Biz istedik ABD yaptı, ABD teröristlere yardım ediyor

Suriye'de devam eden insanlık dramına yenileri ekleniyor. Türkiye bu dramın içine sonuna kadar girmiş vaziyette. Burada meydana gelen her olayda parmağımız var. Bu vebali taşıyıp taşıyamayacağımızı bilmiyorum. Ancak burada öldürülen her masumun Türkiye'yi yönetenler üzerinde bir hakkı olduğunu düşünüyorum.

2002 yılından sonra Esad ile kanka olan zamanın başbakanı, işi birlikte bakanlar kurulu toplamaya kadar götürmüştü. Hatta taraftarı olduğu futbol kulübünü Suriye'ye götürmüş burada bir maç yaptırmıştı.

Sonradan ne oldu ise oldu (olay halen meçhul) başbakan birden kardeşim dediği Esad'a düşman oldu. Bu düşmanlık öylesine büyüdü ki ülke menfaatinin dahi önüne geçti. İşte o günden bu yana Suriye'de on binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu!

Son dönemlerde Suriye'de Esad'a karşı savaşan örgütlerin içinden birisi özellikle parlatılarak ön plana çıkartıldı. Kimler çıkardı sorusunun cevabını hepimiz biliyoruz. Ancak niçin çıkarıldı sorusuna verilecek cevabımız ne olmalı?

Daha önce yazdığım Merhaba Gazetesinde yayınlanan yazılarımda da belirttiğim gibi, İsrail partneri olarak kurulması düşünülen bir Kürt! Devletinin denize inmemesi durumunda hayatta kalma şansı hemen hemen yok gibi. Kurulacak bu Kürt Devlerinin inebileceği en yakın deniz de Ak Deniz. Ak Denize sınırı olan iki ülke var. Türkiye ve Suriye! 

Türkiye güçlü ordusu ve hemen hemen homojen yapısı ile baş edilmesi zor bir ülke. Bu durumda hedef ülke olarak Suriye kalıyor. Bu iş için de işi çok detaylı tutuyorlar. Önce bir diktatör olan Saddam'la işe başlıyorlar. Ardından Mısır ve Libya geliyor. Bu işi “Arap Baharı” çikolatası ile kaplamayı da ihmal etmiyorlar. Çok masum gibi görünen bu diktatör devirip yerine demokrasi getirme hareketi adım adım hedefine yaklaşıyor. Kaddafi ve Mübarek bu işin paravanı. Asıl hedef başka bir diktatörün yönetiminde olan Suriye. 

Saddam'ın yıkılması ile resmen tek ülke gibi görünen aslında bölünmüş olan Irak'ta kurulması düşünülen Kürt Devletinin hayatta kalabilmesi için limana ihtiyacı var. Zaten Irak'ın bir bölümünde kurulan bu Kürt Devletinin Irak'ın diğer bölgelerini de denetimi altına alıp Basra Körfezine ulaşması uyuyan maymunu uyandırabilir. Öyleyse hedefe yeni bir diktatör oturtulup onun idaresi altındaki topraklardan denize inilebilir. Denize inen ve sahip olduğu petrolü aracıya ihtiyaç duymadan batıya satabilen bir Kürt Devleti, bölgede Arap olmayan ikinci devlet olarak yer alacak. 50 yıldır İsrail'i aralarına almayan Araplar aynı tepkiyi Kürt Devletine de gösterecekler. Bu durumda yalnız kalan Kürt Devleti İsrail'e yaklaşmak zorunda kalacak. Vs. vs.

***

Plan tıkır tıkır işliyor. ABD ve İsrail tarafından kurulan IŞİD denilen örgüt sözde İslam adına katliamlara başlıyor. Birden insanlık damarı kabaran ABD olaya havadan müdahale etmek durumunda kalıyor. Ancak kara harekâtı için istekli görünmüyor. Bölge devletlerinden de böyle bir yardım gelmesi söz konusu değil. Öyleyse Peşmergeye müracaat edilmeli.  Bunu da kümesteki kazları ürkütmeden yapmalı. Öyleyse istek bölge ülkelerinden birisinden gelmeli. Bu ülke de Türkiye den başkası olamaz.

