Konya eski bir başkent olmanın özelliği ile ülke genelinde hiçbir şehirde olmayan bir âdeti geçmişten günümüze kadar ulaştırmıştır. Çocukların gönüllerini hoş tutabilmek için böyle bir güzellik ve zariflik daha göremeyebilirsiniz.

Recep, Şaban, Ramazan aylarının (üç aylar) bizler için bir başka önemi vardır. Razamazan’ı müjdeleyen bu mübarek ayların ilkine girdiğimiz zaman kalplerimizi bir heyecan kaplar. Ve Konya’mızda Recep ayının ilk Perşembe gecesi fener alayı, sabahı ise şivlilik olarak kutlanır. Bu adet yalnızca Konya’ya mahsustur.

Çocuklar gecesinde ateşler yakar, üzerinden atlar. Şarkılar söyler. Ellerindeki fenerler ile sokak sokak gezerler. Sabahında ise şivlilik torbasını eline alan çocuklar, arkadaşları ile birleşip kapı kapı gezmeye başlarlar. Bu şenlik kervanını gören her ev sahibi kapısını güler yüzle aralar. Herkes kesesine göre aldığı şivliliğini çocuklara ikram edip, onların sevinçle koşarak uzaklaşmalarını izler.

Çocuk ruhuna, dünyasına, hayallerine şivlilikten daha güzel bir armağan olabilir mi? Çocuklar bu kadar güzel ve anlamlı nasıl mutlu edilebilir ki?

O gün gelince şüphesiz her yaşta insan heyecanlanıp, mutlu oluyor Konya’da…   

Evlerde de bir hareketlilik söz konusudur. Ardı arkası kesilmeyen zil sesleriyle birlikte, evin hanımları da “pişi” denilen hamur kızartmaları hazırlamak için mutfağa girerler. Herkeste bir telaş ve mutluluk vardır. Apaçık yüzlerde de bu bellidir.

Sevgiyle yapılan pişiler komşulara ikram edilir. Kapı önlerinde kısa sohbetler edilir, birbirlerinin kandilleri kutlanır ve hayrından dolayı “Allah kabul etsin” dileklerinde bulunulur.

Yorgun bir günün ardından, akşam olduğunda sessizlik çöker Mevlana şehrine… Maneviyatın dört bir yanı sardığı evlerimizde ibadet ve yalvarma vakti gelmiştir. Şükürler, tövbeler edilir. Herkes kendi derdinden yakınır Mevla’sına… Fani dünya unutulur, ebedi hayat için mücadele başlar.

Benim de çocukluk yıllarımı düşündüğümde hatırımda kalan en güzel günleri barındırıyor bu adet. Tabii o zamanlar kısıtlama yoktu, yasak yoktu. Ayriyeten herkes birbirine güvenir çocuklarını sokağa güvenle çıkarabilirdi.

Şimdilere bakacak olursak bizim yaşadığımız şivlilik günleri gibi değil. Çocuklar çoğunlukla tedirgin. Çağın gereği olarak yabancılardan bir şey alıp yememeyi, tanımadığımız insanların evlerine gitmemeyi öğretir, tembihler olduk onlara… Ha tabii bir de korona illeti bu sene bu güzel âdeti yaşatmamızı hepten engelliyor.

Konya halkından ricam bu âdetin unutulmayıp, her yıl mümkün oldukça hatırlanıp, kutlanması… Bu tür şeylerin çocuk ruhuna nasıl iyi geldiğini bilemezsiniz.

Teknoloji çağında olmanın verdiği asosyal bir hayat yaşayan yeni neslin çevresi ile etkileşime geçip hayatın farklı sevinçlerini tatması, insanlarla etkileşim sağlaması için çok büyük bir avantaj.

Unutmayalım, unutturmayalım!

Hayat ikilemelerle doludur her zaman… İki dünya arasında ebediyet için çabalamakla geçer. Bu güzel günlere kısıtlamalar, yasaklar olsa dahi bu sene de erişebildiğimiz için Allah’a hamdolsun. Daha nice özgürce gezdiğimiz şenlik kervanlarında buluşmak duasıyla…

Üç aylarımız, Regaib Kandilimiz ve şivliliğimiz mübarek olsun. Selam ve dua ile…

“Şivli şivli şişirmiş

Erken kalkan pişirmiş

İki çörek, bir börek

Bize namazlık gerek.

Şivliliiiiiiikkkk…”