Bu hafta yapılan 2020 YKS (Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı ) ‘na giren bütün öğrencilere başarılar diliyorum.
Başarılı olup, bir yerlere yerleşecek arkadaşlara da kolaylıklar diliyorum.

Hayatlarının en az 16 yılını eğitim ve öğretim sıralarında geçirip sonra da iş hayatına geçerken çoğunluğu çaresiz bırakan sistemi ve yöneticileri kınıyorum.

İnsanları yeteneklerine göre değil de bulduğu işte çalışmak zorunda bırakan, bir türlü çözüm üretemeyen kısır zihniyetleri de vatan ve millete yaptıkları bu yanlıştan dolayı da hem kızıyor hem de hak etmedikleri makamları için hakkımı helal etmiyorum. Özellikle bunlar üniversiteler bakanlık, kafa kafaya vermeyen iş çevreleri,  devlet kurumlarının temsilcileri ve daha birçok sorumluluk makamında oturanlar.

Yani zor mu insan kaynakları ihtiyacını belirlemek?

Sadece okul yapmak yeterli mi?

Yapılan okullar açılan bunca üniversiteler açılırken neden bölgenin ve ülkenin insan kaynağı dikkate alınarak planlama yapılmaz?

Neden fazlalık olan okullara ve üniversitelere hala yeni öğrenciler alınır?  Fazlalık olan bölümler de az, elaman talebi yüksek olan ve olacak bölümlere daha fazla öğrenci alım planlaması yapılmaz?

Çok mu zor? Hayır.

Bir de okul zamanında öğrencilerle iş hayatının buluşturulması, kaynaştırılması neden yapılmaz?

Üniversiteler neden hala Sanayi, Tarım, Turizm gibi alanlardan uzak?

Neden üniversitelerin saha çalışmaları yeterli değil?

Mesela tarımda binlerce mezun işsizken, tarım arazilerimizde neden bilinçli ekim yapılamıyor?

Neden çiftçi hala bilinçli ilaçlama gübreleme yapamıyor?

Üreticiden tüketiciye neden hala sağlıklı ve ekonomik tarım ürünü yiyemiyoruz?

Milyonlarca insan bugün üniversite kapılarında geleceği için sınavda alın teri döküyor.
Çok az kısmı yeteneklerine uygun bir bölümde okuyabilecek. Bir kısmı iyi gelir elde etmek için çoğunluğu ise ne olursa olsun bir gelirim olsun diye bir meslek edinmek için.

Özellikle ne olursa olsun bir gelirim olsun diyenler bir ömür boyu mutlu olmadan sadece hayata katlanarak çalışacaklar. Belki de doğru meslek seçebilseler bu öğrencilerin arasında ülkenin kaderinde çok önemli roller üstlenecek cevherler var.

O zaman sormadan yapamıyorum.  Ülkenin dört bir tarafından bu yetenekleri ortaya çıkaracak sistemle kaliteli insan kaynaklarını neden oluşturamıyoruz?

Çok mu zor?

Yüz yıldır siyaseti ilahlaştıran hizmeti kutsal bir görev haline getiremeyen bu sistemden bir an evvel kurtulmalıyız.

Çok basit ama güçlü bir külli irade ile bu konu çözülebilir?

Çalışmayı sadece devletten beklememek gerekir.  Başta vatandaşlar, sivil toplum örgütleri, odalar OSB’ler Üniversiteler iş dünyası doğru ve kaliteli taleplerle devleti harekete geçirmeli. Sorumluluğu sadece devlete ve siyasilere yüklememeli.

Son yıllarda gelişen sektörlere göre insan kaynakları yetiştirme yönde ciddi adımlar atılıyor.

Meslek liseleri ve Meslek yüksekokullar ile üniversiteler Sanayi bölgelerine ve iş çevrelerine yaklaşıyorlar. Bu yönde ciddi yatırımlar var. Ama çok yetersiz...

Mevcut durumda tarımda yetişmiş insana ihtiyaç varken, öbür tarafta açıkta binlerce ziraat mühendisi işsiz.

Üstelik küçük tarım işletmelerinin yoğunlukta olduğu toplam 34367 köyde bilinçsiz tarım devam ediyor. Devletin yürütmek istediği, gerek eğitim,  gerek elektronik ortamda pazarlama konusundaki projelere adapte olmakta çok zorluk çekiyor. ÇKS( Çiftçi Kayıt Sistemine) dâhil olmamış… Olsa bile bunun ne anlama geldiğini bilmeyen çiftçi sayısı yoğunlukta.  Elektronik ortamda Tarımsal yenilik ve bilgi paylaşımı köylerin çoğunluğunda kullanılmıyor. Sözleşmeli çiftçi çalışma sistemini çoğu çiftçi bilmiyor.  Her köye veya köy gruplarına en az bir veya daha fazla koordinasyon görevi ile donatılmış ziraat mühendisleri meydana getirecekleri sinerji ile üretecekleri katma değerler ile kendi maaşlarını kat kat sağlayacaklardır.

Üniversitede okuyan gençleri okulda iken staj yaptıran, öğrencilerle ve üniversitelerle birlikte proje yapan işverenlere ve işletmelere teşviklerle avantaj sağlanırsa , özellikle  ülke olarak stratejik hedeflerle belirlenen alanlardaki yatırım harcamalarına öğrencinin işe adaptasyonu sağlanırsa eminim bunun ülke ekonomisine katkısı çok güçlü olacaktır.

Gelişmiş ülkeler bu tip yatırımları 160 yıl önce sadece kendi ülkesinin de dışına çıkarak   başka ülkelere eğitim ve kültür kurumları açarak kaliteli insan kaynakları ve beyinlere ulaşabilecekleri sistemler kurmuşlardır.

Amerikan kolejleri, Robert koleji, Sain Bonait Lisesi, Tarsus Amerikan Koleji, Saint Joseph, Amerikan; İngiliz, Fransız Alman Kültür Merkezleri ve daha niceleri hem ülkelerine kaliteli insan kaynakları devşirirken aynı zamanda da çok güçlü istihbarat merkezileri kurmuşlardır.

Aslında bu sistemi Osmanlı 1’nci Murat zamanında (1362-1389)  Acem ocağı ile beraber devşirme insan kaynaklarına başvurulmuş. Daha sonra Yeniçeri ocağı ile gelişmiştir.

Belki de bizim en önemli sorunumuz planlama değil güçlü ve kapsayıcı irade. Çünkü yapılan beş yıllık planlar ile hedefler ve kaynaklar belirleniyor ancak yürürlüğe konurken maalesef gerekli ciddiyet ve hassasiyet gösterilmiyor. Problemin tamamı dikkate alınarak sürecin tamamı yönetilemiyor.

Bence valilikler, Sanayi Odaları, Ticaret odaları, OSB’ler ve Üniversiteler kafa kafaya verseler ihtiyaçları olan projeler ve insan kaynakları ile devletle iletişimi başlatsalar bile üniversitelerimiz çok daha etkin hale gelir.

Bir kere kesin kes üniversiteleri halkın arasına, iş çevresine yaklaştıracaksın. Sahip oldukları her bölüm her kürsünün o il ve bölge ile ilgili her dönem bir çalışmaları olacak.

Devlet ve taşra teşkilatları devletin aldığı kararları etkili bir şekilde halka yansıtacak.

Yoksa yüz yıldır kararlar alınıyor, kanunlar yapılıyor,  ama yol alınamıyor.

Çok zor değil sadece samimiyet ve ülke bazında külli irade ile bireysel irade senkronize olacak.