Geçen hafta içerisinde, İslam Kalkınma Bankasının kuruluşu olan İslami Araştırma ve Eğitim Enstitüsünün koordinasyonunda, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Uluslararası İslam Ekonomi ve Finansı Uygulama ve Araştırma Merkezinin ulusal ve uluslararası kuruluşlarla iş birliğiyle bu yıl 12. kez düzenlenen Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı düzenlendi ve konferansa sayın Cumhurbaşkanımızda katıldı ve bu kapsamda bazı değerlendirmelerde bulundu.

KISACA

Sayın Cumhurbaşkanımız konuşmasında içerisinde manşet olan cümle ise “İslam iktisadı krizden çıkışın anahtarıdır.” Şeklindeydi . Özellikle  Kovid 19 sürecinde tüm dünya ülkelerinin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz ve çaresizlik içerisinde alternatif bir bakış açısı olarak gündeme oturdu. Doğal olarak  geçen hafta ağırlıklı olarak İslami İktisat  gündemdeydi.

İSLAMİ İKTİSAT ÇALIŞMALARININ SIKINTISI

Günümüzde birçok akademisyen, İslami iktisat içeresindeki çalışmalar ve enstrümanları finansal piyasalar üzerinde alternatif modeller üzerinde kurulmuş düzeyde ve bu alandaki sıkışmışlık maalesef ki İslam ekonomisinin esas güzelliğini görmemizi ve etkinliğini anlamımızın üzerinde bir örtü olarak durmakta. Bu kısmı da anlayabiliyorum çünkü hem küresel ölçekte  hem de yerel ölçekte   mevcut ekonomik sistem içerisindeki faizsiz sistemi nasıl adapte edebiliriz? Sorusunun cevabını aramaktalar. Haklılarda ama herkesin süreci finansal piyasa olarak algılaması ve bunun üzerine yoğunlaşması esastan uzaklaştırmak tehlikesi barındırdığının altını çizmek isterim.

YANİ

Demem o ki, zerreden (kuruş diyelim) en yükseğine kadar faizin olduğu yerde İslami İktisattan bahsetmek mümkün olmadığı gibi İslam İktisadı; faizin çok ötesinde bir ekonomik sistemin adıdır. Bir ekonomide; Ne üretilecek?  Nasıl üretilecek? Kim için üretilecek sorularına cevap veren, kendi içerisinde gelir bölüşümünden, piyasada fiyat oluşumuna, adaletten, mülkiyet kavramına, emekten, ahlaka kadar geniş bir perspektiften bakış sağlayan ekonomik sistemin adıdır. Problem ise mevcut  ekonomik sistemin içerisinde alternatif enstrümanlar üretmenin ve sadece finansal piyasalar üzerine odaklanmanın, zımnen İslami İktisat sisteminin kendisini görmezlikten geleceği ve mevcut ekonomik sistem içerisine yapılan bu enjektenin (alternatif ve bazılarında zorlama finansal enstrümanların) İslam İktisat sisteminin kendini dejenere edeceği  kaygısını yaşamamdır. 

İSLAM İKTİSADI BİLİM Mİ DEĞİL Mİ?

Geçen hafta içerisinde bu konu gündeme gelince birçok yazar (ekonomi bilimi  üzerine yazan) abilerimiz ve hocalarımız maalesef ki belirli bir pencereden bakarak birazda küçümseyerek hatta  İslam iktisadı bilim mi? Sanki dercesine ki dediler. Üst pencereden konuşmaları ile akademik yapıdan ne kadar uzaklaşıp, maalesef ki belirli bir görüş üzerinden üstü örtülü bir aşağılama sürecine girdiler. Buradan cevap vermekte haddim olmayarak bana mı düştü bilemedim ama birkaç lakırdı da etmek isterim.

