Bugün size çok renkli bir simanın, Arminius Vambery'nin hayatından bazı kesitler sunacağım.

Vambery de kim?

Vambery 1832-1913 yılları arasında yaşamış bir Macar Yahudisi. Seyyah, müsteşrik, Türkolog, Türk hayranı ve dostu, 33. dereceden mason, siyonist, sahte derviş, Jön Türklerin akıl hocası, İngiliz casusu, devletlerarası arabulucu... 

Seyyah Vambery

Vambery'nin 1861'de Trabzon'dan başlayan seyahati Asya'nın en iç kısımlarına kadar sürdü.  Trabzon üzerinden, Hoy, Tebriz, Kazvin, Tahran, Zencan, İsfahan ve Şiraz'a gitti. 1863'te Orta Asya'daki Hive'ye vardı. Oradan Buhara, Semerkand, Meşhed ve Herat üzerinden tekrar Tahran'a gelip Trabzon üzerinden, 1864'te İstanbul'a döndü. Vambery yolculuğu sırasında Şiraz'daki Persepolis sarayının kalıntılarını ziyaret etti, hatta buradaki tarihi eserler üzerine hatıra olarak adını yazıp resim bile çizdi.

Sahte derviş Vambery

Vambery bu seyahatinde derviş rolü oynuyordu. Adı Reşit Efendi idi. Elinde her kapıyı açan kapı gibi bir Osmanlı pasaportu vardı. Osmanlı padişahını görmüş olmak ona ayrı bir statü kazandırıyor, adeta kutsanmış bir insan haline getiriyordu:

“Bazıları da halife hazretlerini görüp, görmediğimi sual eder, sonra gözlerime dikkatle bakar, dudaklarını kıpırdatırdı. Çünkü Hive'de inanırlardı ki halifeyi görenin gözlerine dikkatle bakılırsa onu görmüş olmanın sevabı diğerine geçerdi.”

Abdülhamit ve Vambery

Vambery, dünya kamuoyu önünde, “iftiraya uğramış bir millet'' dediği Türklerin hak ve çıkarlarının savunuculuğunu yapmasıyla Abdülhamit'in dikkatini çekti, 1880'de İstanbul'a davet edilerek Yıldız Sarayı'nda ağırlandı. Abdülhamit'in güvenini kazanmış tek yabancı olan Vambery 1883'te İstanbul'da İngilizler hesabına casusluk (ya da uluslararası arabuluculuk!) faaliyetlerine başladı.

Siyonist Vambery

Vambery, İngiltere ile Osmanlıları uzlaştırmaya çabalarken, 16 Haziran 1890'da 2. bir görev daha aldı: Abdülhamit'i Yahudilerin Filistin'de kendi devletlerini kurmalarına izin vermeye ikna etmek. Vambery, Theodor Herzl'in önerisini Abdülhamit'e götürdü, 1 yıl sonra da, doğrudan görüşmelerini sağladı. Herzl, Filistin karşılığında Osmanlının dış borçlarını konsolide etmeyi öneriyordu. Abdülhamit bu öneriyi reddetti, ama pazarlıklar bitmedi. Padişah Yahudilerin Osmanlı borçlarını konsolide etmelerine karşılık Yahudi göçmenlere kapıları açmayı, Osmanlı uyruğuna girmeleri şartıyla Filistin dışında istedikleri her yerde yerleşme izni vermeyi, bulunacak tüm madenlerin işletilmesini üstlenmelerini önerdi ama Herzl buna yanaşmadı.

Jön Türkler ve Vambery

Vambery, Abdülhamit'le ilişkisini sürdürürken, Jön Türklere de akıl hocalığı yapıyordu. Rivayete göre bu “idealist ama genç ve deneyimsiz insanlar”a İslam ve batılılaşma üzerine dersler verdi, parlamentarizmi yeniden oluşturabilmeleri için nasihat etti. Nedendir bilinmez, Abdülhamit bu ilişkiden haberdar olduğu halde "sen de onlardansın" demekten öte bir şey yap(a)mıyordu.

Vambery'nin, benim gibi siyaset bilmezlerin düpedüz ikili oynama diyeceği bu tavırları aydınlarımız tarafından onun kendini kişilerin değil Türk milletinin dostu saymasına, her durumda Türklere hizmet etmeyi borç bilmesine bağlanabiliyor. Bir görüşmelerinde Tunalı Hilmi'ye, "Dün hiç idim, bugün ilmim var, şöhretim var. Hep Türkler sayesinde. Ben bu nimete mazhariyetten mütevellit hatıratı hiç unutmam. Türkler için düşünmekten, Türkler için çalışmaktan geri durmam” demesi de bunun kanıtı olarak sunuluyor.

Türk hayranı ve dostu Vambery

Vambery'nin Macarca'nın Fince ile değil de Türkçe ile yakın akraba olduğunu savunması zamanın aydınlarında büyük sempati uyandırdı. Casus olduğu, Siyonizm davası güttüğü ve zamanın Osmanlı padişahı için ağza alınmayacak sözler sarf ettiği bilindiği halde “sağ kesim”den bir üniversite hocası “Vambery, her zaman Avrupa karşısında Türk uygarlığının üstünlüğünü savunmuş gerçek bir ilim adamı ve Türk dostu olarak hatırlanmalıdır” diyorsa, öldüğünde edebiyatçı Ahmet Hikmet Müftüoğlu onu, "Türk âleminin mümtaz ve eşsiz bilgini aziz üstad" olarak anıyorsa, tarihçi Cemal Kutay onun Orta Asya'dan "ateşli bir Türkçü" olarak döndüğünü öne sürüyorsa, bu sempatinin hala sürdüğünü ve bu adamda “şeytan tüyü” olduğunu söylememizde bir beis yoktur herhalde.

Bence Vambery

Vambery'nin karışık ilişkilerini bir nebze olsun anlatmaya çalıştım. Baktığınız pencereye göre başka başka Vambery'ler görmeniz mümkün. Ne ırkı, ne fikri konusunda bir yargıda bulunacak değiliz. Ama! 

 “Doğuda herkes maskeyle doğar ve maskeyle ölür. Kimse gerçek kimliğini ve düşüncelerini ortaya koyma cesaretini gösteremez” diyen Vambery'in bütün İran ve Orta Asya'yı bir sahte derviş olarak dolaşmasına ne diyeceğiz?

Bu tür sahtekârlıkları Batılılar yapıyorsa büyük akıllılık, büyük fedakârlık, büyük cesaret! Ama Doğulular yapıyorsa büyük ahlaksızlık, büyük cesaretsizlik, büyük riyakârlık. 

***

Bu dünya yapıp ettiklerimizin yankılanıp bize döneceği bir dağdır (Mevlana)