Karmaşanın yoğunlukta olduğu günler yaşıyoruz. Bulanık günler birbiri ardına sıralanırken, gerçekleri görmek hayli zorlaşıyor. Algı yönetimi hakim konumda ilerlemekte ve yapılması gerekenler gecikiyor. Haliyle suni gündem kendi hayal ekonomisini bizlerin hayatına bir şekilde ekliyor ve biz bunun farkına varamıyoruz.
İsterseniz işin ayrıntısını şu şekilde anlatayım. İleriye yönelik, gelecek projeksiyonu, planlar, programlar, hedefler belirliyoruz. Bu hedefleri balık hafızamız dolayısıyla unutuyoruz veya algı yönetimi katarına hemen dahil oluyoruz. Bütün bu gelecek projeksiyonu, büyük bir balona dönüşüyor. Sonra sil baştan planlar yapıyoruz.
Peki, neden bu suni gündem ekonomisine çabuk aldanıyoruz, hiç düşündünüz mü? Birey olarak da ülke olarak da çabuk eksen kayması sorunumuz var. Örnekler isterseniz şunları söyleyebilirim. Ülke olarak hedeflerimiz neler; ekonomi ve sosyal içerikli gelişmeler boyutuyla ele alırsak, 2023 hedefleri, onuncu kalkınma planı, orta vadeli planlar, hemen tüm kurumların yaptığı stratejik planlar, Avrupa Birliği için ağır aksak ilerleyen, açık fasıllarda ve açılması muhtemel fasıllarda yapılan ilerlemeler ve yapılması planlanan ama bir türlü yapılamayan yapısal sorunlara ilişkin uygulamalar. Bu dillendirdiğim plan ve programlar neden hep gündemin en arka sıralarında? Uygulanmayacak planlar mı yapıyoruz?
Ha şunu söyleyebilirim, plan ve programlara kesinlikle bir karşıtlığım yok ama neden sürekli gündemde değiller onu merak ediyorum. Veya cümleyi şu şekilde de ifade edebiliriz, planlar var bunlara ilişkin yapılan çalışmalar da var fakat bunlar topluma ya anlatılamıyor ya da gerektiği şekilde duyurulamıyor. Kararı siz verin.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım konuyu şuna benzetebiliriz. Okulun başlangıcında öğretmenler çocuklara haftalık ders planı yapmalarını salık verir, daha bir hafta dolmadan yapılan planlara hiç uyulmaz.
Ekonomide de durum aynı. Üretim yapmamız herkesçe malum bir konudur ama ticaret yaparak ve finansal piyasalardan para kazanarak övünmeyi daha çok severiz. Zannımca çelişki tutarsızlıktan kaynaklanıyor. Gündelik yaşamdaki hızlı bilgi ve veri akışı bizlere her zaman bahar havası yaşattığı inancı kuvvetli olsa gerek. Üstelik bunun yanlışlığı ortadayken.
Peki ya birey ve toplumda da benzer bir durum yaşanmıyor mu ne dersiniz?
Bu sorunun cevabını siz değerli okurlara bırakıp yapılması gereken bir şeyler var mı diyerek bu haftaki yazımızı sonlandıralım.
- Öncelikle sanal gündem ile ihtiyacımız olan gündem farkını ayırt etmeliyiz,
- İhtiyaç olan gündemimize ilişkin görsel ve işitsel materyalleri sosyal medya dahil tüm paylaşım merkezlerinde güçlü şekilde vurgulamalıyız,
- Somut çıktı eksenli bakış açısı kazanmalıyız,
- Sözde değil özde yaşamalıyız,
- Gereksiz ihtiyaçları ihtiyaç olmaktan çıkarmalıyız.
Sabun köpüğü ekonomiler olmaktan çıkmanın yolu gerçek üretim ekonomisi olmaktır.
İyi haftalar diliyorum.
Y. Doç. Dr. Bülent Darıcı