PAZARTESİ NASIL OLACAK?

Cumhurbaşkanlığı seçimİ ülkenin gündemine iyice oturdu. Çok az iki gün, hatta saatler kaldı. Heyecan dorukta.

Türkiye tarihinde ilk defa halk kendi Cumhurbaşkanını seçecek. Adaylar bu güne kadar ellerinden gelen çalışmaları yaptılar. Bir yanda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, diğer yanda Proje ve Çatı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, öbür tarafta Selahattin Demirtaş.

Adaylar birbirine yüklendi. Birbirlerine karşı her şeyi söylediler. Muhalefet şartlar eşit değil dese de Başbakan tek başına koca bir cepheye karşı mücadele ediyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, favori gibi gözükse de işi kolay değil. Karşısında çoğu tabela partisi de olsa 14 siyasi parti. Sağdan soldan dinli, dinsiz sağcı,  solcu, Kemalist, ateist, laik, şövenist, cemaatçi, pek çok grup, toplumun büyük bir kesimi Erdoğan'a karşı birleştiler. Bir Erdoğan fobisi, bir Erdoğan nefreti oluşturdular.

Selahattin Demirtaş'a yapılmayan eleştiriler Erdoğan'a yapıldı. Sosyal Medya'da ve basının pek çoğunda Erdoğan'a, ailesine, hatta annesine bile hakaretler yaptırdılar. Sözlü ve yazılı hakaretlerin sayısı binlere ulaştı. Toplumda Erdoğan Nefreti algısı oluşturulmaya çalıştılar ve başarılı da oldular.

Erdoğan düşmanlığına Türkiye dışından da katılan ülkeler oldu. Almanya, Fransa, İsrail ve Amerika akla ilk gelenlerden.

Bütün bu saldırılara Erdoğan, tek başına cevap vermeye, kendini ve yapacaklarını anlatmaya çalıştı. Bazen karşı cephenin, Bremen Mızıkacılarının tuzaklarına da düştü. Öfkelendi, kızdı, bağırdı.

Koca bir ülkeyi yönetmek, herkesin ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışmak gerçekten kolay değil. Bizler evimizi, okulumuzu, işyerimizi, şirketimizi yönetmekten aciz kalıyoruz.

Evdeki oğlumuza, kızımıza söz geçiremiyoruz, Başbakan ne yapsın 74 milyon insan? Oniki yılda saçı sakalı ağardı, sabır taşı çatladı ve öfkelendi haksızlıklara karşı. Alıngan ruhlular da bu öfkeyi kendi üzerine aldılar, alınganlık gösterdiler. Erdoğan “Havada bulut var” dedi, onlar ise “Sen bize ördek dedin” diye kızdılar.

Bremen Mızıkacıları Cephesi ve Batı Dünyası tuzak kurmaya devam ettiler.

Şimdi Ankara, şimdi Konya, şimdi Türkiye Başbakan'ı bekliyor.

Şimdi halk 10 Ağustos'u bekliyor. Cumhur, Cumhurbaşkanını seçeceği günü ve saatleri bekliyor.

Bu arada seçim nedeniyle birlikte aile içinde, arkadaşlıklar, dostluklar, cemaatler, camilerdeki saflar arasında bile bölünmeler, farklı düşünceler, tartışmalar kendini gösterdi. Çoğu zaman kırgınlıklar oluştu.

Demokrasi bu olsa gerek. Kızmak, bağırmak, öfkelenmek, aldatmak, iftira atmak, montaj ve dublaj yoluyla santaj yapmak, maskeli baloda yaşar gibi yaşamak. Sonra da bir şey olmamış gibi davranmak.

Ben şahsen Erdoğan'ın karşısındaki Bremen Mızıkacıları Ortak Cephesi'ne bakarak oyunu Erdoğan'dan yana kullanacak insanların artacağını düşünüyorum. Elbette isteyen istediği kişiyi destekleyebilir. Herkesin aklı var, fikri var. Aklını kiraya vermeyen, ipotek altında tutmayan herkes neyin daha hayırlı ve güzel olacağını düşünebilir. Ona göre kendi hür iradesi ile karar verebilir.

Ama Erdoğan da, Ekmeleddin de, Demirtaş da kazanabilir ve kaybedebilir. Herkes iki sonuca göre kendini hazırlayıp fazla hayal kırıklığı yaşamamalı.

Sonuçta kim kazanırsa kazansın bizim hayatımızda fazla bir şey değişmeyecek. Herkes yine aynı işini yapmaya devam edecek.

Limoncu yine limonunu satacak, simitçi simidini satmaya çabalayacak.

İnşallah kazanan ülkemiz olur. İnşallah geleceğin güçlü, gelişmiş, özgür ve bağımsız YENİ TÜRKİYE'sini kuracak millî İrade kazanır. Millet kazanır.

İçinde bulunduğumuz Cuma gününün hürmetine huzur ve istikrâr ortamı, kardeşlik ortamı her zaman devam eder.

Pazartesi güzel bir güne, aydınlık bir güne uyanmak dileğiyle,

 Selâm ve dua.

 

                                             HEM NALINA HEM MIHINA

DUA VE BEDDUA

Fetullah Hoca yine dua ve beddualarıyla ortaya çıktı. Milletin yedi sülalesine beddua etti. Ekmel Bey'i de “iman-ı ekmel, İslam-ı ekmel, ihsan-ı ekmel, rıza-yı ekmel, yakin-i ekmel. Allah bereket versin. Allah Ekmel kulunun sıfatlarını artırsın” diyerek hem övmüş hem de O'na dua etmiş.

Sabah Gazetesi'nden Engin Ardıç da “ınkısar-ı ekmelden sonra neler yazacaklar, ya da hezimet-i ekmelden sonra ne yapacaklar” diye sormuş.

Bir soru da benden: Yıllar önce “Siyasetle işim olmaz, siyasetten Allah'a sığınırım hatta Cebrail gelse, parti kursa O'na bile oy vermem” diyen Üstad'a ne oldu? Nasıl bu aşamaya geldi?

Bu da Erdoğan'ın bir numarası olmasın?

 

                                                      GÜNÜN SÖZÜ

DELİLSİZ İSBATSIZ BİR MİLYON KERE “HIRSIZ TAYYİP” DİYENLERİ, HER ŞEY ORTADA İKEN BİR KERECİK OLSUN “TERÖRİST İSRAİL” DERKEN GÖRDÜNÜZ MÜ?

                                                                                Metin Karabaşoğlu/Gazeteci; Yazar

 

 

 

KAMİL BİRCAN

[email protected]