Bilim nedir? Sorusu  üzerinden gidersek bir çok tanımlar yapılabilir. Ama kısaca bilim dediğimiz olgu  “Sınıflandırmadır” Yani sınıflandırma yapmadan bilimin kendisini bile yapamazsınız. Bilim bile kendi içerisinde “Pozitif Bilimler” ve “Sosyal Bilimler” diye sınıflandırılırken aksini söylemek mümkün değildir.

ŞİMDİ

  • İslam iktisadı bilim değildir  diyen hocalarımıza öncelikle şunu söylemek isterim. Şu an içinde bulunduğumuz dönemde bile küresel ölçekte, İktisadın Bilim Olmadığını ifade edenlere önce İktisadın bilim olduğunu anlatsınlar ve ispatlasınlar.  (Bu arada iktisat bilim dalıdır onu da ayrıca ifade edeyim)
  • İslam iktisadı yoktur İslam ahlakı vardır diyen sayın hocalarımız. İktisat Biliminin kurucusu olarak derslerde anlattığınız Adam Smith’in Bir Ahlak Profesörü olduğunu da bu ifadelerinizin altına yazmanız gerektiğini neden unutursunuz?
  • İslam İktisadı yoktur diyen sayın hocalarımız  İktisada Giriş dersinde, iktisadın ilgilendiği konuları;  Neden Pozitif İktisat ve Normatif İktisat diye ikiye ayırırsınız ? Normatif İktisadı bu arada nereye koyuyorsunuz? Bilmeyenler için kısaca Normatif iktisat;  ekonominin nasıl olması gerektiği konusundaki çalışmalardır. Görüşme ve yargı gibi normatif ifadelerin kullanıldığı politika ekonomisi olarak da bilinir. Düşünceler ve yargıların tartışılmasıyla ideal ekonomiyi belirler.
  • Normatif İktisadı mı reddediyorsunuz yoksa? Eğer ki reddediyorsanız açık açık söyleyin de nasıl bir iktisatçı olduğunuzu herkes anlasın (biliyoruz ki reddetmeniz mümkün değil)
  • Normatif iktisadı reddeden biri varsa (olması mümkün değil) Pozitif iktisatta neyi inceleyeceksiniz.
  • İktisat derslerinde ekonomik sistemleri anlatırken; Kapitalist, , Sosyalist ve Karma ekonomiler diye sınıflandırma yaparken ve detaylarını anlatırken, eğer yapıyorsanız  bu konudaki akademik  çalışmalarınızda  bilim yapmıyor musunuz? (İslam iktisat modelinin derslerde olmayışının sebebi tüm iktisat literatürünün batıdan alınması ve sistemsel yapı olarak belirli bir tarihten itibaren incelemesidir)
  • İslami iktisadı yoktur diyen hocalarımız İktisat Tarihini bir bilim olarak kabul etmiyor musunuz?
  • İktisat bilimini anlatırken neden sınıflandırmalar yapıyorsunuz? Mikro iktisat -Makro İktisat -Uluslararası İktisat vb.
  • Mikro İktisatta (Örneğin İslam İktisadında fiyatın nasıl belirlendiğini biliyor musunuz?)
  • Makro İktisatta  (Örneğin  İslam İktisadının, devlette nasıl bir ekonomik modeli oluşturduğunu  vergi sisteminin nasıl oluşturulduğunu biliyor musunuz?)
  • Uluslararası İktisatta ( Küreselleşmenin esamesi okunmaz iken ve 1500’lü  yıllarda başlayan sömürgeci uluslararası ticaret modeli oluşmamışken ve ülkelerin sömürü düzeni oluşturulmadan) Çok ama çok öncelerinde İslam coğrafyasında ki küresel ticaret hakkında bilginiz var mı)
  • Hayatınızda hiç “Ahilik” müessesini duydunuz mu ?
  • İktisatta ki; “Gelir Bölüşümü”  “Adalet”  “Mülkiyet”  gibi konuların İslam İktisadında nasıl  değerlendirildiğini ve bu yöndeki politika araçlarını biliyor musunuz?
  • Bu arada İslami iktisat bu dünya ile ilgilenmez, ahiretle ilgilenir diyenler için. İslam iktisadı olduğu gibi bu dünya ile ilgilenir ve politika sonuçları bu dünyada kendini gösterir bunda zerre kadar şüphe yok. Ama inanalar için sonuçları hem bu dünya da hem de ahirette tecelli eder.

