Değerlendirmek, belki de hayatımızın en kolay işi..

O kadar kolay ki, güncel yaşamımızda, şöyle bir çevremize bakıverelim; değerlendirme yapmayanı göremeyiz..

Değerlendirme yapmadığımız an yok gibidir.

O kadar kolay değerlendiririz ki; yemeden içmeden bile kolay..

Bir kendimizi değerlendirmeyiz, değerlendiremeyiz.. Özellikle de gerçek değeri ile..

Değerlendirme yaparken bazen o kadar hızlı değerlendiririz ki, aklımız dilimize yetişemez..

Verdiğimiz yargı, bilgiye, beceriye, analize, kritiğe, bulaşmadan, aklın, mantığın süzgecinden geçmeden, vicdanın terazisine uğramadan hedefine ulaşır..

Mesela,dikkat edersek nefretimiz ya da  sevgimiz kalbimizden ve aklımızdan habersiz muhatabımıza hemen ulaştırılır..

Hiç düşündük mü acaba değerlendirme nedir? Hayatımızda nasıl bir rol oynar?

Değerlendirmeyi bu kadar kolay yapmamızın sebebi ne?

Neden her şeyi, değerlendirebiliyoruz da kendimiz bir arpa boyu değerlenemiyoruz?

Hangi değerlendirmelerimiz bizleri geliştiriyor, toplumda karşılık buluyor da, hangileri havanda su dövmemize sebep oluyor?

Sizlerle kısaca de olsa bu konuda istişare yapmak istedim..

Sizlerle düşüncelerimiz paylaşmak istedim!

Neden değerlendirirken değerlenmiyoruz?

Yoksa değerlendirirken verdiğimiz  kararlarla, vardığımız yargılarla aslında kendimiz hakkında  diğer insanlara, topluma ne olduğumuzu mu anlatıyoruz?

Karşımızdaki, yanımızdaki, bizi izleyenler değerlendirmelerimize bakarak, bizim hakkımızda kanat oluşturmuyorlar mıdır?

Değerlendirme yapmadığımız an yok gibi..

Bir insanı değerlendiriyoruz; iyi kötü, huylu huysuz, başarılı başarısız, hayırlı hayırsız, gayretli tembel, sevmeyi bilir, sevmeden anlamaz, azından çoğundan  yargılara ulaşırız!.

Çoğu zaman yanına varınca ellerine sarılıp öptüğümüz, insanlara uzaktan sayarız,saydırırız.. Belki de en kolay değerlendirme bu.. uzaktan yapılanı.. Tabi ki bu  değerlendirmeleri yaparken de yaparken de bizi izleyenler gerekli sıfatları konduruverir..

Yalancı, yağcı, cahil, dedikoducu, dalkavuk,hırsız,arsız, namussuz,  haset, fesat, kıskanç  , münafık gibi..

Ya da bu insana güvenilir,doğru söylüyor, adil, hakkaniyetli, güzel konuşuyor, kibar, mütevazi, mantıklı, keşke herkes bunun gibi olsa,  bu insanın fikirlerini  takip etmeliyiz, bakış açısı geniş gibi  yargılarımız olmuştur..

Bazen de durumları değerlendiririz..  Afaki olarak, duyumlarımıza dayanarak,olmuş , olmamış, yüzde doksan burada maden var! herkes öyle diyor! duyduğuma göre, cinayetmiş!.

Söylenti meclislerinin,dedikodu iletişim aracının baş aktörü oluveririz. Üstelik bunu kendimiz yapınca hoş görüldüğümüzü zannederek, ya da hoş görülmemiz  gerektiğini düşünerek..

Yani analiz yapmadan, sormadan, araştırmadan, ölçmeden söyleyivermek..

Kocaman,  kocaman  değerlendirmelerle ortaya konuşuvermek..

Yani değerimizi pazara çıkarmak alan olursa!.

Sadece vatandaş olarak bizler mi?

Mahkemelerimiz!.

Ergenekon diye bir çok insanı içeri attılar, çoğunluğu suçsuz insanları da yanlarına koydular sonra sorgulanması gereken derin yapılar  derinlerde korunurken iş sulandı, suçsuzlarla suçluları da çıkarıverdiler..

