Hz . Bedreddin

Bir gün bir kimyager,

Ziyaret amaçlı Konya ya gelir .

Mevlâna'yı duymuştur,

Evvela Sultan Veled'e gelir.

"Ben altın,gümüş yaparım,

Talebelerine dağıtırım "demiş.

Bir kaç gün geçmiş,

Hz. Mevlâna çıkmış gelmiş yanına.

"Hoş geldin ya Bedreddin" der.

Tanışmadılar henüz için için ağlar Bedreddin;

"Altın gümüş yaparım

Talebelerine yardım ederim," der.

Mevlâna;

"Ne yapacaksın sen bunları

Rabbimin yanında kimya mühendisi ol,

Bunları bırak,ilime gel,

İnsanlara faydalı ol."

Bıraktı Bedreddin kimyayı,

Baş elemanı oldu Mevlâna'mın,

Tası tarağı bıraktı,

Oldu Hz.Bedreddin.

Yine bir gün ;

Beş kese altın gönderdi,

Selçuklu hükümdarı Hz.Mevlâna'ya,

"Alın bu beş keseyi,

Atın çamurun içine"dedi.

Ahali, gören ,birbirine diyen,

Burada beş kese altın var,

Çamurlara batarlar,

Altını bulmaya çabalarlar.

Ne ararsınız çamurda?

Dünya pisliği çamurda,

Koşanlar dünya peşinde,

Cehennemin yolunu boylayacaklar.

Allah, şaşırmayacak kadar versin.

Allah, taşırmayacak kadar da dengelesin.

Hak yolunda harcatsın

Dağlar taşlar istesek altın olur,

Gözümüz yokki dünyalıkta.

Tevbe Eden Âlim

Dünya âlimi Hz.Mevlâna'ya ,

Bir gün ağzını eğer,

Derler Hz.Mevlâna'ya,

"Kendi kesesini doldurur,

Dua edelim de talebe yetiştirdi,düzelsin."

O gece âlim rüyasında,

Cehennemin kapısında,

Zincirler halatlar boynunda,

O cehennem,bu cehennem dolaştırırlar.

Dediler ; Sana yazıklar olsun,

Koskoca Hz .Mevlâna'ya,

Nasıl olurda dil uzatırsın?

Allah Resul'ü oğlum der,

Alnından öper O'nun.

Derya,mübarek O,

Yürü cehenneme

Bağlarlarken oraya,

Feryat eder..!

"Bir daha yapmayacağım,

Bir daha demeyeceğim."

Kendi feryadına,

Kendisi uyanır.

Kendisini Hz.Mevlâna'nın,

Huzurunda bulur..

Ona der Hz. Mevlâna:"Yaaa,

Yıllardır bize dil uzattın.

Nasıl kurtuldun ellerinden,

Tamda kelepçelerlerken seni !

Yine de biz dua ettik sana,

Allahım nâr-ı cehennemine atma diye.

Ağzını bozma dilini uzatma,

Âlimin limi olamadın,

Biz sana dua ettik,

Her gördüğünü Hızır bil."

Ellerine kapanır;

"Kovsanda bu eşiklerin,

Paspas olacağım,

Kovsanda ayrılmayacağım."

Tevbe etti .

Öyle bir oldu ki,

İlerledi,

Meşhur talebesi oldu...

Baycu Noyan

Bir gün Konya'lılar

Hz.Mevlâna ma dolarlar,

"Ya Hz.Mevlânam ne olur,

Bir Baycu Noyan diye zillet var.

Bizim elimizden herşeyi aldılar,

Çoluk çocuğumuzu mahvediyor,

Darda kaldık perişan haldeyiz,

Duanızı almaya geldik."

"İnşAllah tevbe edin,dua edelim.

İki rekat hacet namazı kılın,

Bizi Hz.Mevlâna hatırına,

Bu yahudilerden kurtarın deyin."

 Çadırları kurmuşlar,Konya'nın etrafına,

Askerler dolu sarmışlar çevresini,

Hz . Mevlâna meydana geldi,

Yeşil cübbesiyle heybetlice dağ gibi,

Hz.Mevlâna meydanda hacet namazına durdu.