Kusura bakmayın artık önünüzdeki Prof veya yazar unvanları  ile artık bizleri kandıramazsınız ve bilimi siyasi düşüncelerinize alet edemezsiniz. Biliyoruz ki itirazınız sınıflandırmaya değil, sınıflandırmanın  başında geçen İSLAM kavramına. Ayrıca artık pozitif bilimleri de sosyal bilimleri de çok iyi bilen bir o kadar da  tarihini, geçmişini ve maneviyatını  da  bilen bir nesil karşınızda dimdik duruyor. Artık buradan geçiş eskisi kadar kolay değil bilginiz olsun.

SAPLA SAMANI KARIŞTIRANLAR İÇİN

Geçen hafta içerisinde iktisat biliminden uzaktan yakından alakası olmayan ve her konu üzerinde uzman olan yazar sınıfı var ya, işte  bu sınıfında İslam iktisadi ile yazıları oldu. Ama her konu hakkında uzman oldukları için  hiçbir konuda derinlemesine bilgi sahibi olmadıklarını, İslam İktisadı hakkındaki yazılarında ayrıca gösterdiler. Diğer bir ifadeyle bilimden uzak, siyasi düşüncelerini yazdılar. Bilelim ki bu yazar  grubu her zaman sapla samanı birbirine karıştırır.

ÖNCELİKLE

  • İslam iktisadını önemseyen birisi olarak benim hatam beni bağlar. Düşüncemi bağlamaz
  • İslami hassasiyetlerle kurulan Sivil Toplum Kuruluşları varsa ve eğer ki bunun içerisinde hatası, yanlışı olanlar varsa bu hatalar ilgili kişileri bağlar. ilgili Sivil Tolum Kuruluşunun amacını bağlamaz
  • Eğer ki bir siyasi hükümet varsa ve bu hükümetin İslami hassasiyeti varsa bu hükümetin yanlış politikaları veya hükümet içerisindekilerinin bir hatası  bu ilgili hükümeti veya hükümet içerisindeki  hata yapan yetkilileri bağlar. İslam’ı bağlamaz.

Ayrıca İslam iktisadı üzerinden, Cumhurbaşkanın düşüncelerini eleştirenler için söyleyeyim. Şu an için Türkiye’de İslami İktisat Politikaları uygulanmıyor. Diğer bir ifadeyle eleştirdiğiniz ekonomi politikaları, İslam İktisat politikaları değil tam tersine savunduğunuz Ekonomik Modelin politikalarıdır.

Bu kesim böyle hep sap ile samanı karıştırır. Örneğin Hac dönemi gelince usanmadan  yazmaya başlarlar, tırnak içerisinde kendi özelinde yıllarca zar zor biriktirdiği parayla hac hayali kuran vatandaşımıza, neden hacca gidiyorsun, o parayla bir fakiri doyur daha sevaptır diyecek kadar fetva verebilenler  var ya. (ayrı bir ironidir) Hiçbir zaman için Bodrum’da tatil yapan veya bir gecede belki bir hac parasının kaç mislini içki masasında mezelere veren gruba bir şey demezler. İkisi birbiri ile mukayese edilmeyecek kadar o kadar ayrı ki. Gelin görün ki bu söylemlerden dolayı yazmak zorunda kalıyorum. Ayrıca İslami bir iktisadi bir model dünya ölçeğinde uygulanabilse  fakirlik ve adalet gibi kavramalara uygulaması bambaşkadır orası apayrı bir mesele

BURADAN FAİZE GEÇİŞ YAPALIM

Geçen hafta içerisinde Diyanet İşleri Başkanının açıklaması ajanslara düştü. Açıklamanın ana kısmı şöyle; “Faizle mücadele kapsamında diyanet işleri personelinin maaşlarının faizsiz finans kurumları aracılığıyla ödenmeye başladığının müjdesini verdi” Gerçekten sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim.

