Kaldığımız yerden devam edelim:

Yerkes-Dodson yasasını anlamak önemlidir. Çünkü hem çocuğunuzun potansiyelini en üst düzeye çıkarmanıza ve hem böylelikle sizin de kendinizi tüketmemenize yardımcı olabilir.

Nasıl bir yasaydı bu:

1908’de psikologlar Robert Yerkes ve John Dillingham Dodson, bir labirentte hafif elektrik şokları kullanarak fareleri nasıl motive edebildiklerini açıkladılar. Böylelikle, artan stres ve uyarılma seviyelerinin motivasyonu ve dikkati belirli bir göreve odaklamaya yardımcı olabileceği sonucuna vardılar. Fakat öte taraftan şoklar çok güçlü olduğunda, farelerin labirenti tamamlama motivasyonlarını kaybedeceklerini ve bunun yerine rastgele kaçmaya çalışacaklarını da fark ettiler.

Yerkes ve Dodson tarafından anlatılan bu durum, genellikle yüksek uyarılma seviyeleriyle artan ve daha sonra azalan çan şeklindeki bir eğri yardımıyla grafiksel olarak gösterilmektedir.

Bir yandan, ters U’nun üst kısmı uyarımın enerji verici etkisini temsil eder. Öte yandan, uyarılmanın (veya stresin) dikkat, hafıza ve problem çözme gibi bilişsel süreçler üzerindeki olumsuz etkileri, U’nun aşağı bakan kısımlarına neden olur. Ters U modeli olarak da adlandırılan Yerkes-Dodson Yasası’ na göre, ortalama bir baskı seviyesi, bir bireyin maksimum performansa ulaşmasını sağlar. Çok fazla ya da yetersiz baskı durumunda, performans seviyeleri azalır, bazı durumlarda ise bu azalma ciddi boyutlara ulaşır. Bunun yanısıra durum, koşullara bağlı olarak her birey için farklılık gösterir, demiştik. Neydi, bu eğriyi etkileyebilecek dört faktör: Beceri seviyesi, kişilik özelliği, anksiyete ve görevin karmaşıklığı. Bugün bu faktörlere çocuklarımız açısından göz atalım:

-Beceri Seviyesi

Çocuğumuzun belirli bir görevdeki beceri düzeyi, hem tutumu hem de sonuçları açısından performansını doğrudan etkileyecektir. Bir süre için, yeni bir görev yeterince zorlayıcı olabilir. Daha sonra, çok kolay hissetmeye başlarsa, çocuğun rolüne yeniden bağlanmasına yardımcı olmak için bir tür ekstra baskı gerekebilir.

Bir süredir bir şeyler yapıyorsanız ve daha yüksek bir beceri seviyesi kazandıysanız, sıkılmak kolaydır. Tekrar canlanmak için biraz teşviğe ihtiyacınız olabilir. Yeni bir şey varsa ya da herhangi bir meydan okuma durumu bunu sağlamak için yeterli olabilir. İlgileniyorsunuz ve öğrenecek birkaç şeyiniz var, bu yüzden doğal olarak motive oluyorsunuz.

- Kişilik

Bir çocuğun kişiliği de, özellikle baskı altında, ne kadar iyi performans gösterdiğini etkiler.

Mesela içe dönük kişiliğe sahip çocuklar daha az baskı ile daha iyi performans gösterebilir. Öte yandan dışadönük çocukların yüksek baskı durumlarında daha iyi performans gösterecekleri düşünülmektedir.

Yerkes-Dodson Yasası, çocuklarımızı uygun görevlerle eşleştirmemizi ister. Rolleri ve sorumlulukları belirlerken gözlemek, çocuğumuz hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olmak ve açık bir iletişim dili oluşturmak önemlidir. Çünkü bir kişi için tam olarak doğru stres miktarı, bir başkası için ezici bir stres seviyesi olabilir. Bazı insanlar baskı altında diğerlerinden daha iyi performans gösterir.

Bunun yanı sıra yaşadıkları deneyimler ve korkuları, strese ne kadar duyarlı olduğuna ve stresle nasıl başa çıktığı hususunda etkilidir.

- Sürekli Kaygı

Anksiyete, kişide bunaltıcı derecede meydana gelen stres, kaygı ve korku halini tanımlar. Kendine güvenen bir kişinin baskı altında sakin kalması daha olasıdır, çünkü kendi yeteneklerinden özgüven eksikliği yaşayan bireyler kadar şüphe etmeyecektir. Bir bireyin özgüveni de herhangi bir durumu yönetme biçimini etkiler.

Kendine güvenen kişilerin baskı altında daha iyi performans gösterme nedeni, kendi zihinleri/iç konuşmalarının kontrol altında olmasıdır, bu da “akış içinde” kalabilecekleri ve mevcut duruma tamamen konsantre olabilecekleri anlamına gelir.

Aksine, kendilerini eleştiren ya da sorgulayan çocuklarınızın dikkatleri kendi iç konuşmalarından etkilenir ve bu da daha zorlu durumlarda odaklarını kaybetmelerine neden olabilir.

