Dünyada 800 milyon civarında nüfus günlük ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlayacak, yani hayatını idame ettirecek kadar ve 1.2 milyar  insanda yeterli beslenememektedir. Dünyada yaklaşık altı kişiden biri yetersiz beslenmektedir. Dünyada yetersiz beslenenlerin % 40’tan fazlası son yıllarda ekonomi ve sanayide adı çok duyulan Çin ve Hindistan’dadır. Ülkemiz  beslenme bakımından iyi durumda olup bu gün için sevindirici  olan bu durum değişir mi,  beklenen değişmemesidir. Değişmemesi için ekilebilir arazilerin muhafazası, tarımsal üretimin artırılması tedbirlerinin alınması ve tarımdaki teknolojik gelişmelere ayak uydurulması gereklidir. Tarımsal ürün üretmek kadar ürün işlemek ve işlenmiş ürünleri iç ve dış pazara sunmak da önemlidir. Bazı yıl ve ülkelerde tekstil ürünlerinde marka olduğumuz gibi birçok tarım ürününde dış pazarda marka olabilmeliyiz. Marka olma yolunda sadece sanayiciyi değil o tarımsal ürünü yetiştireni de özel olarak desteklemeliyiz. Sanayicinin her dönemde daha kaliteli ve yeterli miktarda tarım ürününü bulabilmesi için mutlaka onu üreten üreticisi desteklenmelidir.

Dünyada son on yılda tarımın gündemindeki konular arasında olan birim alandan yüksek verim alma kaygısı ile ülkelerin mevcut tarımsal işletme yapısı unutulmaktadır. Türkiye'de işletme yapısı daha çok küçük ve aile işletmeciliğine dayalı, yöreye göre işletme büyüklükleri farklı, bitkisel üretimi ve hayvancılığı birlikte yapan işletmelerdir. Bu yapı ekonomik nedenlerle çöker ise tarımsal üretimde oldukça gerileyebiliriz. Bu nedenlerle tarımda işletme, çalışan kadın iş gücü ve tarımda sürdürülebilirlik konularında doğru politikalar izlenmelidir. 

Tarımda beklenen yüksek arz ve verimlilik önünde engel olarak görülen Türkiye'nin de önemli bir gerçeği olan küçük ölçekli aile işletmelerinin durumu konu uzmanlarınca ele alınarak büyük işletmelerle üretime entegre yeni bir model geliştirilmelidir. Eğitim ve desteklerle küçük aile işletmeleri ekonomiye katkıları, bu işletmelerde kadın iş gücü devamlılığı geliştirilecek modelle artırılmalıdır. Daha önceki yazılarımda belirttiğim dünyada farklı ülkelerde tarımsal üretim ve pazarlama yapmakta olan büyük şirket ve marketlerle bağlı bir yapılanmaya gidilerek  aile işletmeciliği yaşatılmalıdır. 

Atatürk’ün “Milli ekonominin temeli ziraattır. Kılıç ve saban, bu iki fatihten birincisi ikincisine mağlup oldu. Çiftçi ve çoban bu millet için temel unsurdur. Türkiye’nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan çiftçidir. Eğer milletimizin ekseriyeti azamisi çiftçi olmasaydı bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık" güzel sözü ne kadar derin görüş ve anlam içermektedir. Bu güzel sözde tarımın, üretimin önemli olduğu, ziraatla uğraşanların demokrasinin temel unsurlarından olduğu vurgulanmaktadır. Bu güzelliğin sürdürülebilmesi için tarımla uğraşanlar göz ardı edilmemelidir.

Uzun dönemde tarımsal üretimi sınırlayabilecek arazi küçülmeleri, iklim değişikliği, teknolojik ürünlerin yüksek fiyatları, ortak makine ve ekipman kullanım alışkanlıkları, ülkede zaman zaman yaşanılan ekonomik kriz ve fiyat istikrarsızlığı gibi hususlar tarımda etkili ve önemli çözüme kavuşturulması gerekli konulardır. Tarım işletmelerindeki yapı stabilitesi,  arazilerin büyütülmesi, tarımda yeni teknolojik ürünler için araştırma ve geliştirme, bilgi ve iletişim teknolojilerinin önemi ve tarımda kullanım oranları gelecekte ülke tarım seviyesini belirleyecektir.  Sağlıcakla kalınız. (Devam edecek)

Prof. Dr. Mevlüt MÜLAYİM

Ziraat Yüksek Mühendisi