Hayat ne garip değil mi?
Bazen öyle insanların yanında olduğumuz ve aynı fotoğraf karelerinin içinde olduğumuz için şükrederiz…
Bazen de öyle insanlara uzak dururuz, onunla aynı fotoğraf karesinde olmadığımıza şükrederiz…
Ve bazen, o günün şartlarında ya da ortamında birlikte çektirdiğimiz fotoğraf karesinde ‘keşke orada olmasaydım” diye hayıflanırız…
“Keşke” kelimesini çok sevmesem de, bazen ciğerden “keşke” kelimesini kullanmışımdır ya da kullanmışızdır…
Öyle bir zaman gelir ki, “konuşmaya değer insanlarla, sırrını paylaştığın insanlarla “keşke yüreğimi açmasaydım” deme noktasına geliriz…
Bu dost olur, bu arkadaş olur, bu kardeş olur…
Hele de kardeş…
Bazı kardeşler dua gibidir, Hızır gibidir; görünmez ama dokunur sana, uzaktadır ama, asla bırakmaz seni…
Kardeşlik öyle bir deryadır ki, dibi bulunmaz, öyle bir sırdaştır ki, her gönül, her yürek taşıyamaz…
Öyle özel bir yürektir ki, vicdanı ve merhameti olmayan anlamaz!
Başka bir şeydir kardeşlik…
Adını koyamadığınız bir zenginliktir…
Kardeşi olmayanların çok fakir olduğunu düşünüyorum…
Şu da var, senin gerçek kardeşin, daima yanında bulunan ve sana faydalı olmak için, kendi sefasından fedakarlık eden, karşılaştığın her türlü musibette ne pahasına olursa olsun senin yardımına koşan, sana elini uzatandır…
Kardeş, ser verir sır vermez…
Adı üstünde kardeş…
Hazreti Mevlana boşuna söylememiş…
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
x
Bir insan için en değerli şey kardeştir…
Kardeşin yerini hiç bir şey dolduramaz…
Bütün sırlarımı, endişelerimi bazen korkularımı paylaşabildiğim tek insan kardeşimdir…
Benim, hayatımda ki yerini hiçbir şey değiştiremez…
Bu yüzden kıymetlerini bilelim, dargın olanlar varsa hemen şimdi telefonlara sarılalım…
Kendi adıma konuşuyorum…
Benim de kardeşimle, hem de bir hiç yüzünden kırgınlığım var, konuşamıyorum, görüşemiyorum ama burnumun direği sızlamıyorsa, ben de ne olayım!
Şunu söylemeye çalışıyorum; aranızda her ne geçmiş olursa olsun kardeşler küslüğe fazla dayanamaz…
Üç günlük dünyada yaşıyoruz…
6 Şubat depreminde 50 binin üzerinde insan öldü…
Toprağa verdiklerimiz tamam, ama toprağın üzerinde 3-5 kardeş ya da dost isek, birbirimize sarılmamız lazım…
Özellikle ikinci ya da üçüncü şahısların getirip götürdüğü dedikodu ya da “sosyal medya” denilen canavarın aracılığı ile sövüp saydırmak, beddua etmek ne insanı, ne de de ahlaki…
Gözünden akan yaşa ortak olacak ya da canın yandığı zaman canı yanacak kaç kişi var ki kardeşten başka?
Kardeş yahu…
Dahası; ötesi, berikisi yok kardeşliğin…
Bazı kardeşlere imreniyorum ve kıskanıyorum ve soruyorum “biz niye böyle değiliz” diye…
Bazı kardeşlere ise yüreğim sızlıyor, içim acıyor, “ne oldu da böyle oldu” diye…
Bütün bunları niye mi yazdım; uzun zamandır hem yüzüne hem de sesine hasret kaldığım, anadan-babadan bana miras kalan kardeşimi rüyamda gördüm de, ondan…
Bugün kendime dair ne varsa onu yazdım…
Ne spor, ne siyaset, ne sanat…
Bugün biraz duygusala bağladım.