Ebu Said el Hudri radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Ölü tabuta konulup da insanlar (veya erkekler) onu omuzladığı zaman, eğer iyi bir kişi ise Beni çabuk götürünüz, beni çabuk götürünüz! diye seslenir. Eğer iyi olmayan biri ise, Eyvah! Bu tabutu nereye götürüyorsunuz? der. O cenazenin sesini insandan başka her şey duyar. Eğer insan bu sesi duysaydı, bayılırdı. (Buhari, Cenaiz 50, 53, 90. Ayrıca bk. Nesai, Cenaiz 44)

Bu hadis, korku ve ümidi bir arada yaşamanın gereğini ortaya koymakta, ahiret yolculuğunun daha başlangıcında bu iki ihtimalden biriyle karşılaşmanın kaçınılmazlığını anlatmaktadır. İyi bir insan öldüğü zaman, kavuşacağı nimetlere bir an önce ulaşma isteğiyle tabutunu taşıyanlara hal diliyle Beni çabuk götürünüz! diye seslenir. İyi olmayan bir kimse ise, Eyvah, bu tabutu nereye götürüyorsunuz? diye felakete gittiğini ve bunu istemediğini yine hal diliyle haykırır. Bu iki ihtimalden biri kaçınılmaz olduğuna göre mümin, bu iki durumu dikkate alarak yaşamalıdır. Yani beynel havf ver reca bir hayat sürmelidir. Tabut içindeki cenazenin hal diliyle söylediği bu sözleri her varlığın duyup insanın duymaması, hem bir gafleti hem de hayatın devamı noktasından bir rahmeti ifade eder. Zira belirtildiği üzere, Eğer insanlar bu söylenenleri işitmiş olsalar, bayılır kalırlardı. Bir şey yapma istek ve arzuları kalmazdı. Bizzat duymadıkları böyle bir beyanın kendilerine Hz. Peygamber tarafından haber verilmesi ise, onları gelecekte karşılaşacakları duruma hazırlamak, kurtuluşlarına vesile olmaya çalışmak anlamındadır. Kendi kulaklarıyla duyduklarından daha kesin gerçektir. Çünkü Hz. Peygamber haber vermektedir. Zaten gerçek iman da gayba yani görülüp bilinmeyene inanmaktır.

Hadisi şerif Buhari’de üç konuda geçmektedir. Bu rivayetlerin hiçbirinde burada görülen insanlar (en nas) kelimesi bulunmamakta, doğrudan doğruya, erkekler (rical) o tabutu omuzlayınca. ifadesi yer almaktadır. Buradan hareketle başta Buhari olmak üzere İslam alimleri, normal hallerde cenaze taşıma işinin erkeklere ait olduğu, kadınların zaruret hali dışında tabut taşımayacakları neticesini çıkarmışlardır. Erkekler tabutu omuzlayınca. beyanını, şeri bir hüküm koyma amacına yönelik olmayıp yaygın olarak görülen halin tesbit ve haber verilmesi anlamında değerlendirmek de akla gelebilir. Ancak şariin (kanun koyucu) beyanını, olayı haber verme çerçevesinde bırakmak, onu büsbütün ihmal etmek anlamına gelir ve doğru değildir. Doğru olan şariin beyanını, hüküm ifade edecek şekilde yorumlamaktır. Bu sebeple normal hallerde, cenaze taşıma ve defnetme işinin erkeklere mahsus olduğunu bu hadisi şeriften istidlal etmek isabetlidir. Nitekim bu durumu açıklayan daha başka rivayetler de bulunmaktadır. Ölümle birlikte karşılaşılacak bu ikili ihtimali düşünerek, hayatı korku ve ümit arasında yaşamak gerekir. Gelecek hakkında önceden uyarılmış olmak, insanlar için büyük bir şanstır. Cenaze taşıma ve defni erkeklerin görevidir. Erkek bulunmaması halinde bu işi kadınlar da yapabilir. Kainatta her şeyin ibret alınacak bir yönü vardır.