Cumhurbaşkanımız bu konuyu şu sözleri ile netleştiriyor. “Peşmergelerin Ayn El Arab'a yani Kobani'ye geçişiyle ilgili olarak Sayın Obama ile yaptığımız telefon görüşmesinde kendilerine bu teklifi zaten ben yapmıştım. Buradaki PYD ve PKK gruplarına vereceğiniz destekler bizim için kabul edilemez demiştim.” 

Ve Sayın Cumhurbaşkanımız devam ediyor. “ Kobani'den 200 bin kişi Türkiye'ye geldi. İçeride sivil kalmadı. 2 bin PYD'li kaldı. Şu anda içeride IŞİD'le savaşıyorlar. Onlar da terörist, onlar da terörist. Benim ülkemdeki bölücü terör örgütü PKK ile aynı.”

İki açıklama arasındaki çelişkiye dikkat çekmek istiyorum. Ayn el Arap'ta sadece PYD'liler kalmışsa ve bunlar teröristse diğer bir terör örgütü ile çarpışmalarında biz neden taraf oluyoruz. PYD ve IŞİD militanlarının bir birlerini yok etmelerini önlemek için Peşmergelerin geçmesine niçin göz yumuyoruz?

Demek ki burada kurulması düşünülen İsrail payandası bir Kürt Devletinin denize inmesi için kurgulanan oyunun içerisinde biz de yer alıyoruz. Bunu kamuoyundan saklamak içinse değişik dil kullanıyoruz. Ancak gerçek televizyona çıkarılan bîtaraf (gerçekten de bunlar paradan başka bir taraf tutmuyorlar. İnsanlığın çıkarları, Türk Milletinin çıkarları ve ya Kürtlerin çıkarları bunları ilgilendirmiyor. Parayı verenin düdüğünü çalıyorlar.) yorumcuların bütün saptırmalarına rağmen saklanamayacak kadar ortaya çıkmaya başladı. Mızrak çuvala sığmıyor.

***

Akil adamlar yine iş başı yaptı. Milleti uyutmanın yeni yollarını arıyorlar. Bir zamanlar televizyon ekranlarının müdavimi olan ve her konuda ahkâm kesen Doğu Ergil bir süredir perde arkasında kalmanın ezikliği içinde bombasını patlattı. Çözüm sürecini kayın validesine dahi anlatamıyormuş! Bu müthiş sözü ile yine günlerce konuşulmaya devam etti. 

Anlamadığım olay şu; Doğu Ergil bu cümleyi niçin kullandı. Kayın validesi çok zeki birisi ancak olayı anlamakta zorlanıyor. Bu kadar zeki birisine anlatamadığı bir olayı cahil halka nasıl anlatacağını mı düşünüyor Doğu Ergil? Yoksa iş o kadar absürt bir hale gelmiş ki olayı anlatacak kelimeleri bulmak için mecali kalmamış Sayın Doğu Ergil'in.

Zaten Başbakan Davutoğlu, Akil adamların halka anlattıklarının yalan olduğunu “PKK hiçbir zaman silah bırakmadı” sözü ile ispat etti. Her halde yalancılıkları Başbakan tarafından tescil edilen Akil adamlar bir daha aynı yaş tahtaya basmamak için yeni yöntemler geliştireceklerdir.

***

Bülent Arınç yine bombayı patlattı. Öcalan için “Bir insan bu kadar yaşa gelmiş 17 senedir cezaevinde! Bu kararların yazılmasında not edilmesinde “benim birkaç kişiye ihtiyacım var “demişse bunu Adalet Bakanlığımız karşılayacaktır.” Sözlerini kullandı. 30 bin kişinin katilinin bunları istemeye hakkı varsa kaza ile bir kişiyi öldürenin isteklerinin sonsuz olması gerekir.

***

Bu arada Mehmet Metiner'i unutmamak gerekir. “Metiner, 6-7 Ekim olaylarının 6-7 Eylül olaylarıyla neredeyse birebir aynı olduğunu kaydederek, 6-7 Eylül olaylarında gayri Müslimlerin evleri ve iş yerlerinin talan edildiğini, bu yeni Gezi kalkışmasında da PKK'ya karşı olan, AK Parti'li ve Hüda Par'lıların iş yerlerinin talan edildiğini bildirdi.” 

Sayın Metiner, 6-7 Eylül olaylarının ardında zamanın hükümetinin olduğunu biliyordur. Bu durumda 6-7 Ekim olaylarının ardında da hükümetin olduğunu mu ima etmek istedi acaba!

***

Uyanmak yok, uyumaya devam!