  • Sevindim çünkü en azından faizsiz bir sistem içerisinden maaşlar verilmeye başlanmış (buna da şükür derken)
  • Üzüldüm çünkü şu ana kadar neredeydiniz?  Diyesim geldi. Ayrıca faizle mücadele olacaksa bu mücadele hükümetten ziyade Diyanetin meselesi olması gerekmez mi?
  • İroni yaşadım. Çünkü TOKİ kredilerindeki, faizli kredi alınabilir fetvası  veren bir kurumun, faizle mücadele kapsamına işaret etmesi,  küçücük olan beynimi bir hayli yordu. Beynim az kaldı EROR verecekti ki son anda kurtardım.

Ayrıca da  sevindim ve taktir ettim. Hatırlatmak için söyleyeyim Kamu Katılım Bankaları da yine Cumhurbaşkanımızın yönetimindeyken kuruldu. Bunu da bilmekte fayda var.

FAİZ KREDİ İLİŞKİSİNE GİRERSEK

Faizsiz sisteme bir yerden başlamak lazım diye düşünmekteyim. En azından esas uzmanlığım olan Dış Ticaret ve bu konudan da sorumlu olan Ticaret Bakanlığı Bağlamından gidersem. Kovid 19 yüzünden kullanılmayan bir çok ihracat teşvikleri var. Örneğin; “Yurt Dışı Seyahat” teşviklerinden “Uluslararası Fuarlara Katılım”  teşvikleri gibi. Aslında  daha birçok var ama ikisi net kullanılmamakta. Neden Ticaret Bakanlığı kullanılmayan teşvik kadarını,  TürkExim Bank  ile ihracatçıya faizsiz kredi imkanı sunmaz ki? Madem İslam iktisadından bahsediyoruz bir yerden başlamak gerekmez mi? Bu kapsamda  yazdığım 27 Ocak 2020 tarihindeki yazımın belirli bir kısmın sizlerle paylaşmak isterim.

FAİZ KAVRAMI VE İHRACATÇI HASSASİYETİ

Öncelikle şunu net olarak ifade etmekte fayda var. Ülkemizde faiz hassasiyeti olan birçok firma sırf bu hassasiyetten Eximbank kredilerini kullanmamakta. O zaman aklıma şu sorular geliyor.

  • Faiz, devletimiz tarafından sübvanse edilemez mi?
  • Bu hassasiyeti olan firmalarımızda bu sürece dahil edilemez mi?
  • Hatta faiz hassasiyeti olmayan firmalar bile faizsiz krediyi tercih etmez mi?

Devlet açısından düşündüğünüzde ise ihracatçıya vatandaşın vergileri ile verilen teşviklerin bir kısmı yerine, geri almak kaydı ile faizsiz kredi verilse ve geri alınan bu paranın farklı çıkar grupları lehine kullanılması daha cazip olmaz mı?

TEKLİFİM VAR DUYAN OLURSA

Teşvikteki performans kriterinin sisteme dahil edilmesi ve 2020 yılı için bütçeden ayrılan 3,8 milyar liranın belirli bir kısmının örneğin 1 milyar liranın teşvik olarak verilmemesi ve bu bir milyar liranın, ihracatçıya geri ödemesi şartı ile uygun vade ve faizsiz kredi verilmesi güzel olmaz mı?

BİRŞEYİ KAYBETTİK FARKINDAMISINIZ?

Faiz her yerimize o kadar sirayet etmiş ki “Bereket” kavramını ticarette tamamen kaybettiğimizin farkında değil miyiz? Ticaret Bakanlığının Cumhuriyet tarihindeki rekor teşvikini vermesine rağmen ihracatta ortalama % 2,11 oranındaki küçük artış buna delalet değil midir?

SONUÇ: Hem İslami İktisat vardır hem de İslami Ahlak