Bazı iş sektörleri vardır. Yılın her mevsiminde değil, belirli dönemlerinde potansiyele sahiptir.
Bu meslek dallarının belirli sezonları vardır ve bu sezonlarda bu meslek dallarındaki işler çok hareketli olur. Hatta öyle ki, bir sezonda bir yılı besleyecek türden çalışma ortaya konulur.
İçinde bulunduğumuz yaz mevsimi de inşaat sektörünün en hareketli günlerini yaşadığı, hareketli sezonu.
Bir de Ramazan sezonu var, öncesi, sırası ve sonrası ile…
Ramazan ayının öncesinde gıda üretim sektöründe ciddi hareketlilik olur. Bu dönem Ramazan için hazırlık dönemidir.
Ramazan ayının başından ortalarına kadarki dönem Ramazan sırası sezonudur. Bu sezonda Ramazan öncesi sezonda üretilen ürünler halka arz edilerek, tüketimi sağlanır.
Ramazan ayında Konya bambaşkadır… Yaşayan bilir, görür ve hisseder Ramazan’ın bereketini…
Sonrası ise bayram için hazırlık dönemidir.
Yazımızın asıl konusu bu olmadığı için fazla detaya inmeyelim.
Aklım erdi ereli bildiğim ve gördüğüm Ramazan ayına has bir husus var ki bu husus artık meslekleşmiş bir yapıya haiz…
İşlek cadde ve sokaklarda sıklıkla rastladığımız dilenciler için Ramazan ayı, cami önü dilenme sezonu olarak gösterilebilir.
Belki gerçek ihtiyaç sahibidir… Allah kimseyi düşürmesin, merde değil, namerde dahi muhtaç etmesin. Ama beşeriz şaşarız, başımıza her türlü iş gelebilir.
Dün belki önünde eğilenlerin bugün eline bakar duruma gelebiliriz…
Ancak bu işin bir de ihmal boyutu var… Bazıları bu işi bir meslek haline getirdiler. Konya’ya belirli dönemlerde farklı şehirlerden gelip, şehrin muhtelif yerlerine dağılarak dilenen ve akşam olduğu zaman da hasılatı sayıp Konya’yı terk eden insanları dahi gördü bu şehir…
Ramazan ayına hazırlanan sadece sade vatandaş değil. Sade vatandaşın salih duygularını sömürmeyi kendisine meslek edinenler de şimdiden Ramazan hazırlıklarına başladı.
Gerçek ihtiyaç sahipleri zaten belediyeler, vakıflar ve dernekler tarafından tespit edilip gereken yardım yapılıyor.
Mahalleli, her ne kadar devir değişse de komşusu açken tok yatamayacağını biliyor. Bir kap sıcak yemekle gidip komşusunun sofrasını şenlendirebiliyor.
El açana, aman dileyene sırt dönmek bizim ne kültürümüzde var, ne de İslami motiflerle bezenmiş medeniyetimizde…
Ancak bu göz göre göre de sömürülmek istemiyoruz. Bu noktada zabıta ekiplerine ve emniyet güçlerine önemli görevler düşüyor.
Gerçek ihtiyaç sahiplerine hakkını teslim etmekle birlikte, bu tür sömürgenleri de tespit edip, halisane duygulara sahip Konyalının hoşgörüsünün tavan yaptığı bir dönemde sömürüye izin verilmemesi de bu işin önemli bir noktasını oluşturuyor.
Mesnevi’den:
“Tamah, kulağa bir şey duyurmaz. Garez, gözü kapar; insana bir şey anlatmaz.”