Öfkeylekalkan, zararla otururmuş derler...
Öfkeyle kalkıp zararla oturanların pişman olduğu, öfkesine yenik düşenlerin ise halen akıllarını başına toplayamadığı, çevresindekilere öfke kustuğu, savunuyor(muş gibi) yapıp, neyi, kimi, kimden, kime karşı savunduğunu bilmediği bir dönemi yaşıyoruz.
Önce pişmanlara ilişkin bir değerlendirme yapalım...
Evet, AK Parti'nin içindeki şımarıklara karşı bir duruş sergilemek istemişlerdi. Ama olayın bu kadar ciddi boyutlara ulaşacağını, tek partili hükümet dönemini bitirecek kadar büyük etki edeceğini bilememişler.
Bilememişler ki, şimdilerde pişmanlık psikolojisine bürünmüşler. Pişmanlık duymalarında seçimin hemen sonrasında liderlerin yaptığı fevri çıkışlar, altı dolu olmayan açıklamalar da etkili oldu.
Birisi çıktı, koalisyona kesinlikle hayır, şartlarımızı kabul etmezlerse koalisyon kuramazlar nidaları attı.
Bir diğeri çıktı, AK Parti hükümeti kurmak için bana muhtaç, bensiz bir AK Parti öksüz çocuğa benzer tavrı ortaya koydu.
Öteki, kendisinin dahi kabul etmediği ve 'emanet' diye yorumladığı oyları alarak mecliste kendisine bir sığınak yapmış olmanın başarısıyla kasım kasım kasılıyor.
Seçim sonrası yine anketler yapılmaya başladı. 'Dün, bugünü görebilseydiniz reyinizi kime verirdiniz' diye soruldu.
Pişmanlar, bu kez suçluluk psikolojisine kapılmış. Bugün olsa o partiye değil, bu partiye verirdim diyor. Ama aynı pişmanlar değil miydi bir mesaj vermek isteyenler? Şimdi diyorlar ki, bu kadar büyük boyutlara ulaşacağını kestiremedik. Biz bir mesaj vermek istemiştik ama bu mesaj bizim belirlediğimiz sınırların dışına çıktı...
Siyaset bu... Oyunlar oynar da oyun oynatmaz işte...
Bir de düşmanlar var...
Ben artık bilinçli çalıştıklarını düşünüyorum. Savunuyormuş gibi yapıp, yıkma politikasına güdümlenmiş bir ekip, sosyal paylaşım sitelerini kasıp kavuruyor.
Bunları yazınca oklar bana da dönüyor, bana bileniyorlar bu defa. Hata gördüğümü hata, yanlış gördüğümü yanlış dediğim için suçlanıyorum. Bazı meslektaşlarımız da zindanlarda çürümekten korkuyor, yazmıyor. Komik...
Korkmayın ya, doğru bildiğinizi her yerde savunun. Kim ne yapabilir ki. En fazla zindanlarda çürürsünüz ama dik durarak...
Benimkisi de, sussam gönül razı değil, söylesem tesiri yok durumu...
Ama twitter trollerine de meşgale çıkarmış oluyorum. Hadi bakalım size yeni bir malzeme daha...
Tutun birer ucundan sündürün sağından solundan... Şucu yapın, bucu yapın... Hepsine razıyım.
At gözlüklerinin arkasındanbaktığınız dünyada sadece bir noktayı görüyorsunuz. At gözlüklerini atsanız, düşman bellediklerinizin dostane uyarıdan başka bir şey yapmadıklarını göreceksiniz.
Şunun da farkındayım ki, sorun sizde değil, size o gözlükleri takanda. İradenizle takmadığınız gözlükleri iradenizle çıkaramazsınız. Sizde bunu yapabilecek bir irade de yok.
Hadi buyurun, bugün de bununla oyalanın.
Mesnevi'den:
Akıllılar, akıllarını o tarafa göndermişlerdir; yalnız sevilmeyen ahmak, bu tarafta kalmıştır!