18 liraya kadar yükselen doların TL mevduatına kur garantisi verilmesiyle 12 liranın altına çekilmesi piyasadaki ateşi biraz söndürürken, kaygıları da artırıyor.

Sanayi kesimi ve piyasada, ekonomik kazanımların kaybedilmesi ve finansal istikrardan uzaklaşıldığı endişesine de neden oluyor.

Hatta finansal istikrarın sanayi için önemini bir kez ortaya koyarken, atılacak her adımda ekonomik ve siyasal istikrarın zarar görmemesi gerektiği dillendiriliyor.

Kurdaki inişler ve çıkışların neticesinde güvensizlik gelişirken, yatırım ve üretimde de buna paralel olarak düşüşler yaşanıyor.

Yine doların 12 TL seyrine rağmen, hala market fiyatlarının düşmemesi, vatandaşın satın alma gücünü günden güne olumsuz olarak etkilediği de ortadadır.

Oysa vatandaş olarak hepimizin beklentisi, gerek satın almada gerekse geçinmede bir rahatlığa kavuşmaktı.

Görünün o ki, marketlerdeki ürünlerin vatandaşın satın alma gücüne ancak iki veya üç gibi bir süre de kavuşacağı görünüyor.

Bu durum karşısında yapılması gerekende sanayicinin, üreticinin ve tüketici olarak vatandaşların endişelerden uzaklaştırılmasıdır.

Daha sağlam ve kalıcı adımlar atılarak, siyasal ve ekonomik istikrar güçlendirilerek, yaşanacak sorunlar tespit edilerek, çözeme odaklanılmalıdır.

Yeni Ekonomik modelin dayandığı ihracatla büyüme hedefi, şimdiden fabrikaların kapasitelerine ve kapasite artışlarına kurdaki belirsizlikle birlikte uzun vadeli finansman erişimini de kısıtlıyor.

Çünkü kapasitelerde sınıra yaklaşan ihracatçı firmalar, uzun vadeli kredi bulamadığı ve kurun nerede duracağını öngöremediklerinden ötürü yatırım planları ya rafa kaldırıyor, ya da erteliyor.

Aynı zamanda üretim kapasitesinde sınıra dayanan ihracatçı firmaların yatırımda ve kur kıskacı altında kalmasına neden oluyor.

Özellikle kapasite artmadan ihracat artmaz diyen sanayiciler, kapasite artırımı ve yeni yatırımların hayata geçmesi için uzun vadeli ve uygun finansman modeliyle desteklenme ve kurda da rekabetçi seviye de kararlılık ve sabitlik beklentisi içindedir.

Aralık ayına ilişkin İmalat Sanayi Kapasite Kullanım oranlarında görüldüğü gibi, yeni yatırımların yapılmasının gerekliğini de ortaya koyuyor.

Aralıkta yüzde 78,7’ye çıkan kapasite kullanım oranı, ara malları sanayinde yüzde 80,3’e kadar yükselmiştir.

Yüksek kapasite kullanımı olumlu görünse de, piyasada dengeye oturmayan kur ve uzun vadeli finansmana erişim sorunu devam ettiği sürece, yatırım yapmayı duraklatacaktır.

Yatırımın devreye girmemesiyle ihracatla büyüme hedefini de tehlikeye atabilir.

Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan sanayi sektörü temsilcileri, ihracatta sürdürülecek bir büyümenin yakalanması için rekabetçi kur ve uzun vadeli uygun finans sağlanmasını dile getiriyor.

Çünkü kurun durduğu seviye, yapılacak yatırımların gerçekleşmesini olumsuz yönde etkileyeme devam ediyor.

TOBB Konfeksiyon ve Hazır Giyim Sanayi Meclis Başkanı Şeref Fayat değerlendirmesinde, “İhracat iyi gidiyor. Pek çok sanayici yeni yatırımlar için OSB’lerde yer tahsisine gidiyor. Bundan sonra önemli olan bu yatırımların devreye girmesi için iyi bir yatırım ikliminin oluşmasıdır. Henüz bununla ilgili yatırım iklimi anlamında gerekenlerin olmadığını söyleyebilirim. Şu an biz faizin nerede olacağını bilmiyoruz. Bırakın faizleri kurun nerede duracağını da bilmiyoruz, bu nedenle ihracatçılar olarak bütçe yapamıyoruz. Eğer yeni mevduat ürününe vatandaş büyük bir teveccüh gösterirse ve dolar daha da düşerse, ihracatçılar olarak bırakın yeni yatırım yapmayı asgari ücretin maliyetini bile karşılamakta zorlanırız. İhracatçı kurların rekabetçi olmasını ister. Bence ihracatçı, yeni yatırım kararında faizden önce yeni açıklanan mevduat modelinin dövizi nerelere getireceğini izleyecektir. Şu an çoğu kişi beklemede, eğer önünü görebilirse bu yatırımları yapar. Kurda ve faizde de şu an bu öngörülebilirlik yok. Şu an politika faizi ile alakası olmayan TL krediler var. İlk çeyrekte yatırımlar için bekle-gör politikasının oluşacağını düşünüyorum.”

İhracatçıların faizde önünü görebilmesinin ve kurun çok oynak olmasının önemine dikkat çeken Şeref Fayat, Kur korumalı TL mevduatın da yatırım kararlarının etkileyeceğini ve çoğu kişinin beklemede olduğunu, eğer önünü görebilirse yatırım yapabileceğini ifade ediyor.

Döviz artışının yarattığı maliyet artışının birçok yatırım kaleminde artışa neden olduğu hepimizin malumudur.

İhracatla büyüme modelinin sürdürülebilir olması içinde yatırımların devamının gelmesi şarttır.

Yatırım da finansmana ulaşımdan geçiyorsa, sanayicinin, yatırımcının uzun vadeli ve uygun şartlarda finansmana erişimi sağlanmalıdır.

Bunun yanında, İhracatı artıracak ithalatı düşürecek yatırımların desteklenmesi gerekiyor.

Ancak o zaman sanayicilerimiz ve yatırımcılarımız yatırım yapabilir, ihracatla büyümede gerçekleşebilir.

Ne dersiniz sizce de böyle yapılması gerekmez mi?