Bizim muhalefetin ne yapmak istediğini anlayan varsa beri gelsin. Şimdi de erken seçim diye tutturdular.

Elbette ki muhalefetin argümanlarından biridir erken seçim istemek. Lakin ne istediğini, yapmak niyetinde olduğunu, ortaya koymadan meydana çıkarsan böyle dımdızlak ortada kalırsın.

Cumhurbaşkanlığı seçim sistemine geçtikten sonra muhalefetin aklımızda kalan beş maddesini sayın desek bırakın halktan birilerinin saymasını kendileri de sayamazlar.

Çok uzak değil 25 Temmuzda saydığı 13 maddeden kaçı aklımızda?

Ülkeyi içine düştüğü bu “badireden”(?)çıkaracak manifestodan bahsediyorum.

Benim aklımda kalan sadece bir madde var “GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLEMENTER SİSTEME”(?) dönmek.

Ana muhalefet ve eteğine tutunanların koro halinde söyledikleri şey!

Bir de söyleseler ne ile güçlendireceklerini.

Her şeyin üstünde bir parlamenter sistem mi?

Yani yargı ve yürütmenin devre dışı kaldığı bir diktatörlük mü?

İktidarla muhalefetin arasında vizyon farkı o kadar fazla ki muhalefet hakkında yazacak bir şey bulamıyoruz.

Bakın Bekir Hazar kardeşim içinde bulunduğumuz muhalefet açmazını, iktidar ile mukayeseli olarak anlatmış.

“Aşağıdaki konuşmalar 2023'e çok az bir süre kala aynı günde yapılmıştır.

Erdoğan (Birleşmiş Milletler Genel Kurulu); "Küreselleşme, uluslararası sistem ve çok taraflılık, salgının etkisiyle şimdi daha da çok sorgulanıyor."

Kılıçdaroğlu; "Kahvehanelerde oyun oynanması neden yasak? Böyle bişey olabilir mi?"

Erdoğan (BM); "Birleşmiş Milletler başta olmak üzere çok taraflı örgütlerin reform ihtiyacı bulunuyor."

Kılıçdaroğlu; "Kahvehaneler için alınan kararlarda neden uzman görüşüne başvurulmuyor?"

Erdoğan (BM); 'Dünya Beşten Büyüktür' tezimizin haklılığını bir kez daha görmüş olduk. İnsanlığın kaderi sınırlı sayıdaki ülkenin keyfine bırakılamaz."

Kılıçdaroğlu; "Kahvehaneler açık güzel ama kağıt oynamak yasak. Vatandaş kahveye niye gitsin o zaman?"

Erdoğan (BM); "Güvenlik Konseyi'nin yeniden yapılandırmalı, reformları süratle uygulamaya sokmalıyız. "

Kılıçdaroğlu; "Oysa kahvehanelerde önlem alabilirsiniz"

Erdoğan (BM); "Konseyi daha etkin, demokratik, şeffaf, hesap verebilir bir yapıya ve işleyişe kavuşturmalıyız.

Kılıçdaroğlu; Kahvehanelerde iskambil oynayan vatandaşımıza dersiniz ki 'her oyunda sıfır, yeni kağıt açacaksınız.' Bitti bu kadar basit.

Erdoğan (BM); Doğu Akdeniz'de oynanan oyunlarda ülkemizi dışlama amaçlı nafile adımların başarı şansı kesinlikle yoktur.

Kılıçdaroğlu; "Her oynanan oyunda yeni deste iskambil çözümü var ama bu düşünülmüyor, akıllarına bile gelmiyor.

Erdoğan (BM); "Kıbrıs... Doğu Akdeniz... Nükleer silahlanma... Kitle imha silahları... İslam düşmanlığı.. Irkçılık... Çölleşme... Digitalleşme..."

Kılıçdaroğlu; Pişti, pis 7'li, ellibir, papaz kaçtı, çanak, okey, bezik...

Joe Biden (ABD Başkan adayı); "Türkiye'de muhalefeti destekleyerek Erdoğan'ı indireceğiz. İlk etapta muhalefete kahvelerde dağıtılmak üzere 10 ton yeni deste iskambil kağıdı ve 25 bin okey tahtası göndereceğiz. Hem de sıfır."

İyi Parti lokalinde kağıt oynarken görüntülenen CHP'li Belediye Başkanı Hüseyin Gemi; "Sayın Biden sadece İstanbul'da 34 bin kahvehane var. 25 bin okey tahtası yetmez. Ayrıca muhalefete yardım kampanyasında neden Bezik tahtası da yok"

Ekrem İmamoğlu; "Vallahı mı? Gerçekten İstanbul'da 34 bin kahvehane mi var? O zaman Akbil gibi İsbil yani iskambil dağıtalım. Ekmek, su vs bedava diyerek seçim kazandık. Hepsine zam üzerine zam yapıp iyi para kazandık. İsbil'de de çok para var."

