Son 15 yıl öncesine kadar 'darbeler ülkesi' olarak ün yapan Türkiye'de son askeri darbe 28 Şubat 1997 yılında yapılmıştı. 28 Şubat darbesi daha önceki darbelerden biraz farklılık arzediyordu.

Ülkemizde daha önce yapılan darbelerde askerler doğrudan yönetime el koymuşlar ve seçilen sivil hükümetleri silahla alaşağı etmişlerdi. 28 Şubat darbesi ise Milli Güvenlik Kurulu'nda alınan kararların hükümete dayatılması şeklinde yapılmıştı.

MGK   kararları; İmam Hatip Liseleri başta olmak üzere tüm Meslek Liselerinin kapatılması, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmesi, Kur'an Kurslarının sıkı denetimi, irticanın 1. derecede düşman addedilerek irtica ile mücadele adı altında üniversitelerde başörtü yasağının taviz verilmeden uygulanması, ordudan irtica nedeniyle atılan kişilere belediyeler başta olmak üzere hiçbir resmi ve özel kurumlarda iş verilmemesi gibi konuların da yer aldığı 18 maddeden oluşuyordu.

Bu kararların uygulanmasını sağlamak üzere de hükümete çeşitli baskılar uygulanmıştı.

Bu baskılar arasında caddelerde tankların yürütülmesi, beşli çetenin devreye sokulması, iktidar milletvekillerinin tehdit ve şantaj yolu ile partilerinden istifa ettirilmeleri sağlanması, medya, yargı ve valilere yapılan baskı ile hükümete tavır almaya zorlanması gibi yöntemler sayılabilir.

Ayrıca Fadime Şahin, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz gibi bazı kişiler kullanılarak bunlara İslâm adı altında toplumun kabul etmeyeceği işler yaptırılmış ve halk nezdinde hükümeti gözden düşürme çabaları da almış yürümüştü.

O dönemde REFAH-YOL hükümetinin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan idi.

Erbakan'ın; ABD ve İsrail politikalarına aykırı söylem ve icraatları, D-8 ler adı verilen 'İslâm İşbirliği Örgütü' nü kurması, yıllardır sömürülen devleti denk bütçe ve havuz sistemi ile sermaye babalarından kurtarması ve 1 yıl içinde devleti borçlandırmaması gibi ana faaliyetler fincancı katırlarını ürküttü ve dış güçlerin emriyle içerideki kuklalar harekete geçti.

28 Şubat post modern darbesi doğrudan değil dolaylı bir askeri darbe olmuştu ama uygulanması ve neticesi itibariyle inançlı halk kesimine daha önce yapılan askeri darbelerden çok daha fazla zarar vermişti. Çünkü 28 Şubat'ta sadece hükümet değil, inançlı Anadolu insanları da hedefe konmuştu.

Yukarıda sayılan baskılar yanında sayılamayan ve ancak yaşayan insanların bileceği çok çeşitli baskı metotları devreye konulmuş ve sonunda hükümetin istifası sağlanmıştır.

Tabii ki o dönemde Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel'in de, gerek MGK' da gerek MGK kararlarının uygulanmasında askerlerin yanında olmasını ve hükümetin istifasından sonra TBMM' de azınlıkta olmalarına rağmen Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığında ANASOL-D hükümetinin kurulmasını sağlamış olmasını da belirtmek lâzım.

Refah yol hükümetinin uygulamadığı MGK kararlarını Mesut Yılmaz hükümeti hemen uygulamaya koymuş ve bütün kararları eksiksiz olarak yerine getirerek diyet borcunu ödemiştir.

O dönemde inancı nedeniyle binlerce genç okulundan atılarak istikballeri köreltilmiş ve yine binlerce insan işinden atılarak ailesi ile birlikte açlığa mahkûm edilmiş, binlerce insan sürgün edilerek yerinden yurdundan uzaklaştırılmış, fikir ve düşünce hürriyeti tamamen askıya alınarak düşünceleri nedeniyle binlerce kişi hapishanelerde çile doldurmuş, inançlı mütedeyyin insanlar büyük zulümler görmüştü.

Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat süreci çok şükür ki, 10 yıl sonra tasfiye edilmiş, 15 yıl sonra da 28 Şubatçılar yaptıklarının hesabını yargı önünde vermeye başlamışlardı.

28 dönemi Başbakanı olan ve Türkiye'de ahlak ve maneviyat bayrağını açarak ömrü boyunca sömürü düzeni ile mücadele eden Necmettin Erbakan 27 Şubat 2011 tarihinde ahiret alemine yolcu oldu.

Bugün hem Erbakan hocanın vefatının hem de post modern darbenin yıldönümlerini yaşıyoruz. Ne garip tecellidir ki, Erbakan'ın ahirete irtihali ile ona ve inancına en büyük zulmü yapan post modern darbenin yıldönümleri 1 gün ara ile de olsa aynı günlere denk geldi.

O sebeple her Şubat ayı sonunda Erbakan'ın vefatı ile birlikte ister istemez 28 Şubat'ın o karanlık günlerini de hatırlayacağız. Allah o karanlık ve zulüm dolu günleri bir daha göstermesin diye temenni ve niyaz ederken Erbakan hocaya da sonsuz rahmet dileyelim. Mekanı cennet olsun.