Bütün İslam aleminin, insanlığın özellikle siz okurlarımın Ramazan-ı şerifleri mübarek olsun.

Ramazan geldi, bizi kendimizle buluşturan ay geldi, hoş geldi.

Belki nefsimizin sonsuz isteklerinin koridorlarında kaybolduğumuz bir anda, nefsimizle karşı karşıya geldiğimiz an hoş geldi. Kendimizi kontrol ettiğimiz, tokluğun yanında açlığı fark ettiğimiz, ruhumuzu yeniden aslına döndürdüğümüz ay hoş geldi. Şefkati, komşuyu, mütevaziliği bize hatırlatan , kalbimizi muhabbetle dolduran mübarek ay hoş geldin

Hem ruhsal, hem bedensel olarak arındığımız, yenilendiğimiz mübarek ramazan ayı hoş geldi.

Böyle imtihan zamanı, ruhsal ve bedensel eğitim dönemi, yenilenme döneminde, demem o ki; bu ayı başlangıç kabul edip devam etsek, ne kaybederiz?

Ülkemiz önemli bir seçim döneminden geçiyor. Bir hükümet kurulmasının arifesindeyiz. Seçim dönemleri de toplumun yenilenme arınma, kendini sorgulama, yeni başlangıçlar yapma dönemi değil mi? Şimdi bütün parti genel başkanları kafalarını avuçlarının altına alsınlar; bu sorumluluğu ülkem için nasıl kullanabiliriz diye düşünsünler ve karar versinler. Mesela uzlaşma sanatını uygulasınlar, bundan toplumun kazancından başka ne çıkar.Ne çözüme ulaşmadan gayrı ne kaybederiz?

Ülkemiz siyaset tarihinde önemli bir yeri olan, Süleyman Demirel , geride siyasi dersler bırakarak dünyasını değiştirdi. Mesela bir türlü uzlaşamadığı rahmetli Bülent Ecevit'le, Cumhurbaşkanlığı döneminde çok uyumlu bir yönetici profili ile Demokrasi tarihimizin sayfalarına örnek bir dönemi altın harfle yazdılar..Ne kaybettiler?

Mesela sayın Cumhurbaşkanımız, önemli bir seçimde, seçmen, sizin de bildiğiniz gibi uzlaşma zemini arayan bir meclis koydu önümüze. İşte böyle bir ortamda halkın tamamını ! temsil  etseniz, Cumhurun Başkanı yani % 52'den daha çoğu olarak, demem o ki; % de 100'ünü kucaklasanız, kucağınız mütevazi ve sıcak olsa, muhabbet içerikli cümleler kurarak ifadeleriniz olsa, ne kaybederiz?

Dünya hızla tüketim toplumuna doğru yol alıyor!  İsteklerimizi, hırslarımızı  ihtiyaçmış gibi pazarlayan bir düzenle karşı karşıyayız, tüketiyoruz ve tüketirken tükeniyoruz. Üstelik Türk devleti vatandaşı olarak, kullandığımız, satın aldığımız bütün ürünler başka ülke menşeili.  Böyle bir ortamda her vatandaş, her birey, meslek sahibi yeniden düşünsek, düşünmeye başlasak; nasıl üretebiliriz diye. Ne kaybederiz? Mesela daha çok okusak, daha çok soru sorsak, araştırsak ne kaybederiz?

Üniversite sınavlarının yapıldığı şu dönemde gençlerimiz hayatlarının en önemli sınavını veriyorlar, en önemli tercihlerini yapacaklar, acaba tercih yaparken ülkemizin ve insanlığın ne ihtiyacı var? Ben insanlık tarihinde nasıl bir rol alabilirim diye karar verseler ne kaybederler? Anneler babalar, gençlerin çevresi, öğretmenler kendilerine danışıldığında biraz da bu idealleri göz önüne alsalar ne kaybederiz? Genç beyinlerimiz, hazinemiz, en önemli varlığımız gençlerimiz bir de bu açıdan bakarak karar versek kaybederiz?

Ülkemiz çok acılı bir 30 yıl geçirdi. Terörle mücadele etti.. Milyarlarca dolar harcandı. Üstelik toplumu ayrıştırarak. Ölen on binler can heba oldu; kin ve nefretler bırakarak..Ve  ona rağmen bu toplum yaraya tuz basarak HDP'yi meclise taşıdı.. Samimiyeti ispatlamamış bir parti olarak HDP ve Genel başkanlarına önemli bir görev verdiler. Sırf güzel ifadeler kullandığı için, mantıklı açıklamalarla Selahattin Demirtaş'ın ifadeleri ile barış hülyalarına dalarak. HDP yöneticileri, silahı bırakıyoruz, çünkü barışla silah yan yana olmaz.. Ölüm yaşamın bittiği zamandır. Bir bütün yüreğimizle barışı istiyoruz dese ne kaybeder? Üstelik her ne kadar devletin hataları olsa da, halkın yüz yıllardır beraber yaşamayı başarma becerisine saygı duyarak. Belki dünya düzenini kontrol etmek isteyen bir grubun bütün planlarını bozarak. Hem  sadece kendinizi değil insanlığa gerçek özgürlük mesajı vermeyi deneseniz ne kaybedersiniz?

Ben olmaktan biz olmaya, biriktirmekten paylaşmaya, tüketmekten üretmeye, öldürmekten yaşatmaya, haksızlıktan adalete,  kırmızı çizgilerden, beyaz sayfalara, geçsek, geçmeyi denesek, ne kaybederiz?