Öyle anlar gelir ki, bir türlü işin içinden çıkmayız,başka seçeneğimiz kalmamıştır. Tam o sırada bizden çok farklı çözümler istenir. Öneriler yapılır. Hatta ahkam kesenler olur. 

İşte o an içimizdeki durumu izah etmek için; katlanacağız, başka çarem yok ,işi böyle yürütmek durumundayız anlamında  izah etmek için, elimizdeki kumaş bu diyerek çıkış noktamızı ortaya koyarız.

Bazen de aslında çözüm üretememişizdir. Aslında işimize yarayan kumaş elimizdedir de farkında değilizdir.

Biraz düşünsek istişare etsek,sorsak araştırsak,fikir alsak elimizdeki kumaş hazine değerinde.

Bugün bir çaresizlik anını değil, aksine kendimizin ve imkanlarımızın farkında olmadığımızı, eğer elimizdeki  imkanların yeterince  farkına varabilirsek neler yapabileceğimiz irdelemek istiyorum.

Özellikle seçime giderken verdiğimiz kararlarla ne sonuçlar doğurabileceğimizi fark edebilme adına bir nebze elimizdeki kumaşı anlatacağım.

Hangi kumaş?

Elinde kumaşı olan değişik insan tiplerini düşünelim.

Bir tanesi ;  o anlık  ihtiyacı ne ise onu yapan  insan olsun. Cam silmeye ihtiyacı vardı , elinin altındaki kumaşı bez niyetine kullanan tip insanlar.

Bir başkası yatak örtüsü ihtiyacı vardı, günü birlik iş yerine uzun dönemli bir ihtiyacını karşılayan tiptekiler.

Diğer biri de yeleğe ihtiyacı vardı güzel bir  yelek diksin. Kumaşın herhangi bir yerinden. Kalanını  ne yapacağını düşünmeden.

Diğer bir kişi bundan birkaç elbise olur der, tanıdığı bir terziye istediklerini yaptırıverir.

Ama bir çıkar o kumaşı inceler, tahmin ettiği kadar değerli ise, ona uygun terzi bulur. 
Elindeki kumaşı değerlendirmek için her gayreti gösterir, en ehil terziye ulaşır, en değerli elbiseyi diktirir.

O elbise, o kumaştan o terzi ile sahibine öyle bir takım  olur ki, giyene kendisinin bile fark etmeyeceği bir görüntü verir.

Elindeki kumaşın çok değerli olduğunu elbisesini giyince fark eder. Kumaş terzisini bulunca, giyene faklı bir kişilik vermiştir.

Şimdi bir seçime gidiyoruz, elimizde çok değerli bir memleket kumaşı var. Bu kumaşı iyi analiz edelim, iyi bir terzi bulalım, bu elbiseden dikilebilecek en güzel takımı diktirelim.

Yıllardır toplumu tek çözüm kendileriymiş gibi, kendilerinin meydana getirdiği algılarla doğrularımızı yönlenirden insanların yönlendirmesi ile  karara vardık. 

Batı tipi seçimlerle, davullar,zurnalar, afişler renkli propagandalarla, göz boyayıcı vaatlerle, doğu tipi uyanıklıkla  günü birlik icraatlarla boyanmış gözlerimiz, uyuşturulmuş ruhlarımızla yaşamımızı geliştiremeyen tercihlerimizden kurtulamayız.

Özellikle ülkemizde öyle şehirlerimiz, öyle beldelerimiz var ki işi gerçek ehline verebilsek dünyanın merkezi olur.
Potansiyel olarak o kadar güçlü. Yani kumaşı öyle değerli ki, onu ehil bir terziye versek, dikilecek elbise  ile memlekete hak ettiği sıfatları giydirerek, çekim alanı haline getirir.

Tıpkı ülkemiz gibi. Konya gibi , Silifke’de Yeşilovacık gibi. 

Mesela Konya sanayi olarak o kadar birikimli bir memleket ki, beceri  olarak ülkemizin en yetenekli birkaç ilinden biri. Aynı zamanda üniversite olarak da bir o kadar avantajlı. Coğrafi konum olarak üç kıtanın merkezinde ama, bunu stratejik markalara, gelişmeye döndüremiyoruz.

Tabiri caizse, elimizdeki kumaş öyle değerli ki, terzi henüz kumaşımızdan hak ettiğimiz takımı dikemedi. Kumaşta meslek öğrenirken, biz hep benzeri elbiseyi giydik durduk. En iyisini zannederek.

Ya biz kumaştan anlamıyoruz, ya terziden. 

Bileni de aramıyoruz.
Ya elimizdeki kumaş bu diyoruz, ya elimizdeki terzi bu kadar diyoruz.

Öyle beldeler var ki memleketimizde;

Dünyada bir çok ülkeden zengin kültürü var. Yemeği  dillere destan,

Konumu; önünde  deniz,  arkasında dağ.

Toprağında üç ürün veriyor.
Balığı bol, turizme açık.
Her yerinden sağlık fışkırıyor. Ormanı oksijen deposu, doğal ve şifalı bitkileri ile farklı bir zenginlik.

Ulaşım ülkenin her yerine çok kolay.
Doğal güzellik olarak ülkemizin çok değerli bir bölgesi.

Geçmişin ithalat, ihracat merkezi.
Yakın zamanında devletin birçok gücünün ofisi var.

1980’li yıllara kadar dünyanın bütün turizm kataloglarında yer almış,

Akdeniz’de bir inci, Yeşilovacık. 

Burası da çok değerli bir kumaş. Henüz terzisine düşmemiş.

Sonra tanıdık,  bizden,  bir de bu terziyi deneyelim misali,  şalvar dikerek, dünyanın en değerli kumaşından bir türlü  ülkemize yakışır bir takım elbise dikememişiz.

Elimizde olan kumaş bu, elimizde terzi bu demişiz.

Bu nedir?

Bundan en iyi ne yapılabilir?Kim yapabilir?

Bunu yapmak için bana ne düşüyor diye araştırırsak. 

Eminim elimizdeki kumaştan çok değerli gelişmişlik elbisesi dikebiliriz.

Kendisi karamsar olanın, bizden bir şey olmaz bakış açılarının çok uzaklarına bakarak.

Bizim millet beceremez diyenlere inat.

Şimdiye kadar ne oldu da şimdi ne olacak diyenlere kulak tıkayıp.

Salih bir niyetle, kalpten dua ile, yani güzel projelerle. İnanarak,  icraata geçerek,İcraatları bir istikamete sokmakla neler yapılmaz.

Elbette hayırlısını dileyeceğiz, bu dileğimizle sorumluluktan kaçarak değil, aksine sorumluluk alarak.,

Cüz-i  irademizi kullanarak.

Allah akıl etmez misiniz derken, aslında bize verdiği irademizi kullanmamızı istemiyor mu?

Usta bir terzi en kötü kumaştan en göz alıcı elbiseyi dikebilir,  acemi terzi ya deneyerek  kaliteli  kumaşta meslek öğrenmeye kalkar ya da doğruyu ararken bir don bile dikemez.