Ermenek'teki maden ocağında yaşanan acı olay...
Bir anda Türkiye'nin gündemine oturuverdi. Şu veya bu vesileyle, gerekçesi ne olursa olsun bir olay yaşandı. Bu bir gerçeklik, geri dönüşü yok. Yaşandı ve yaşanıyor...
Nereden biliyoruz?
Gazetecileraktarıyor...
Bir kamu görevi yürüten gazeteciler, bugün dünyanın neresinde ne olup bittiğini, Türkiye'de yaşanan gelişmeleri, özelde ise Konya'da-Ermenek'te-maden bölgesinde olan biteni toplumun aynası gibi yansıtıyor. Ermenek'teki olayın görünmez kahramanları meslektaşlarım olan ve kahraman olarak nitelendirebileceğim gazeteciler...
Ermenek'teki maden kazasının üzerinden bir hafta geçti. Tam bir haftadır, gazeteciler Ermenek'te...
Güç şartlardaçalışıyorlar... Yeri geliyor itilip kakılıyorlar...
Güvenlikgörevlileri, gazetecileri gördüğü zaman öcü görmüşe dönüyor adeta. Hemen kaşlar çatılıyor, kollar geriliyor. 'Giremezsin, gidemezsin, bakamazsın, çekemezsin...'
Kendileriyle ilgilenilmiyor, orada bulunma amaçları hatta varlıkları dahi dikkate alınmıyor. Ancak, bir açıklama yapılacak olduğu zaman gözler direkt onları arıyor.
O soğuk gecelerde, iki odun parçasını yakarak ısınmaya çalışıyorlar. Gidemezler mi bir otele, giderler...
Ama onlar gittiklerinde ya yeni bir şey olursa ne olacak?
Kim aktaracak oradaki son durumu Türkiye ve dünya kamuoyuna? O yüzden gidemezler, ayakları oraya bağlı adeta...
Tam bir haftadır, evlerinden, sevdiklerinden, ailelerinden uzaklar. Tam bir haftadır, dağın başında nöbetteler. Tam bir haftadır, düzenli bir uykuları yok. Sadece birkaç saat kestirip, uykusuzluğun vermiş olduğu sersemliği gidermekle yetiniyorlar.
Bunu yaparken de kafalarına göre değil ha... Aralarında nöbet sistemi kurmuşlar. Birkaç gazeteci uyurken, diğer birkaç gazeteci nöbet tutuyor. Belli bir süre sonra nöbet değişimi yapılıyor. Bu kez uyuyan nöbete kalkıyor, nöbetteki gazeteciler uyuyor.
Görev bilinci ile hareket ediyorlar. Kabullenmişler artık bu işin zorluğunu, tüm meşakkatini... Değer kıymet bilmezlerin gösterdiği ve belki de aşağılayıcı düzeye ulaşan vurdumduymaz tavırları da biliyorlar.
Ama olsun diyorlar, biz işimizi yapıyoruz. Biz işimizi yapmazsak, 70 milyon buradan bihaber kalır...
Öyle ya...
Hadi gazeteciler işini yapmasın, haber vermesin... Ne olur o zaman düşündünüz mü hiç? Düşünmediniz, çünkü siz de farkında değilsiniz olayın. Kendiliğinden olmuyor bu işler. Birileri itip kaksa da, birileri sıcacık yuvasında karnını kaşıya kaşıya haberleri izleyip, bilir bilmez yorumlar yapsa da, o dağ başında o havayı teneffüs eden, o zorlukları çeken insanlar var.
GAZETECİLER...
Kameranın arkasında oldukları için midir, bilinmez, görünmezler... Ama olayın en büyük kahramanlarından biri de onlardır.
Yaptıkları iş kutsaldır. Aldıkları para da son kuruşuna kadar helaldir...
Aklıma geldi de bugün bizimkileri yazayım dedim. Malum havalar soğudu. Dışarıda çalışanların işi zor. Geceleyin dışarı olanların işi zor. Güç koşullarda çalışanların işi zor.
Tüm bu zorlukları bir arada çekenler ise, kahraman gazeteciler...
Mesnevi'den:
Nerde bir dert varsa, deva oraya gider; su, neresi alçaksa, oraya akar.