Askerler koştular,

Kumandan, kumandan,

Öyle heybetli görkemli birisi geldi,

Korkmadan namaza durdu.

Durmasıda celalli birisi,

Sarıklı ,cübbeli ,heybetli,

Korkusu yok ,

Azametli birisi.

Ona okları yöneltin dedi kumandan.

Okları attılar,

Kendilerine döndü hepisi,

Elleri kolları tutmadı .

"Biz hiç ok atamadık,yığıldık yerlere,

Ellerimiz kollarımız felç oldu."

Kumandan; "Nasıl olur ?"der,

Çadırından çıkar.

Atına biner kumandan,

Atı üç adım atar,kuma gömülür.

Kendiside atın üzerinden takla atar,

Başının üzerine küt gider

Kendisi de atı gibi kuma batar gider.

Askerler kaçarlar,

Bir avuç kalırlar,Konya'lılar;

"Bunlardan bizi kurtardın

Hepimiz sana duacıyız "derler.

Buyurdu mübarek;

"Ben vefat edince

Yeşil kubbeyi yüksekte yapın,

Bizim kubbemizi görenler,

İsmimizle dua ederler,

Duaları  dilekleri,

Kabul olur inşAllah " der.

Baycu Noyan'ın elinden

Böylelikle kurtulurlar

Allah'ın veli dostları

Hızır olur koşarlar.

Hz.Mevlâna'mın Kedisi

Vefatından bir hafta öncesi,

Kedi acı acı bağırmaya başlar,

"Ne oldu bu kediye ya Hz. Mevlâna'm,

Acı içinde feryat feryat bağırır" derler.

"İnsanlardan önce hayvanlar,

Bizim öleceğimizi anlar"der.

"Sen gidersen Mevlâna'm

Beni kim yedirecek kim içirecek" diye ağlıyor.

"Meleyip meleyip ağlıyor,

Benim gideceğimi biliyor,

Onun için ağlıyor,

Elim yakanızda,

Ne olur benim kedimi aç bırakmayın.

Bak böyle miyav miyav diyerek,

Mevlâna'm Mevlâna'm diye ağlıyor."

Bedreddin Hz.leri al şu parayı,

Taze ekmek getir .

Kahvaltı saati geçti amma,

Bu ekmeği ne yapacak dedim.

Hz . Mevlâna'yı izlemeye başladım,

Kedinin yanıbaşına vardı,

Gümbür gümbür konuşuyorlar,

Bölmüş bölmüş yedirmiş

Bir ekmeği bitirmiş.

"Ben gideceğim ahirete,

Çok tembihledim Bedreddin'e,

İnşAllah seni ,

doyuracaklar "demiş.

"Üzülme ağlama böyle,

İçim üzülüyor, kalbim acıyor,

Sana da yavrularına da bakacaklar,

Aç kalmayacaksınız" dedi.

Eliyle besledi Mevlâna'm

Kedisini ekmeğiyle,

Maviş gözleriyle,

Bakışırlar Mevlâna'yla .

Kafasını yere kor,

İçin için kedisinin gözleri ağlar,

Yine de ben sana

Çok üzülecem der.

"Bu Allah'ın emridir

Rabbime kavuşacağım,

Arada ben sana görünür,

Aç koyarlarsa yetişirim "der.

Kedisi bu söze çok sevinir,

Kedi deyip geçmeyelim,

Allah'ın dilsiz kulları onlardır,

Anlayan gerek bizlere

Hz. Mevlâna'm gibi.

Ya Mevlâna'm Hu Mevlâna'm

Kapının eşiğine yüzümü sürüp

Ayağının altında tozun

Olsaydım Mevlâna'm.

Elini değdiğin yer cennettir senin

Duanı alan menzile ermiştir senin

Yeşil kubbenin altına alırsın ,

Sana aşıkların yeridir gölgesi.

Sene 17 Aralık 1273

Seven sevdiğiyle buluştu

Vuslat günün kutlu olsun ya Hz Mevlâna'm!

Aşıklar ölmez imiş.

"Allah yolunda ölenlere ölüler demeyin

Zira onlar diridirler ,fakat siz bilemezsiniz"[Bakara süresi:154]