• SEYYAH ABDÜRREŞİD İBRAHİM: “Yalnız ilâ-yı Kelimetullah hâlis niyetiyle, Allah’ın ipine (İslâm ve Kur’an’a) sımsıkı sarılarak bu mukaddes emel uğruna çoluk çocuğumu ve mini mini ciğerparelerim olan masumlarımı Allah’a emanet ederek terk ettim. “Yâ Allah” diye yola çıktım.” 

Bir asra yakın ömrünü İslâm’ın ihyasına, İslâm dünyasının kurtuluş ve uyanmasına, müslümanların dert ve meselelerine harcayan Abdürreşid İbrahim Efendi, Sibirya bölgesinde yaşayan Özbek Tatar-Türklerindendir. 23 Nisan 1857'de Batı Sibirya'da Tobolsk yakınlarındaki Tara'da doğar. Ataları aslen Özbek'tir. İlk eğitimini babası Ömer Bey'den alır. Eğitimi konusunda annesi Afife Hanım da hassastır. Henüz yedi yaşında medrese öğrenimine başlar, Tara civarındaki medreselere devam eder. 1871'de önce annesi, kısa bir süre sonra da babası vefat eder. Eğitiminden vazgeçmez, bir yandan çalışır bir yandan farklı medreselerde tahsilini sürdürür. Kazan'da Kışkar medresesinde okurken pasaportunun süresi dolar, yakalanır ve hapsedilir. Onun hayatındaki dönüm noktalarından birinin hapishaneye düşmesi olduğunu söyleyebiliriz. Hapishanede Rus hükümeti tarafından dinî veya siyasî gerekçelerle tutuklanmış çok sayıda Müslüman Türk'le tanışır ve onlardan Rus esareti altında yaşayan Türkler hakkında bilgi alma fırsatını yakalar. Hapisten çıktıktan sonra özel dersler verir, imamlık yapar ve halkı aydınlatıcı irşâd hizmetinde bulunur. 1877'de önce İstanbul'a, oradan Mekke'ye giderek hac ibadetini ifa eder. Mekke’de bulunduğu sırada, Kafkas Mücahidi Şeyh Şâmil’le tanıştı. Hacdan sonra Hicaz'da kalır, Medine'ye yerleşip, tahsiline devam eder. Buradaki eğitimini beş yılda tamamlar. Zihin ve hâfızasına yerleştirdiği ilim ve irfan; duygularını doldurduğu yiğitlik ve cesaretle mukaddes beldelerden ayrılan Hoca Abdürreşid İbrahim, 1885 yılında Tara'ya döner ve bir medresede ders vermeye başlar. Onun bu yıllarda kafa yorduğu işlerden biri de medreselerin ıslahı meselesidir. Abdürreşid İbrahim’in en büyük özellikleri arasında gazeteci, yazar ve seyyah olup Türkistan ve Asya coğrafyasını gezerken edindiği intiba ve bilgileri, yazdığı Âlem-i İslâm adlı eserinde paylaşmasıdır.

“BENİM DİNİM İSLÂM, MİLLETİM DE İSLÂM’DIR”

1912-13’de iki cilt halinde basılan ve Mehmet Paksu tarafından Türkçe’ye çevrilen bu kitabın 925 sayfalık Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları arasında çıkan 2013 baskısının Ön söz’ünde Abdürreşid İbrahim, “Bugün dünyada en büyük bir mesele varsa, o da hayat meselesidir” dedikten sonra hayatı; içtimaî (sosyal) ve umumî (genel), diğeri de şahsî ve ferdî hayat olmak üzere iki kısma ayırıyor. Dâvaları uğrunda, fikir ve düşünceleri yolunda, sosyal hayat uğrunda ailesini, çoluk çocuğunu, yakınlarını geride bırakarak kendi canını feda edecek kadar güzel bir imana sahip olan Abdürreşid İbrahim Efendi, “İçtimaî hayat ise bir milletin hayatı demek olup, milyonlarca fertleri içine alır. İçtimaî hayata hizmet edenler milyonlarca insana hizmet eder” diyor. Bu cümleden kendi milletime ve dinine hizmet fikrini aşk ve şevk ile kabullenen Abdürreşid İbrahim; “Benim dinim İslâm, milletim de İslâm’dır. “Atamız İbrahim’in  milleti (dini) olan İslâm’da size bir güçlük yüklemedi. Daha önce de bu, Kur’an’da sizi müslümanlar diye isimlendirdi” (Hac, 78) Ben de tıynet ve yaratılışım icabı olarak, millî hayatım demek olan şu İslâmî hayata hizmet yolunu tuttum. Bu uğurda türlü zahmetlere göğüs gerdim. Çoluk çocuğumu feda ederek İslâm düşmanlarına karşı ne gibi teşebbüsler münasip görüldüyse, sebeplerine yapışmakta kusur etmedim. Ecnebilere karşı sözle, yazıyla müdafaalarda bulunduğum gibi, İslâmiyet iddiasında bulunanlarla da bir çok kereler mücadeleye mecbur oldum” diyor.