Çocuklarınız bir görevle ilgili endişelerini ne kadar azaltabilirse (örneğin, pratik yaparak veya olumlu düşünme ile) o kadar iyi performans gösterirler.

Hepimiz için geçerli olan geçmiş ya da gelecek hakkında endişelenmekle meşgul olmadığınızda, günlük zorluklara daha sakin bir şekilde yaklaşabiliriz. Bu muhtemelen olumsuz iç konuşmamızı azaltacak ve özgüvenimizi artıracaktır.

Evladınızın kendine güveni yoksa olumsuz düşünceleri varsa ve kendisini eleştirme eğilimindeyse, baskı altındayken elinden gelenin en iyisini yapamayabilir.

- Görev Karmaşıklığı

Görev karmaşıklığı, insanların bir görevi başarıyla tamamlamak için göstermeleri gereken dikkat ve çaba düzeyini tanımlar. İnsanlar basit aktiviteleri oldukça yüksek baskı seviyelerinde gerçekleştirebilirken, karmaşık aktiviteler sakin, düşük stresli bir ortamda daha iyi gerçekleştirilir.

Ancak çocuğunuzun beceri düzeyi yüksek olsa bile, karmaşık işlerini gerçekleştirebilecekleri sakin bir ortamdan yine de yararlanamayabilirler. Tersine, kolay görevleri yerine getiren insanlar, motive olmuş hissetmek ve potansiyellerine ulaşmak için ekstra uyarılmaya ihtiyaç duymayabilir.

Peki, performans için en uygun uyarılma seviyesi nedir?

Araştırmalara göre, farklı görevler, optimum performans için farklı seviyelerde uyarılma gerektiriyor. Örneğin, zor veya alışılmadık görevlerde, konsantrasyonu arttırmak için daha düşük düzeyde uyarılma; aksine, sebat gerektiren görevlerde motivasyonu tetiklemek ve artırmak için daha yüksek düzeyde uyarılma ile daha iyi dayanıklılık gerçekleştirebilirsiniz.

Yoğun stres çocuğunuzla bir kavgaya, eğride uçuşa veya donma tepkisine yol açabilir. Bu tür durumlarda, stres ve kaygı yönetilemez bir seviyeye yükselmekte. Çocuk odağını kaybedebilir ve tam potansiyeline de ulaşamayabilir.

Öyleyse yapılacak olan işin niteliğine göre değişmekle birlikte üç farklı uyarılma seviyesinden şu şekilde bahsedebiliriz:

- Düşük Uyarılma Seviyesi

Ters U modelinin (eğri) ilk aşaması düşük uyarılma seviyesidir. Yani, vücudumuzun nötr olduğumuz zamanki halidir. Temelde uykusuzluk, motivasyon eksikliği, yorgunluk, düşük vücut sıcaklığı gibi şeylerle ilişkilidir. Herhangi bir karmaşık görevi yerine getirilmeyeceği için motivasyonumuz düşüktür. Bu nedenle, dikkat mekanizmalarımız da gerçekten aktif değildir.

Hiç stres yaşamamak, performans açısından mutlaka iyi bir şey değildir.

Örneğin, işiniz tamamen rutin olduğunda ve hiçbir şey değişmediğinde, can sıkıntısı devreye girer. Stres yoktur, ancak motivasyon da yoktur. Size meydan okunmuyor, böylelikle (eğride) daha yukarı ve öteye gitmek için hiçbir teşvikiniz yok. Çalışmanız anlamsız geliyor, bu yüzden işinizi asgari düzeyde yapıyorsunuz.

Elektrik şoku olmayan ve sonunda peynir olmayan bir labirentteki fareleri düşünün. Labirentte gezinmek için çaba göstermelerine gerek yoktur.

- Optimum Uyarılma Seviyesi

Optimum uyarılma seviyesi, bireyin çok fazla uyarılmadığı ve bu nedenle performansın hem basit hem de karmaşık görevler için optimum olduğu mükemmel denge durumudur. Bu, eğride gösterilen tepe seviyesidir. Performans seviyesi grafikte gösterildiği gibi, eğri düşük uyarılma seviyesinden optimum seviyeye doğru ilerlerken kademeli olarak artar.

Orta düzeyde bir stres uzun bir yol kat eder. Yönetilebilir, motive edici ve performansı artırıcıdır. Beyin gücü ve uyanıklık durumu üst düzeydedir.

Bunu bir iş için size bir son tarih belirtildiğinde ve bir terfi için yapmanız gereken ekstra bir işte ihtiyacınız olan küçük ekstra zorlama olarak düşünebilirsiniz. Elde etmek istediğiniz bir başarı var ve gereken bir stres dalgasıyla bu şekilde performansınız artıyor.

- Yüksek Uyarılma Seviyesi

Bu, bir bireyin uyarılma seviyesinin optimum dengenin üzerinde olduğu durumdur. Genellikle panik, endişe, düşük konsantrasyon, fiziksel gerginlik, karar verememe, aşırı tepki verme vb. ile ilişkilidir. Odaklanma yeteneğimiz, gerilim seviyelerimiz yükseldikçe performansın düşmesine neden olur.