15 Temmuz kalkışmasının üzerinden iki haftadan fazla bir süre geçti. Halen kalkışmayı gerçekleştiren örgütün asker, yargı, eğitim, basın vs. ayakları tartışılıyor. Ama her nedense konu bir türlü bu örgütü kadrolaşma sırasında koruyup kollayan siyasilere gelinemiyor. Bazı ima yollu değdirmeler olsa da bunlar şu anda aktif siyaseti bırakmış isimler üzerinden yapılıyor.

Ülkenin bütün kurumlarına sızmış olan bu örgütün geleceğimizi belirleyecek kararların alındığı siyasetin içine sızmamış olması onların safdilliği, sızmamışlar diye düşünmek de bizim safdilliğimizdir. Nihai hedef olarak ülke yönetimini ele geçirmek ve kendi cemaat öğretileri doğrultusunda bir sistem kurmak olan bu örgütün siyasi ayağı da çok titiz bir çalışma ile kimsenin hakkı gasp edilmeden ortaya dökülmeli ve bir an önce siyasi yasaklı kapsamına alınmalıdırlar.

Düşünün bir dönemler iktidar partisinin Başkan Yardımcılığı görevini yapmış olan bir isim halen bu görevde bulunduğu sırada bir Büyük Şehir Belediye Başkanı hakkında bazı iddialarda bulunmuştu. Yine bizim de içinde yaşadığımız şehir de bu örgüte sınırsız yetkiler tanınmış, üniversite açmasına, hastane kurmasına izin verilmişti. Hatta bu örgütün yapacağı hastane inşaatı için şehrin en güzel yerinde arsa ayrılmıştı. Yine bu şehri temsil edenler 2014 yılında yapılan BARO seçimleri sırasında bu örgütün adayı olduğu söylenen kişiyi desteklemişlerdi. Dikkat edilirse bu seçim 17-25 Aralık operasyonu sonrasında safların belirginleştiği bir dönemde yapılmıştı. 

Biz de o zaman bu satırlardan (internete konulma tarihi 22. 09. 2014) şunları yazmıştık.

“Konya Barosu seçimleri yaklaşıyor. Şu ana kadar üç aday göreve talip olduklarını açıkladı. Bunlardan birisi halen Baro Başkanlığını yürüten ve Cemaate yakınlığı konuşulan Birlik Grubu adayı Fevzi Kayacan! İkincisi Milliyetçi kesim olarak adlandırılan ve daha önce de Baro Başkanlığı yapmış olan Hasan Özen. Üçüncü aday ise sosyal demokrat grubun çıkardığı ve desteklediği Hilmi Erkin!

Sanıyorum bu adayların hepsi birbirinden değerli hukukçudur. Hiç birisi ile şahsen bir tanışıklığım yok. Ancak Konya Basınında çıkan bazı haberler ve yorumlar beni bu konuyu yazmaya yöneltti. Bu iddiaların en can alıcısı, AKP'nin Birlik Grubu adayı Fevzi Kayacan'ı desteklediği idi! Son dönemlerde paralel yapı söylemi ile cemaate büyük bir savaş başlatan AKP'nin, cemaatçi olarak tanınan veya lanse edilen bir adayı desteklediği haberi bana abes geldi ve bu haberlerin kendileri de avukat olan AKP İl Başkanı Ahmet Sorgun, Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, milletvekilleri Gülay Samancı, Ayşe Türkmen ve Kerim Özkul tarafından yalanlanmasını bekledim.  Maalesef böyle bir açıklama bu güne kadar yapılmadı. 

Yukarıda ismini zikrettiğim zevat'ın bir açıklama yaparak hiç olmazsa Fevzi Kayacan'ın paralel yapıyla bir ilgisi olmadığını veya AKP'nin bu olayın dışında olduğunu açıklamaları gerekirdi. Açıklama geciktikçe vatandaş, cemaat ile AKP arasında cereyan ediyormuş gibi gösterilen kavganın aslında bir şov olduğuna inanacak.  

Ben şahsen özellikle hukuk alanında siyasi görüşler yerine ehil olanların başkanlık için yarışması taraftarıyım. Hangi siyasi görüşten olursa olsun ehil olan göreve getirilmeli. Nihayetinde uygulanacak olan siyasi görüşler değil, hukuk kuralları. Hukuk kuralları da siyasi görüşe göre değişmiyor olsa gerek!”

Bu gün ise o gün bu zevatın da desteği ile Baro başkanlığına seçilen Fevzi Kayacan tutuklu! 

Elbette bizim kimseyi suçlamak veya karalamak gibi bir derdimiz yok. Ancak bu örgüte bilerek veya bilmeyerek destek vermiş olan herkesin Cumhurbaşkanının yaptığı gibi bu milletten özür dilemesini bekliyoruz. 

***

Mesela 12 Eylül 2010 referandumu sırasında yetmez ama evet kampanyası başlatan yazarlar bu milletten özür dilemelidirler. Özellikle benim yaşadığım şehrin insanını bu konuda ikna eden EVETÇİLER yaptıkları hatanın nelere mal olmuş olduğunu gördüler, günlerdir meydanlarda Demokrasi Nöbeti tutuyorlar. Belki de örgütün ölüm listesinde kendi isimleri de vardı. Yargı sistemi değiştirilmek istenir iken o zaman yazmakta olduğum Merhaba Gazetesinde bunun sakıncalarını yazmış, yargının bir grubun eline geçmesi halinde yaşanılacak olumsuzlukları dile getirmiştim. O dönemde bana ve benim gibi düşünenlere yanlış yaftalar yapıştıranlar bu gün gelinen noktanın sorumluluğundan kaçamazlar. 

Tarih bütün bunları yazacak. Ancak bundan daha önemli ve kaçınılmaz olanı Allah'ın yargılamasıdır. Gelinen bu noktada en ufak dahi olsa kimlerin katkısı varsa 15 Temmuz günü canını veren kahramanların bunların üzerlerinde hakları vardır. 

***

Askeri Okullar kapatılacakmış. Ben pek doğru bir haber olduğunu düşünmüyorum ama yine de doğru ise bu haber çok büyük bir yanlışın yapılmak üzere olduğunu söyleyebilirim. Darbeci askerler askeri liselerden yetişti, doğru ama bu mantık içerisinde hareket edecek olursak yargıyı ele geçirenler de Hukuk Fakültesinden yetişti. Hukuk Fakülteleri de kapatılacak mı? Bu örgüt bütün elemanlarını ilkokuldan itibaren belirlediği zeki çocuklar içinden seçti. İlkokullar da kapatılacak mı? Binin üzerinde imam örgüt üyeliğinden gözaltına alındı. İmam Hatip Okulları da kapatılacak mı?

Elbette bütün bu sorulara verilecek cevap hayır olacaktır. Bu okulları kapatmak yerine daha sıkı bir denetim ile bu yola tevessül edenler ilk baştan ayıklanır. Bu işin kuralı ve kaidesi budur.

Bir de bu cemaat yapılanması ile mücadele edilirken başka bir cemaatin bu yapının yerini almaması için azami dikkat gösterilmeli. Devlet bütün cemaatlere aynı mesafede olmalı bir tarafın ağır basmaması için gayret edilmelidir.

Allah bizleri kendisinden başkasına kul olmayanlardan eylesin.

Uyanmak yok, uyumaya devam!