Bunu kim yaptı mahkemeleri ölçüsüz, ilkesiz, kullanalar.. kanunların lafzına ve ruhuna riayet etmeyenler.. Kişisel  yorumlarına göre karar verenler yaptı..

Hadi vatandaş cahilce değerlendirme yapabilir! Ya devlet!  Devlet cahil olur mu.. Adaletsiz olur mu?

Anayasada devletin sözü var.. Herkese adil davranacağım, insan haklarına riayet edeceğim diye..

O zaman devlet denen organizasyonda görev alan, öğretim görmüş eğitilmemişler devleti küçük düşürmüş oluyorlar.. Devleti değerlendirirken devleti değersiz hale sokuyorlar!

Neden;

Devlete insan alırken ilkelere, performansa göre adam almıyoruz!

Ona buna yakın , olan devlet içinde güç olan dayı olanlara yakın olanları işe alıyoruz..

Ne oluyor.. İşe giren işinde başarılı olacağına işe alan dayısını tatmin etmeye çalışıyor !

O zaman; Devlet, değerlendirirken, değersizleşiyor!

Güvenilmesi gereken yüce organizasyon değerlendirmelerinin ağırlığı altında eziliyor..

Ya uluslar arası camiada sözüm ona süper devletler, adalet timsali, insan hakları savunucusu ülkeler!.

Demokrasi olmadığını değerlendirdiği ülkelere demokrasi insan hakları götüreceğim diye milyonlarca insanı yerinden,yurdundan, ailesinden, canından etmeler..

Nükleer silah var deyip Irak'ı paramparça edip, sonra da yanlış istihbarat(değerlendirme) deyip özür dilemeler!

Modern , çağdaş uygarlık deyince beklentilerimizin ana öğesi insanlık iken insanlığa kast edilince, o uygarlık modernizm  sahte bir paçavradan öte gitmiyor!

Evet hepimiz; bireyden devlete ,

Ölçüsüz, ilkesi, günübirlik,  duruma göre, kişiye göre, o anki hislerimizin etkisi ile,gücümüze göre, makamımıza göre , ya da güç ve makama göre , faydaya göre analiz etmeden, araştırmadan akıl süzgecinden, vicdan terazisinden, önceden konmuş kanun , nizam, yönetmelik ve kurallarla karar vermediğimiz zaman, göz kararı ile verilen ,sözüm ona tecrübe ile verilen kararlar; eninde sonunda değerlendirmenin ağırlığı altında eziliyor..
Böyle bakınca da planlayarak, yanlış değerlendirmek; ister birey ,ister devlet isterse süper güç olsun, kasten yanlış değerlendirmek bir vahşet, sahtekarlık, insanlığa karşı ihanettir..

Tam burada asıl değerlendirmeyi yapan , uyanıklar devreye giriyor.. Puslu ortamı fırsat bilerek, fırsatları değerlendiriyor..

Hatta asıl hedefine ulaşmak için ortamı puslu hale getiriyor,kaotik ortamı oluşturmak için planlama bile yapıyor

Elbette o da fırsatları değerlendirirken değerlendiriliyorlar/değerlendiriliyoruz  ama, bu tip insanların, devletlerin, grupların, adil olma, insanların hakkını koruma, insanlığı yüceltme gibi kaygısı olmadığı için, yüzsüzlük, edepsizlik gibi hafif(ağır) sıfatların altında ezilme korkusu da olmuyor..

Özür kabahatten daha büyük hale geliyor..

İnsanları,olayları değerlendirirken, değerlendirildiğimizi unutmayalım.. Verdiğimiz kararlar ve yargılar aslında bizlerin kim olduğunu gösterir..

Değerlendirme, aslında sorumluluğu da beraberinde getiriyor!.

Ben söyledim oldu, ben yaptım oldu ile kalmıyor

Yoksa zaman içinde eninde sonunda , değerlendirmelerimizin yaşamdaki karşılığı olan değerimizi bulacağız..

Ama değerleneceğiz ağırlığımız artacak, , ama değersizleşeceğiz  değerlendirmelerimizin altında kalacağız! 

Tercih cüz-i iradenin kullanılış biçimine göre olacak.

Bu değer külli iradenin tezahürü olacaktır.. İspat; yaşamı şöyle bugünden geçmişe inceleyelim, çok şey göreceğiz..