Biliyorsunuz ya da bilmiyorsunuzdur…

Bir Kızılderili atasözü der ki, “Ağacın dalları kendi aralarında kavga etmezler.”Bütün ağaçlara baktığınız zaman, gerçekten de öyle…

Hiçbir ağacın diğer ağaçla veya dalları diğer dallarla kavgalı olmadığı gibi, aksine sarmaş dolaştır… Bizim sanat, spor ve siyaset  sahnelerimizde de sürekli bir itiş-kakış, bir gürültü-patırdı ve bir çekememezlik var…Hadi siyaseti ve sanatı anlarız, ama spor alanlarında bunu anlamamız mümkün değil…Ki, hedef aynı ise, hedef  başarıyı yakalamak ise, hedef  altın madalyalar kazanmak, istiklal marşını okutup, ay yıldızlı bayrağı göndere çektirmek ise, bu kavga, bu gürültü niye?Hocası sporcusuyla, sporcusu başkanıyla, başkanı yöneteniyle sürekli bir kavga halinde!

Mevzu şu:Güreş Federasyonu Başkanı Şeref Eroğlu ile Avrupa, dünya ve Olimpiyat şampiyonu güreşçimiz Taha Akgül’ün  yıldızlarının bir türlü barışmaması!Biraz geriye gitmek lazım…

Tokyo Olimpiyatlarından sonra gerçekleştirilen Federasyon seçimlerine…Niye mi?

Çünkü, işaret fişeği o dönemlerde atıldı…

Güreşin içerisinden gelmiş mevcut Başkan Şeref Eroğlu’nun,Taha Akgül ve Rıza Kayaalp’in ağabey belledikleri bir önceki dönemin Federasyon Başkanı Musa Aydın’ın karşısına rakip olarak çıkmasıydı…

Taha ve Rıza’nın Musa Aydın’dan yana tavır almalarını, balta girmemiş amazon yağmur ormanlarının kabile reisleri bile biliyordu…

Seçimler yapıldı ve Şeref Eroğlu 152 delegenin oyunu alarak Musa Aydın’dan koltuğu devraldı…

İşte ne olduysa bundan sonra oldu ve taraflar arasında da köprüler atıldı…

Özellikle Taha Akgül, Musa Aydın’ın yenilgisini bir türlü kabullen(e)medi ve Güreş Federasyonu “kavgalı eve” dönüştü…

Kim haklı, kim haksız bilemem…

Ama, bildiğim bir şey varsa, o da güreşimiz yara alıyor…

Hem Şeref Eroğlu’nun, hem Taha Akgül’ün Türk güreşine yaptıkları hizmetin ve güven duygularının bir engele takılmaması için, bu olumsuz intibayı değiştirebilmek, yine kendilerinin sergileyecekleri performansa ya da tavra bağlı…

Nedir bu performans?

Kendilerine değil, Türk güreşine verecekleri hizmetler…

Güreş sevgisiyle yola yola çıktıklarını söyleyen insanların, güreşin içerisinde bulunduğu “kavgalı ev” gerçeğini  görmezden gelmeleri, samimiyetlerine şüphe düşürme ve kendilerine şaşı bakılma anlamına gelecektir…

Bu anlamda Taha Akgül’ün şampiyon olduktan sonraki yayıncı kuruluşa yaptığı açıklama biraz ağır oldu!

“Federasyonumuz bu anlamda bize zor günler yaşattı. Ben bunu buradan söylemek istiyorum. Hocam benim abimdir. 12 yıldır yanımdadır. Biz bütün şampiyonluklarımızı beraber yaşadık” diyerek, Güreş Federasyonu ile arasındaki problemi çözme yerine, problemi daha da büyütmek gibi bir eğilimin içerisine girdi!

Sadece Federasyonu mu topa tuttu?

Elbette hayır…

TRT spikeri de nasibine düşeni aldı Taha’dan!

Spiker kardeşimiz bana göre büyük bir “gaf” yaptı…

Haddini aştı bence…

Federasyon ve Taha arasındaki meselelere “kol kırılsın yen içinde kalsın” demiyorum, demem de…

Ancak, bütün ülkenin inanılmaz mutlu olduğu, sevinç çığlıkları attığı bir anda yapılan bu talihsiz açıklama ile birlikte Taha’nın şampiyonluk sevinci de kursağımızda kaldı…

Özellikle, yanında Bakan yardımcısı Hamza Yerlikaya gibi asrın güreşçisi varken üstelik…

Dolayısıyla bu duygunun “yaşayana” olmadığı gibi “yaşatana” da hiçbir hayrı olmayacaktır…

İkili arasındaki bu fikir ayrılıkları, tarafların birbirlerine şaşı bakışları, “kedinin pisliğini toprağın altına saklaması” gibi bir şeydi…

Bu sıkıntı sümen altı edildi, saklandı kamuoyundan…

Frekansları hiç tutmadı…

Şeref Eroğlu istediği kadar, “Taha ile bir sıkıntımız yok” dese de, kurt elmanın içinde…

Özellikle bu dünya şampiyonasının ardından eli daha da güçlenen Taha Akgül ile Türkiye Güreş Federasyonu Başkanı Şeref Eroğlu arasında köprüler atılmış, saflar netleşmiş…

Bu yara dikiş tutar mı?

Bilemem…

Lakin, Cumhuriyet tarihinin en başarılı Gençlik ve Spor Bakanlarından birisi olan Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun, bu kanayan yaraya neşter vurması, güreşin istikbali açısından son derece kıymetli olacaktır.