Kurdan kastımız elbette ki döviz kurları. Son zamanlarda özellikle 2018’den itibaren gündemde olan “Ticaret Savaşları”, sonrasında telefon firmaları ve uygulamaları hatta dijital vergi uygulamaları ile aşina olduğumuz “Teknoloji Savaşları” (Buna telekomünikasyon savaşı desek daha doğru) maalesef ki küresel salgının bir sonucu olarak karşımıza gelecek olan “Aşı Savaşları” acı bir tabloda olsa yakın zaman içerisinde göreceğimizden emin olabilirsiniz. Hatta 3 Kasım’da yapılacak olan Amerikan seçimlerinde bile Rusya’nın aşıyı bulması (tırnak içerisinde) Amerika’nın bu kapsamda bir şey yapamaması Trump’ın tahtını bile sallayabilir. Dolayısı ile Aşı savaşlarının ilk hamlesini ABD seçimlerinde göreceğiz gibi gözükmekte.

TÜM BU SAVAŞLARDAN ÖNCE

Evet, bu savaşları ekonomik bağlamda, bazılarını ise ekonomik görünümlü ama  istihbarat bağlamında da değerlendirebiliriz. Örneğin teknoloji savaşları gibi. Tüm bunların öncesinde ekonomik bir savaş vardı. Hatırlatayım isterseniz “Kur Savaşları “

KUR SAVAŞI NEDİR?

Ülke hükümetlerinin yerel para birimlerinin değerini düşürerek (devalüasyon) yaparak rekabetçi bir kur ile ihracatını veya alternatif ekonomik ajanlarını (birimlerini) öne taşımak ve rekabetçi hale getirmektir.

YANLIŞ BİLGİYİ DÜZELTELİM

Kur savaşında aktif bir oyuncu olmak istiyorsanız “Devalüasyon” yapacaksınız. Devalüasyon ise, kamu otoritesinin döviz kurunun değerini yerel para karşısında artırması, tersten okursak yerel paranın döviz karşısında değerini düşürülmesi ile olur.

YANİ

Kamu otoritesi olarak dövizin yerel para karşılığında değerini belirleyemiyorsanız ”Devalüasyon”  yapamazsınız. Örneklendirelim. 2001 yılında kamu otoritesinin yaptığı devalüasyondu. Günümüzde dövizin değerlenmesini devalüasyon olarak açıklayamazsınız. Çünkü kamu otoritesinin dışında, piyasa koşulları neticesinde fiyat bu hale gelmiştir.

PROBLEM NE PEKİ ?

Ülke hükümetlerinin devalüasyon kararlarını yanlış zaman ve ülke menfaati doğrultusunda alamaması (siyasi gelecek kaygısının öne çıkması) Ama doğru zamanda ve amaçla kullanırsanız özellikle ihracatta rekabetçi olabilmek için işte o zaman tadından yenmez. Burada da çok dikkatli olmak gerektiğinin de altını çizelim.

REKABETÇİ KUR

Özellikle geçen hafta gündeme gelen bu kavram aslında Kur Savaşlarında ihracatınızı artırmak için uygulayacağınız bir araç. Ama kurun seviyesini siz belirlerseniz.  Dövizin değerini eğer ki siz belirlemezseniz şu anki serbest /dalgalı kur rejiminde; zımnen şunu söylemiş olursunuz. Bizim belirleyemediğimiz döviz kuru, ya piyasa koşullarından ya da yurtdışından yapılan  müdahale ile yükseltilmiştir. Fakat bu durum işimize yaramış ve  kur ülkemiz açısından rekabetçi bir seviyeye geldik demektesiniz. Kurun rekabetçi bir seviye de olup olmaması ise ayrı bir tartışma konusu olduğunu söyledikten sonra esas konumuza gelelim.

KURUN ÜLKEMİZDEKİ ANLAMI FARKLI

Döviz kurunun ülkemizdeki anlamı; eşittir kriz. Çünkü bu durum geçmişten kalan bir yük olarak omuzlarımızda duruyor. Günümüzdeki anlamı ise kriz ile birlikte ülkemize yapılacak ekonomik saldırı aracı.

ÖZELLİKLE

Rahip Brunson olayı ile ülkemize yapılan kur şokları ile yapılan saldırılar, Suriye sürecinde Trump’ın, Türkiye’yi güçlü dolarla döveriz ifadesi ve son olarak ta ABD başkan adayı Joe Biden’ın gündeme düşen ifadeleri yüksek döviz kurunun ülke ekonomisini veya hükümeti istediği yöne devşirebilmesi için kullandığı bir araç olduğunu unutmayalım.

ABD İTİRAFI

3 Kasım 2020’deki ABD başkan adayı olan Joe Biden’ ın Aralık 2019’da yaptığı röportajın bilgileri ülkemiz gündemine düşünce ne oluyoruz demeye başladık. Kısaca şahıs diyor ki; Türkiye Cumhurbaşkanını (yani Cumhurbaşkanımızı) devirmek için muhalefeti kullanmalıyız. Darbe ile  değil.

ZIMNEN

Bu ifade şu demektir. 2016 yılında ABD Başkan yardımcısı olan Biden örtülü olarak diyor ki;  15 Temmuz 2016 yılında askeri darbe yaptırdık başarılı olamadık yeni metotlar bulmalıyız diyor.

HERKES BİLİYOR Kİ

Türkiye’de muhalefet özellikle de ABD gibi bir ülke tarafından desteklenirse seçim kazanması mümkün değildir. İstediği kadar görüşme yapsınlar veya para yardımı yapsınlar mümkün değildir. O zaman ne demek isteniyor.

ALT OKUMA YAPARSAK

Darbe ile değil derken; Askeri darbede başarısız olduk, o zaman ikinci yöntem Ekonomik Darbedir. Bu süreçte de muhalif medya ve muhalefetin desteklenmesidir denmek isteniyor.

TÜRKİYE’DE EKONOMİK DARBEYİ NASIL YAPARLAR?

  • Fabrikalarımızı bombalayarak mı?
  • İş adamlarını ABD’de tutuklayarak mı?
  • Ekonomik ambargo koyarak mı?

Yapacakları tek şey; KUR SALDIRILARIDIR.

NELERLE KARŞI KARŞIYAYIZ ?

  • Suriye meselesi
  • Libya meselesi
  • Doğu Akdeniz güvenlik meselesi (Mavi Vatan)
  • Filistin meselesi (İsrail Meselesi)
  • Sadece bizde olmayan tüm dünyada olan Küresel salgın meselesi

Böyle bir ortamda, Türkiye’nin ekonomisi bu kadar risk unsuru varken ve bize karşı  küffar tek millettir misali, tırnak içerisinde müttefiklerimiz bile savaş açmışken, kur saldırılarından korunmak için risk dönemlerinde  geçici olarak “Sabit Kur Rejimine” geçmek olacaktır.

BÖYLELİKLE

Birincisi; Örneğin 6 ay süre ile Türkiye’de geçerli olacak döviz kurunu sabitleyelim. İş adamları, yatırımcılar bilsinler ki 6 ay boyunca geçerli döviz kuru budur. Herkes planlarını buna göre rahatlıkla yapar.

İkincisi; Döviz kurlarını belirleyen kamu idaresi olduğu için kur saldırılarının önü kapanmış olur.

SONUÇ: İngilizce JOE BİDEN olarak yazılır. Türkçe ÇOK BAYDIN diye okunur. Artık yemezler ABD şahsında JOE BİDEN.