Bate karşısına, ofansif anlamda bilindik oyuncuları ile çıkan Konyaspor, Konferans Ligi 2.  Eleme turunda 3-0’lık bir skorla önemli bir avantajı cebine koydu…
Futbolda büyük konuşmayı seven biri değilim, ama ‘görünen köy klavuz istemez” mantığı ile rakibin de gücüne bakarak, meseleye yaklaşırsak bu iş oldu gibi! 
İlk maç seyircisizdi, ikinci maç ise seyircili…
Konyaspor için önemli bir avantaj…
Eskisi-yenisi diye ayırt etmeden, takımın tamamı, yani futbolcuların hemen hemen hepsi ikinci maça çok iyi konsantre olacaklardır…
Hatırı sayılı bir seyircinin önünde kendilerini göstermek için şimdiden motive olmaya başlamışlardır kuşkusuz…
Dolayısıyla, yukarıda da belirttiğim gibi, bir üst tur Konyaspor’a göz kırpıyor.
xxx
Konyasporlu oyuncular, belki kusursuz değillerdi, ama oyuna ağırlıklarını koyarak, insiyatifi ellerinde tutarak mücadeleyi şekillendirdiler…
Takımın tamamı ilk resmi maça intibakta sıkıntı yaşamadı…
Hatta kaleci Sehiç’ten, en uçtaki Çikalleshi’ye kadar her oyuncu rolünü en iyi şekilde yapma gayretinde oldu…
Rakibe baskıda, ikili mücadelelerde, kaybedilen topları geri almada, adam kovalamalarda rakipten çok çok üstünlerdi…
Şunu da atlamamak lazım; yaş ortalaması 24 ve bizden daha genç olan rakibin, bizim sıkletimizde olmadığı da bir gerçek…
Bate takımı, tipik bir halı saha takımı görüntüsü verdi…
Konyaspor’un 3-0’lık zaferini rakibin zayıflığı ile anlatırsak, hem kendimize, hem de takımımıza ihanet etmiş oluruz…
Konyasporlu oyuncular, birlikte oynamanın verdiği güven ve tecrübe ile 3-0’ı buldular…
Amir’in, Zymer Bytygi’ye yaptığı güzel asiste, bu oyuncunun aynı güzellikte yaptığı ceza içi koşusu ve bitirici vuruşunda verdiği karşılık gibi…
Ve yine 58’de Çikalleshi’nin savunma arkasına attığı topla buluşan Michalak’ın, bu asiste golle cevap vermesi gibi…
Bütün bunlar, takımın birlikte oynaması, birlikte düşünmesi, birlikte çalışması ve birlikte aynı havayı solumasının getirdiği futbolun gerçekleridir…
Yiğidin hakkı yiğide.
xxx
Skoru daha da büyütebilirdi Konyaspor…
Eğer en uçtaki Çikalleshi ile onun yerine oyuna dahil olan Muhammet Demir, kanatlara biraz ayak uydurabilse ya da final paslarına ve final vuruşlarına daha konsantre olabilseler, bugün daha farklı bir skoru konuşur olurduk…
Bu arada oyuna sonradan girip klas bir gole imza atan Robert Muric “benden gelecek bu tür gollere hazır olun” mesajı verdi…
İlk resmi maçında kendini hatırlattı…
Ve kendisini hatırlatan bir başka yeni transfer ise Calvo…
Sol ayaklı stoper, Abdulkerim’i aratmayacak gibi durdu…
Zayıf rakip karşısında zorlanmadı, ama çok güçlü bir lig olan kendi ligimizde ne yapar hep birlikte göreceğiz…
Diğer yeni transferler, yerliler bilindik yerliler…
 Muhammet Demir, Ahmet Oğuz, Uğurcan Yazgılı ve diğerleri…
Bekleyip göreceğiz…
Özellikle Muhammet Demir…
Oynadığı takımlarda Konyaspor’a boşu olmayan bu oyuncu, Konyaspor forması ile kaç gol atacak açıkçası merak ediyorum.
xxx
SPİKER VE YORUMCU!
Ve…
Konya’ya ve Konyaspor’a ve pek tabi ki futbola Fransız kalmış spiker ve yorumcudan söz etmeden geçersem, kendilerine haksızlık etmiş olurum!
Bu güzel futbol gecesinin içine ettiler!
Oyuncuların isimlerini, oyuna gireni çıkanı, pası vereni, şutu atanı yanlış söyleyen bir spiker olur mu?
Oluyor…
Ucuz etin yahnisi böyle…
“Yerseniz” diyor maçı yayınlayan kanal…
Spikerin sürekli, bıkmadan usanmadan, hatta uyarılmadan ikinci maçın 30 bin kişinin önünde oynanacağının altını çizerek söylemesine ne demek lazım, bilemiyorum… 
Nereden biliyorsun 30 bin kişinin önünde oynanacağını?
Belki 42 bin kişi gelecek ya da 15 bin kişi…
Oyundan çıkmış, kulübede oturan bir oyuncuyu, oyundaymış gibi bas bağırmak nedir?
xxx
Ve yorumcu… 
Ahmet Akcan…
Sevgili Hocam; teknik direktörlük yapman gerekirken, yorumculuk senin neyine?
Konyaspor’dan söz ederken, sürekli “Konya” demen anlaşılmaz!
Ne demek Konya?
“Konyaspor” demek zoruna mı gidiyor?
Saçma sapan cümleler kurarak, güya futbolu yorumluyor…
Ve sürekli konuşmak için konuşması, benim televizyonun sesini kısmamın en büyük nedeniydi!  
Konya’yı ve Konyaspor’u bu kadar hafife almayın bence.