Kasımpaşa maçından sonraki yazımı şu cümleyle bitirmiştim:
“Konyaspor'un bundan sonra tek rakibi yine Konyaspor'dur. Rehavete sürüklenme, rakibi küçümseme, nasıl olsa yeneriz havasına girme gibi olumsuz haller ile hallenmezse bu Konyaspor'u kimse tutamaz.”
Elazığ maçından bir gün önce de, bir dost meclisinde; “Bu maçı sıkıntılı görüyorum. Konyaspor bu maçtan mağlubiyetle ayrılabilir. Çünkü takım birden havalara yükseldi” demiştim.
Ne yazık ki, koktuğum başımıza geldi.
Üstü üste 2 maç kazandık diye gözünü birden bire yukarılara diken, havalara giren, ayağı yere basmayan ve Avrupa kupaları şarkıları söylemeye başlayan bir takımın başına böyle bir şey gelmesi normaldir ve kuvvetle muhtemeldir.
Onun için Mesut Bakkal, Avrupa kupaları sevdasını falan şimdilik bir tarafa bırakmalı, her şeyden önce takımı havalardan yere indirmeyi ve Süper Lig'de kalıcı olmayı başarmalıdır.
Maça gelince, Konyaspor'un 90 dakika boyunca ürettiği organize gol pozisyonu neredeyse yok denecek kadar azdı.  İlk yarıda sahada yokları oynayan, ne yaptığını bilmeyen, pas yapamayan, kendi yarı sahasından çıkmakta zorlanan, bunun karşılığında da, kalesinde aralıksız gol pozisyonları yaşayan bir Konyaspor izledik.
İlk yarıda verilen 2 penaltı yanında verilmeyen 2 penaltı daha olduğunu göz önüne alırsak, Konyaspor 45 dakikada 4 penaltıdan 4-0 mağlubiyetle soyunma odasına gidebilir ve kırılması zor bir rekora imza atabilirdi.
İkinci yarıda takım biraz toparlanmış ve canlanmış görünse de, organize ataklar yerine şuursuz bir baskı vardı. Bu baskı da, Konyaspor'un çok iyi olduğundan değil, biraz da Elazığ'ın 2-0 ı yakalaması rehavetinden kaynaklandı. Yerinde ve zamanında yapılan iki değişikliği de göz ardı etmemek ve Mesut Bakkal'ın olumlu müdahalesini takdir etmek gerekir.
Beraberliği getiren gollerin ilki kalecinin büyük hatasından, ikincisi de Mehmet Güven'in gerilerden vurduğu sert şuttan geldi. Sıkıntılı geçen böyle bir maçta 2-2 yi yakaladıktan sonra kontrollü oynamak yerine, yine şuursuz ve kontrolsüz baskılar ve doldur boşaltla gol arama sırasında verilen bir kontratak sonucu 3. gol geldi.
Zaten futbolcularımızın hataları sonucu Elazığ'ın kaptığı her top kalemizde tehlikeler oluşturuyor iken, kontrolsüz oyuna devam etmek büyük riskti ve bu risk mağlubiyeti getirdi.
Konyaspor bu maçta hem aralıksız kontratak yedi, hem de futbolcularımız top yerine rakibe odaklandı, rakibi hedefe aldı. Hedefe ceza sahası içinde rakip futbolcu konulunca penaltılar da kaçınılmaz oluyor.
Mesut Bakkal'ın gelişi ile birlikte yıldızlaşan Djalma'nın bu maçta yaptığı 2 hata pahalıya mal oldu.
İlkinde Elazığ'ın kalesine yakın bir yerden serbest atış kullanan Djalma'nın vurduğu top önündeki tek kişilik baraja çarparak rakip oyuncuya geçince başlayan hızlı atak penaltıyı ve golü getirdi. Diğerinde ise, orta sahada pas hatası yapan Djalma, ayağındaki topu rakibe teslim etti ve yine hızlı gelişen Elazığ atağından 3. Gol geldi.
Olumlu ve yerinde paslar yapan, adam geçen ve takıma büyük katkı sağlayan Hleb, Konyaspor'un en iyi oyuncusu idi.
Pazartesi akşamı sahadaki Konyaspor, ne Sivas maçındaki ne de Kasımpaşa maçındaki Konyaspor değildi. Hleb'den başka diğer futbolcular da o maçlardaki futbolcular değildi. Böyle olunca stadı dolduran binlerce taraftar maçtan boynu bükük ayrılmak zorunda kaldı.
Neyse artık bu maç geride kaldı. Önümüzde yine zorlu bir maç var. Gençlerbirliği maçı da, en az Elazığ maçı kadar zorlu olacak. Ne yapıp edip o maçı alarak hem Elazığ maçının telafisi sağlanmalı hem de rahat bir nefes alınmalıdır.
Aksi takdirde, Avrupa kupaları hülyaları görürken kendimizi bir anda düşme potasının içinde buluruz Allah korusun! Teknik heyet ve futbolcularımızın havalardan inerek ayaklarının yere basmasına şiddetle ihtiyaç var.