Kahveci Cemil; "En ucuz iskambil kağıdı 15 lira. Türkiye'de 700 bin kahvehane var. Her kahvede ortalama 10 masa olsa toplam 7 milyon masa yapar. Her yeni oyunda her masaya en ucuzundan yeni bir deste verilse günde tek oyunda 105 milyon yani eski deyimle 105 trilyon maliyet çıkar. Joe Biden başkan olursa ABD ile yeni bir Marshall-İskambil yardımı anlaşması yapalım."

Kılıçdaroğlu; Kahvehanelerde iskambil oynayan vatandaşımıza dersiniz ki 'her oyunda sıfır, yeni kağıt açacaksınız.' Bitti bu kadar basit.

Erdoğan (BM); Libya... Suriye... Kudüs... Filistin... Irak:.. Yemen... İran... Dünya barışı...

Kılıçdaroğlu; Acaba her kahvehanede her masaya dört tablet mi versek? Sanalda iskambil oynasalar nasıl olur?

Joe Biden; "Adamın marşalını attırma... Fazla açılma Kemal!!!"

Kılıçdaroğlu; "Ama... Eee... Şeyy... is...kam...bil"....

Joe Biden; "Bana bak haddini bil...Her yeni oyunda sadece yeni desteyle minimum 105 milyon... 40 milyar civarı para... En iyisi geçmişte Marshall yardımında olduğu gibi size süt tozu verelim... Daha ucuza gelir"

Bekir Hazar; "Artık yılda 400 milyon dolar civarında süt ve süt tozu ihraç ediyoruz... O günler geçti Joe..."

Şu hikayeye bir göz atsak bize muhalefetin halini gösterecektir.

ABD’de askeri okullarda ders olarak anlatılan Horoz ve Tilki Hikayesi!

“Dershanede hocayı beklerken ışıklar kapanmış ve bir çizgi film gösterilmeye başlanmış.

Filmin adı "Küçük Tavuk". Bir kümes var. Kümeste bir çok tavuk ile genç ve küçük horozlar, bir de kümesin yaşlı ve büyük horozu bulunuyor. Kümesin etrafında da bir tilki dolaşıyor.

Yaşlı ve büyük horoz, tilki içeri girmesin diye kümesin kapısını sıkı sıkıya kapatmış, tavukları dışarı bırakmıyor.

Tabii dışarı çıkamadıkları için doğru dürüst yemlenemeyen tavuklar da zayıf ve küçük tavuklar.

Yaşlı ve büyük horoz ise dışarı bırakmadığı tavuklara ölmeyecek kadar mısır tanesi dağıtarak yaşamalarını sağlıyor.

Kümese giremeyen tilki bunun üzerine kümesin tellerinde küçük bir delik açarak küçük ve genç bir horoza sesleniyor ve ona biraz mısır veriyor. Mısırı yiyen küçük ve genç horoz her gün gelip tilkiden mısır alıyor. Bir süre sonra tilki küçük ve genç horoza tek başına yiyebileceğinden fazla mısır verince genç horoz hem kendisi yiyor hem de diğer tavuklara mısır dağıtıyor.

Böylece yavaş yavaş yaşlı ve büyük horozun kümesteki gücü kırılıyor. Horozun etrafındaki tavuklar azalmaya başlıyorlar. Artık popüler olan genç ve artık irileşen horozun etrafında ise tavuklar toplanıyor. Bu aşamada tilki kümesin kapısının önüne mısır bırakıyor. Kümeste bir tartışma çıkıyor.

Kapıyı açalım mı açmayalım mı diye. Sonunda korkarak kapıyı açıyorlar ve kafalarını dışarı uzatıp yemlenip hemen geri çekiyorlar. Bir süre böyle devam ediyor. Hiçbir şey olmuyor. Kümesteki tavuklar rahatlıyor. Korkuları azalıyor.

Nihayet bir gece tilki kümesin önündeki avluya mısır döküyor. Artık korkusuz olan tavuklar genç ve artık güçlü horozun öncülüğünde dışarı çıkıyor ve rahat rahat yemleniyorlar. Kümesteki her tavuk semiriyor. Tilki bir süre sonra gece kümesin kapısından kendi mağarasına kadar mısır tanelerini döküyor.

Sabah kümesten çıkan ve korkusuzca yemlenen tavuklar yemlene yemlene mağaraya kadar gidiyorlar. Sonra mağaraya giriyorlar. Onları içeride bekleyen tilki bütün kümes mağaraya girince mağaranın kapısını kapatıyor.”

Çizgi film burada bitmiş. Işıklar yanmış. Ve dersin hocası kürsüye çıkarak, “İşte Üçüncü Dünya ülkeleri böyle yönetilir” diyerek derse başlamış.

Sorular:

1-Kümes NERESİ?,

2-Yaşlı horozlar KİMLER?

3-Genç horoz KİM, şu anda neler yapıyor?

4-En önemlisi tilki KİM?

Buna göre içinde bulunduğumuz durumu sorgular isek binlerce yorum ortaya çıkar. Unutmayalım Ulusların dostları yok sadece çıkarları vardır!.. (ALINTI)

BUNLARA DEĞİL ÜLKEYİ TESLİM ETMEK, RAHMETLİ ÖZAL’IN SÖYLEDİĞİ GİBİ “ÜÇ KOYUN VERSEN ONUDA KAYBEDER GELİRLER!”