"Derler insanda derin bir yaradır köksüzlük,

Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük.

Sızlatır bazı saatler dayanılmaz bir acı,

Kökü toprakta kalıp kendi kesilmiş ağacı."

                                            (Yahya Kemal)

Şehirlerimiz son yüzyılda betonlaşmanın kurbanı olmakta ve geçmişimize ait eserlerin birçoğu bilinçli veya bilinçsiz olarak ortadan kaldırılmaktadır.

Bizler de tarihi köklerinden koparılmış hafızasız, talihsiz ve tarihsiz olarak bu beton yığınlarının arasında adeta geçmişimize bir çizgi çekerek hayatımızı sürdürmeye çalışıyoruz.

Yıkılan ve yıktığımız binaların yerine özgün ve  estetik eserler inşa ederek geleceğe iz bırakmak yerine birbirinin kopyası siteler,plazalar,gökdelenler ve modern insan için bir sığınak olan alış veriş merkezleri yaparak da kapitalist dünyanın değirmenine var gücümüzle su taşıyoruz.

Özellikle Konya gibi tarihi binlerce yıl geçmişe dayanan ve Selçuklunun başkenti olan tarihi bir şehirde yerel yönetimlere büyük görevler düşmektedir.

Aslında sadece yerel yönetimlerin değil merkezi yönetimlerin de konu ile ilgili plan ve projeleri olmalı.

Tabii ki, hafızası olmayan bir toplumun medeniyet iddiası da olamaz.

Şehirlerin hafızasını korumada Avrupa ülkelerinin bizden fersah fersah ileride olduğunu üzülerek söylemek durumundayız.

Bir örnek vermek gerekirse 650 bin nüfuslu Lüksemburg’da Avrupa Birliği’nin fikir babası (Lüksemburg doğumlu) Fransız Dış İşleri Bakanı Robert Schuman’ın hatırası yaşatılıyor.

Yine Hollanda’da tarihi yel değirmenleri hafızalarda geçmişi canlandırıyor.

Belçika’da Brüksel’de şehrin her yerinde tarihi ve kültürel miras muhafaza edildiği gibi zaman içinde bir yolculuk yaparak maziyi hatırlamak imkânını bulmak mümkün.

Örnekler çoğaltılabilir.

Bu arada Konya Büyükşehir, Karatay,Selçuklu ve Meram Belediyeleri ile bazı ilçe belediyelerimizin ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bazı güzel çalışmalara imza attığını da biliyoruz.

Karatay Belediyesi’nin Obruk Hanı, Selçuklu Belediye’sinin Sille’deki çalışmaları, Meram Belediyesi’nin Meram’ın kültür ve tarihini canlı tutma gayretleri ile Konya Büyükşehir’in Dar’ül mülk ve şehir merkezindeki binaların dış cephelerinde yaptığı yenileme çabaları elbette ki takdire şayan.

Unutmayalım!

Eğer şehrin hafızası ve geçmişimizin hatırası olan mirasımızı koruyamazsak 50- 100 yıl sonra korunacak eser de bulamayız.

Neler Yapılabilir?

Şehrin kültür ve sanat adamları, yerel yönetimler, akademisyenler, yetkili kurumlar aralarında işbirliği yaparak öncelikle önem sırasına göre bir envanter çıkarılmalı. Envanter varsa, listedeki eserler sırası ile tamirat, tadilat yapılmalı. Şayet mümkünse, kullanıma açılmalı. Yararlanılan mekân canlı kalır.

Kültür ve Tabiat Varlıklarının korunması konusunda görsel, sosyal ve yazılı medya araçlarından yararlanılmalı.

Konya’da nirengi noktası olmuş yerlere açıklayıcı levhalar konulmalı.

Şehir müzesi kurulmalı.

Ülkemizde şehir hafızasını ve hatırasını korumak bağlamında konum ve birikim açısından Konya kadar zenginliği olmadığı halde marka olmuş şehirlerimiz var.

Ankara Beypazarı, Karabük Safranbolu ve Bursa Cumalıkızık bunlar arasında sayılabilir.

Bugün bizlere düşen görev; zamanı aşan şehir Konya’da, geçmişimize sahip çıkarak, köksüz ve öksüz kalmamak için kollarımızı sıvayarak hemen çalışmaya başlamamızdır.

Sizce de öyle değil mi?

Selam ve dua ile…

NOT: Konya basının yüzakı,ilkeli,doğru,dürüst ve tarafsız habercilik anlayışı ile haklı bir üne kavuşan gazetemiz Konya Yenigün’ün 16.yaş gününü tebrik eder, hakkın gür sesi olma yolundaki yolculuğunda başarıların devamını diliyorum.