada bu çarpık yapının oluşmasının en büyük mimarı CHP.

İnşallah bu çarpık vekalet düzenini  7 Haziran seçimi düzeltir.

Her makam sahibi vardığı makamı yüceltmeli, bıraktığı makamın önünü açmalı, sürekliliğine katkı sağlamalı.

Her yıl değişen kurumlar;  değil kalıcı ve sürekli kurumlar, aynı zamanda  bir ülkenin kültürel mirasıdır.

Yönetim karakteri, sağlam ilkeleridir.

Zaman elbette değişimi zorlar ama her dönem yeniden yapma yerine eksiklikleri tamamlama şeklinde olmalıdır. Bir ince ayar şeklinde olmalıdır. Ülkemizde olduğu gibi darbe, ihtilal şeklindeki değişimler kurumları ve ülkemizi yıpratmış , ayağında kum torbası olan bir sporcuya  çevirmiştir.

Süresi belli dönem için seçilmenin kurumsallaşması diğer partilerin de bu yönde adımına bağlıdır.

Toplumun geneline örnek olacaktır.
Hem o süreleri dolduran vekiller toplumun farklı kurumlarında tecrübelerini, danışman , yönetici, denetici gibi faydalı ve üretken pozisyonlarda kullanabilirler.

Lider yaptıklarını kurumsallaştırabildiği kadar kalıcı olur.