Geçen haftaki yazımda “ihracattaki teşvik mekanizması” ile aynı zamanda “ithalatı azaltacak sektörlerdeki teşvik mekanizmasının” nasıl oluşturulması gerektiği yönündeki düşüncelerimi kendi penceremden sizlerle paylaşmıştım. Bugün ise “Gümrük Birliği” kapsamında yapılması gerekenleri sizlerle paylaşacağım. 

TÜRKİYE GÜMRÜK BİRLİĞİNE ÜYE Mİ? 

En son söyleyeceğimi en baştan söyleyip yazıma oradan devam edeyim. Hayır, maalesef ki ülkemiz Gümrük Birliğine üye değil. Birçoğumuzun zihinlerinde yer alan Türkiye’nin Gümrük Birliğine üye olduğu konusundaki geçmişten itibaren oluşturulan algı maalesef ki yanlış. 

NEDEN Mİ ÜYE DEĞİLİZ? 

1995 yılında imzalanan ve 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği sürecinde bizler, AB üyesi ülkelerle oluşturulan ticarette, aşağıdaki maddelerde belirlenen kapsamlar ile ticaret yapmakta ve dış ekonomi politikamızı oluşturmaktayız.  

  • Türkiye ve AB üyesi ülkeler arasında yapılacak “sanayi ürünleri” ticaretinde karşılıklı olarak Gümrük vergileri kaldırılmıştır (pozitif unsur) 
  • Türkiye ile AB üyesi ülkelere yapılacak ihracatta  “İşlenmemiş Tarım Ürünlerinin” gümrük vergisi sıfırlanmamıştır. (negatif unsur ve üye olmadığımızın göstergesi) 
  • AB üyesi ülkelerin üçüncü ülkelere uygulanacak OGT “Ortak Gümrük Tarifesine” Türkiye uymak zorunda; fakat alınan kararlarda masada yer almamakta (negatif unsur üye olmadığımızın göstergesi) 
  • AB üyesi ülkelerin, üçüncü ülkelerle yapığı ticaret anlaşmalarına Türkiye taraf değil. Dolayısıyla anlaşma kapsamında ilgili ülkelere uygulanan tavizleri bizim ülkemiz uygulamak zorunda iken, anlaşmaya taraf olan ülkeler bize herhangi bir taviz uygulama zorunlulukları olmamakta. (negatif bir durum- anlaşmaya taraf ülke ve Türkiye arasında ülkemiz aleyhine ticaret sapması oluşturmakta- üye olmadığımızın göstergesi) 

GÜMRÜK BİRLİĞİNİN GÜNCELLEME SORUNU 

Gümrük Birliğinin güncellenmesi ile tartışılan konu; AB’nin Gümrük Birliği kapsamında üçüncü ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmalarına Türkiye’nin taraf olması yönünde iken,  maalesef ki yukarıda maddelerde bahsettiğim iki ve üç numaraları seçenekler müzakerede önceliği olmayan konular. Peki, üçüncü ülkelerle yapılan ticaret anlaşmaları ve Türkiye ilişkisi ne zaman popüler oldu? AB ile ABD arasında Trump’ın iktidara gelmesi ile iptal olan TTİP (Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı) anlaşması ile gündeme oturmuştu. Yani Obama döneminde AB ile 2019 yılında müzakereleri bitmesi beklenen TTIP anlaşması ile Türkiye ABD ile ticarette büyük sıkıntı yaşayacaktı. Neyse ki Trump bu müzakereleri anlaşma olmayacak yönde sonlandırdı. 

PEKİ, SIKINTILI DURUM DEVAM EDİYOR MU? 

Elbette devam etmekte, yani AB, başka bir ülke ile serbest ticaret anlaşması imzalarsa ki imzalıyor veya farklı bir anlaşma imzalarsa, örneğin TTIP gibi anlaşmalar serbest ticaret anlaşmalarının ötesinde bir anlaşma türüdür. Ülkemiz ile anlaşmaya taraf olan ülke bizimle anlaşma yapmazsa, Türkiye olarak AB’nin belirlediği tavizleri ilgili ülkeye uygulayacağız;  ama Türkiye’nin ürünleri ise ilgili ülkeye tavizsiz diğer bir ifadeyle Gümrük vergili girecek.  

GÜMRÜK BİRLİĞİNDE GÜNCELLEME NE YÖNDE OLMALI? 

Açıkça ifade etmek gerekirse;

  • AB yakın zamanda Tarım ürünleri tam bir serbest dolaşım yani sıfır gümrüklü bir ticarete izin veren modeli onaylamaz.  
  • Üçüncü ülkelerle yapılan serbest ticaret anlaşmalarına, bizim de taraf olmamıza ise günümüz konjonktüründe yine onay vermeyecektir. 

PEKİ, NE YAPMALAYIZ? 

Örneğin İngiltere AB’den anlaşmasız ayrılması halinde büyük ihtimal Gümrük Birliğinde de çıkacaktır. En büyük ikinci ihracat partnerimiz ve dış ticaret fazlası verdiğimiz İngiltere ile nasıl bir ticaret modeli olacağı bile kuşkulu iken, AB’nin açıkça söylemek gerekirse, BREXIT süreci ile dağılma sürecine girdiği ve kendi içerisinde büyük ekonomik problem yaşayan bir birlik olarak hala AB ile Gümrük Birliğine devam etmek akıllıca bir seçenek değildir. Hele koskoca “Dış Ekonomik Politikanızı” “OGT” kapsamında AB’ye teslim etmişken kendimize gerçekten yazık ederiz.  

Olması gereken gayet basit, Gümrük Birliğinden çıkıp, AB ile sadece “sanayi ürünlerinden” tavizi karşılıklı olarak benimseyen bir ticaret anlaşması şu an için bizim en büyük yararımıza olacak olan seçenektir. 

Yapısal reformları bu kapsamda fırsat olarak bilip, yepyeni bir ticaret ve entegrasyon modelleri ile sahaya çıkmak şu an için önümüze serilmiş bir fırsattır. Umarım bu seferde bu fırsatı heba etmeyiz. 

SONUÇ: Günümüz kaotik ortamında AB’nin mi bize; yoksa bizim mi AB’ye ihtiyacımız var? orası bellide, düşünce sistemlerini “karşılıksız bir aşkla batıya bağlı” ve  “alternatifsizlik” üzerine kuranlar pek belli etmiyor.