MÜSLÜMANLAR NE ZAMAN UYANACAK!

                                  Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.

“Müslümanlık'ta “anâsır” mı olurmuş? Ne gezer!

Fikr-i kavmiyyeti tel'in ediyor Peygamber.

En büyük düşmanıdır ruh-i Nebî tefrikanın;

Adı batsın onu İslâm'a sokan kaltabanın!

“Medeniyyet!” size çoktan beridir diş biliyor;

Evvelâ parçalamak, sonra da yutmak diliyor.

Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;

Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.

..!!!!!!!!!!!!!!!!.

İslâm'ı, evet, tefrikalar kastı, kavurdu;

Kardeş, bilerek, bilmeyerek, kardeşi vurdu.

Can gitti, vatan gitti, bıçak dîne dayandı;

Lâkin, o zaman silkinerek birden uyandı.

Bir gör ki: Bugün can da onun, kan da onundur;

Dünyâ da onun, din de onun, şan da onundur.

Bin parça olan vahdeti bağlarken uhuvvet,

Görsen, ezelî râbıta bir buldu ki kuvvet:

Saldırsa da kırk Ehl-i Salîb ordusu, kol kol,

Dört yüz bu kadar milyon esîr olmaz, emîn ol.

                                                                      MEHMET AKİF ERSOY

 

    Müslüman toplumların önünde duran en büyük ve acil sorunların başında birlik ve beraberlik geliyor. Giderek küçülen ama küçüldükçe de sorunları artan ve sıkışan dünyamızda birlik olmadan dirlik sahibi olmak mümkün değil.

   Tarih şunu gösteriyor: Birlik içinde hareket eden toplumlar başarılı olmuş, adalet dağıtmış, medeniyet kurmuştur. İç ve dış sebepler yüzünden bölünen, parçalanan toplumlar ise kısa sürede dağılmış, tarih sahnesinden silinmiştir.

    Bugün İslâm dünyasının birlik ve beraberlik sorununu etraflı bir şekilde masaya yatırması ve ciddi bir muhasebe yapması gerekiyor.

    İslâm'da birlik ve beraberliğin temeli tevhid'dir. Tevhid, yani birlemek; Hakk'ın ve hakikatin bir ve tek olduğunu idrak ve ikrar etmek! İnsanî ve sosyal düzeydeki birlik ve beraberliğin metafizik temeli, tevhid ilkesidir. Nasıl hakikatte ve alemde birlik ve bütünlük varsa, insan hayatının temelinde de birlik vardır. Bu birlik olmadan bir insan topluluğundan ve insanî bir yaşamdan bahsetmek mümkün değildir.

     İşte bu ilkeden hareket eden müslümanlar, tarihin en muhteşem medeniyetlerinden birini inşa etmişler ve insanlığın hizmetine sunmuşlardır. Bunu yaparken de birlik ile çokluk, vahdet ile kesret arasında hassas bir denge kurmuşladır.

    İslâm toplumlarına ve medeniyetine baktığımızda çok renkli bir tablo görürüz. Türk'ü, Kürd'ü, Arab'ı, Fars'ı, Hintli'si, Maley'i, Bosnalı'sı, Afrikalı'sı ile İslâm ümmeti bir çiçek bahçesine benzer. Her bir çiçeğin rengi, kokusu, endamı farklıdır. Ama onların bütünlük ve ahenginden muhteşem bir çiçek bahçesi ortaya çıkar.

    Aynı şekilde İslâm medeniyeti, Fas'tan Endonezya'ya, Anadolu'dan Hint altkıtasına, Arabistan'dan Orta Asya'ya ve Balkanlara kadar muazzam bir çeşitlilik gösterir. Mimarî tarzları, şehir düzenleri, kılık kıyafetleri, dilleri, mutfakları, yerel örf ve adetleri ile dantel gibi örülmüş bir mozayik çıkar karşımıza. Fakat bütün farklılıkları “İslâm medeniyeti” yahut ümmet başlığı altında toplamımızı sağlayan derin bir birlik, beraberlik, bütünlük ve ahenk vardır.

     Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerimde: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allah'tan korkup sakının; umulur ki esirgenirsiniz.” (Hucurat, 10)

    İman ile yoğrulmuş vatan ve millet sevgisi, kavmiyetçiliğe, ırkçılığa ve ayrımcılığa dönüştüğünde yıkıcı bir güç haline gelir. Nitekim bunu fark eden Batılı güçler İslâm ümmetini parçalamak için çok çalışmışlar ve maalesef 19'uncu yüzyıldan itibaren bu konuda başarılı olmuşlardır. Ümmetin bir parçası olan müslüman milletler birbirine düşmüş; milliyetçilik virüsü bütün bedene yayılmıştır. Bunun bir sonucu olarak dini, imanı, değeri, ilkesi, tarihi, insan ve medeniyet tasavvuru aynı olan Müslüman Türkler, Kürtler, Araplar, Arnavutlar, Boşnaklar, Abazalar, Çerkezler, Farslar ve diğerleri adeta birbirine düşman olmuştur. Cenab-ı Hakk'ın lütfu ve ihsanı olan etnik köken ve dil farklılıkları, “irfan ve marifet”te yarış için bir vesile olmak yerine, müslüman toplulukları birbirine düşürmek ve ümmeti zayıflatmak için zehirli bir araç haline gelmiştir. Aynı bedenin parçası olan müslüman kavimler, aynı zamanda bir büyük cemaatin, yani ümmetin de eşit üyeleridir. Bu kardeşlik ve dayanışma ruhu ortadan kalktığında bizi biz yapan değerler de kaybolur gider. Ondan sonra ne gücümüz kalır, ne de Allah'ın yardımı üzerimizde olur.
    Zira Peygamber Efendimiz s.a.v. buyuruyor ki: “Allah'ın yardımı cemaatle (toplulukla) beraberdir.” (Ebu Davud, Salât, 46)

     Yine bir başka hadiste Rasul-i Kibriya Efendimiz s.a.v. şöyle diyor:

     “Size birlik halinde bulunmanızı tavsiye eder; ayrılıp dağılmaktan şiddetle kaçınmanızı isterim. Zira şeytan, yalnız başına yaşayan insana yakın olup, beraber bulunan iki kişiden uzaktır. Kim cennetin ta ortasında yaşamak isterse, toplu halde bulunmaya baksın.” (Tirmizî, Fiten, 7)

   Bugün İslam dünyası son yüzyılda kaybettiği birliğin derin acısını yaşıyor. İslam dünyası birleşik Haçlı güçlerinin zulmü altında inim inim inlemekte fakat bir buçuk milyarlık İslam alemi zulmü seyretmekten öte hiçbir şey yapamamaktadır. Müslümanların son özgür kalesi Türkiyemiz ise ayaklarına dolanan problemlerden başını alıp İslam dünyasının problemlerine çare üretememektedir. Batılıların Kutsal Haçlı ittifakıyla hasta adam haline getirip üstüne çullanılan arslan yavrusu hala ayağa kalkamamaktadır. Kalkmaması için elden gelen her şey yapılmaktadır. Ayağa kalktığı anda başlarına neyin geleceğini bilen Haçlı sürüleri tüm dünya ile birleşerek ülkemizi parçalayarak, bölerek tökezletmeye çalışmaktadırlar.

   Şu mübarek Ramazan günlerinde dünyanın dört bir yanında; Doğu Türkistan'da, Arakan'da, Kırım'da, Somali'de, Afganistan'da, Pakistan'da, Mısır'da, Suriye'de, Irak'ta kadınlar, çocuklar, gençler acımasızca öldürülüyor, kesiliyor, hatta derisi yüzülerek vahşice kesiliyor.

  Tüm bu vahşetlere dur diyecek bir Allah kulu yok, medet yine Haçlıların güdümünde olan Birleşmiş Milletlerden, İnsan Hakları örgütlerinden bekleniyor, yani tilkiye sırım ısmarlanıyor!

   Ey İslam Alemi ne zaman aklını başına alacak, birleşecek ve kendini koruyacaksın. Ne zaman aklını, fikrini, ferasetini, basiretini kullanacaksın. Neredesin ey birlik..! Neredesin ey feraset..! Neredesin ey basiret..! Neredesin ey İslam dünyası..!  Uyan ve kendine gel..! Az daha uyursan çakallar tarafından parçalanıp yok edileceksin Allah korusun!

   Allah'ım İslam dünyasını asırlık uykusundan uyandır...! Vahdetimizi, birliğimizi sağla..! İzzet ve şerefimizi koru...! Bizi utanç içinde bırakma!Müslümanları zelil kılma..! Tüm İslam dünyasına nusretini, yardımını gönder..! Acılar içinde bırakma...! Amin.

Selam ve sağlıcakla kalın...

Muhammed ACIYAN

Kültür Dünyamızdan

[email protected].