ALLAH ALLAH DİYE YOLA ÇIKTIM

Ümitsizliğe kapılmadan İslâm dâvası uğrunda yolunda sebat eden, şevk ve iştiyakı arttıkça “her hususta Kur’an âyetleriyle amel eden” Abdürreşid İbrahim, “Sîrû fil-ard – yeryüzünde yürüyün” ilâhî emrine uyarak uzun bir seyahate çıktığını beyan ederek bakın bize, neler söylüyor:

“Yalnız ilâ-yı Kelimetullah hâlis niyetiyle, Allah’ın ipine (İslâm ve Kur’an’a) sımsıkı sarılarak bu mukaddes emel uğruna çoluk çocuğumu ve mini mini ciğerparelerim olan masumlarımı Allah’a emanet ederek terk ettim. “Yâ Allah” diye yola çıktım.” 

Güneşin doğduğu topraklarda bir İslâm bayraktarı olan Hoca Abdürreşid İbrahim Efendi, Türkistan ve Asya kapılarından içeriye girerek gönülleri fethetmek için kutlu bir yola koyulmuştu. Anadolu’yu sahabeye yolgeçen hanı yapan Yermük Savaşı’ndan sonra Hz. Ömer’in hilafetinin ilk günlerinde; Halife, Suriye’yi fethetme emri vermiş ve 125 bin Bizans ordusu, 35 bin kişilik Allah’ın kılıcı Halid b. Velid komutasındaki İslâm ordusu karşısında yok olmuştu. Sahabeler kısa zamanda Malatya ve İstanbul surları önünde saf tutmuşlardı. Anadolu’daki sahabe türbeleri bu gazilere ait olup, 700’lerde ölen Battal Gazi’yi de sakın unutmayalım.

BUDİSTLERİN MUKADDES KİTABI VE HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

Âlem-i İslâm’da Türkistan’dan başlayarak Taşkent, Buhara, Semerkand, Fergane ve Yedisu vilâyetleri ile Alma Ata, Tara, Kazan’dan Ofa’ya ve Sibirya’ya kadar gördükleri insanlar, gezdikleri yerler ve coğrafya ile ticaret ve maarifleri hakkında pek çok bilgi veren Abdürreşid İbrahim, Lâma’larla da konuşarak onların bir üst rütbeli keşiş liderleri konumunda Hamba Lâma ile de konuşarak inançları hakkında önemli bilgiler de aktarıyor. Budistlerin mukaddes kitabı olan Buda’ya mensup yüz bir ciltlik kitaplarıyla ilgili Hamba Lâma’dan, Abdürreşid İbrahim’in aktarmasıyla şu bilgileri ediniyoruz:

“Hamba Lâma dedi ki: “Bizim kitabımızda Muhammed’in ismi de vardır. Muhammed’in peygamberliğini inkâr edemem.”

RUHU ŞÂD, MEKANI CENNET OLSUN

Abdürreşid İbrahim, 1910-1911 yıllarında 32 sayı olarak yayın hayatını sürdüren Teârüf-i Müslimîn dergisi ile Sebîlürreşad’da yazılar kaleme aldı. Afrika’dan Japonya’ya kadar olan coğrafyayı dolaşarak tebliğlerde bulundu. Japonya’da İslâmiyet’in yayılmasını da sağlayan Abdürreşid İbrahim, bir müddet İstanbul’da yaşadı ve 23 Ekim 1913 tarihinde Osmanlı vatandaşlığına kabul edildi. Abdülhamid Han’dan ayrı olarak Enver Paşa ile irtibatlı olduğu da bilinir. Osmanlı’ya ve İslâm’a sahip çıkması en fazla bilinen özelliklerindendir. Rusya’da Abdürreşid İbrahimov ve Reşid İbrahim adıyla da bilinen Abdürreşid İbrahim (Babay), 1925-1933 yıllarında Konya’nın Cihanbeyli İlçesi Böğrüdelik (Reşadiye) Köyü’nde yaşadı. 17 Ağustos 1944 tarihinde Japonya’da vefat eder. Mezarı Tokyo’dadır. Abdürreşid İbrahim Efendi’yi 78’inci vefat yılında rahmetle anıyoruz. Ruhu şâd, mekânı cennet ve makâmı âlî olsun.

Ruhuna el-Fatiha.

NOT: Abdürreşid İbrahim Efendi’nin seyahat notlarını ve izlenimlerini anlatmaya ve aktarmaya devam edeceğim.