Hazreti Zeyneb, Peygamber Efendimizin halasının kızı olup, ilk iman edenlerdendi. Mekke’den Medine’ye hicret etti. Önceleri, Resulullah’ın azatlı kölesi olan Zeyd bin Hârise ile evli idi. Zeyd bin Hârise, o mübarek kadının hakkını gözetemediğinden ayrıldılar. Resul aleyhisselam, bu duruma üzülüp, onun şerefini iâde etmek için, kendisine nikâh etmek istedi. Hazreti Zeyneb bunu işitince, sevincinden iki rekat namaz kılıp, şöyle duâ etti:

“Ya Rabbî! Senin Resulün beni istiyor. Eğer onun zevceliği ile şereflenmemi takdîr buyurdun ise, beni ona sen ver!”

Duâsı kabul olup, Ahzâb suresinin otuz yedinci ayet-i kerimesi gelerek, buyuruldu ki: “ONU SANA ZEVCE EYLEDİK”

“Zeyd, onun hakkında istediğini yaptıktan sonra (yani Zeyneb’i boşadıktan sonra), biz, onu sana zevce eyledik.”

Hazreti Zeyneb’in nikâhını Allah-ü teâlâ yaptığı için, Resulullah ayrıca nikâh kıymadı. Zeyneb validemiz bununla her zaman övünür ve derdi ki:

-Her kadını babası evlendirir. Beni ise, Allah-ü teâlâ nikâhladı...

Hazreti Zeyneb’in düğün gecesi, Peygamber efendimizin bir mucizesi daha görüldü. Duâsının bereketiyle az yemek çoğaldı. Bütün davetliler yediği hâlde, Enes bin Malik hazretlerinin annesi Ümm-i Süleym’in gönderdiği yemek, hiç azalmadı...

Hazreti Zeyneb kısa boylu idi, ihsanı, sadakayı pek çok severdi. El işlerinde de mahir idi. İşlediği şeyleri ve eline geçen her şeyi, akrabasına ve fakirlere verirdi. Resulullah efendimiz, Hazreti Zeyneb için buyurmuştur ki:

“Zevcelerim arasında, bana en önce kavuşacak olanı, eli açık, cömert olanıdır.” Bu sözle hanımları arasında yanlış anlaşılmış kolu kimin uzunsa önce o yanına gidecek diyerek kollarının uzunluğu ölçülmüştü.

HAZRETİ ÖMER DÖNEMİNDE

Resulullah efendimizin vefatından sonra, halife Hazreti Ömer, Peygamberimizin hanımlarının her birine on iki bin dirhem verirdi. Hazreti Ömer’den hediye gelince;

-Buna benden daha fazla ihtiyacı olanlar vardır. Onu şuraya koyun, üzerini örtün, derdi. Sonra bunların hepsini sadaka olarak dağıtırdı.

Bu durum böyle sürüp giderken, bir gün şöyle dua etti:

“Allahım, bundan sonra bana, Ömer’in hediyesini nasip etme!”

Hakikaten kısa bir zaman sonra vefat etti. Resulullah’tan sonra, Peygamberimizin zevceleri arasında, en önce hicretin yirminci yılında 53 yaşında Medine’de vefat eden bu mübarek annemizdir...

Hazreti Âişe, onun vefâtı üzerine, “O se’âdetli ve iyi hatun aramızdan gitti. Yetimler ve dullar hamisiz kaldılar.” buyurdu. Hazreti Âişe, Hazreti Zeyneb’i çok medh ve sena ederdi. O’nun hakkında “İster dînî muâmeleler olsun, ister takvâ ve sadâkat olsun, ister sıla-i rahm olsun, isterse cömertlik ve fedâkârlık olsun, Zeyneb’den daha iyi hiçbir hatun yoktur.” Yine “Resûlullah’ın (Aleyhisselâm ) zevceleri içinde Zeyneb’den başka kimse, zat-ı se’âdetlerine yakınlık bakımından benimle boy ölçüşemez.” ve tekrar “Allah-ü teâlâ, Zeyneb binti Cahş’a rahmet eyleye. Hakîkaten dünyâda onun mertebesinde hiçbir hatun yoktu. Hak Teâlâ, Nebîsini onunla evlenmeye sevk eyleyip, Kur’ân-ın bazı ahkâmını indirmiştir, buyurdu. Hazreti Ümmü Seleme de, Hazreti Zeyneb hakkında: “Zeyneb sâlih, oruç tutan ve ibâdetle vakit geçiren bir hatundu.” buyurdu. Çok hassastı. Kuvvetli bir edebiyatçıydı. On bir hadîs-i şerîf nakil etti. Bunlardan biri;

“Allah-ü teâlâya ve âhiret gününe îmân eden bir kadının zevcinden başka bir ölü için üç günden fazla yas tutması helâl değildir. Lâkin kadını zevcine karşı dört ay on gün teessürünü ifâde eder.”