Ağzı olanın konuştuğu hatta bir takım homurtular çıkararak konuşur gibi yaptığı garip bir memlekette yaşıyoruz.
Kulağın işitme kapasitesi içine giren her sese kulak verirseniz yandınız demektir.
Feleğiniz şaşar ve istem dışı olarak; yahu üstü açık bir tımarhanede mi yaşıyorum diye düşünmeden edemezsiniz.
Bir ülkede yöneticiler hamaset dozu yüksek konuşmalar yapıyorlarsa ciddi sorun var demektir.
Benzer şekilde toplumu yönetmeye talip olanlar akıl dışı hurafeleri dillendiriyorlarsa daha ciddi sorunlar var demektir.
İstismarcı yöneticiler acziyetlerini gizlemek ve kusurlarını örtmek için genellikle kutsallara sarılır ve dibine kadar istismar ederler. İlahi yasa gereği istismarcı yöneticilerin halkı da kendileri gibi istismarcı olurlar. Böylece bütün bir toplum istismar edebileceği ne varsa istismar etmeye başlar. Gitgide tencere yuvarlanır kapağını bulur durumu ortaya çıkar.
Herkesin aleyhinde konuştuğu bir belediye başkanının üçüncü dönem yeniden seçildiğini; buna anlam veremediğini söyleyen dostuma bu durumu hatırlatmıştım. Yönetenlerle yönetilenlerin istismar ortak paydasında buluştuğu ilginç bir sosyal olaydan söz ediyorum. Bir nev'i en iyi ortaklık suç ortaklığıdır durumu!
En kullanışlı istismar aracı kuşkusuz dindir. Etkisi yüksek maliyeti azdır.
Kimi sekülerler için trajik bir şekilde kendilerinden menkul kutsallarını istismar etmekte maliyeti düşük etkisi yüksek istismar türlerindendir.
Ülkemizde dinci istismarcılar için din, kemalist istismarcılar için Mustafa Kemal en verimli istismar araçlarıdır.
Bilim; garip bir şekilde istismarcılar için hatırı sayılır lojistik destek sağlayabilmektedir. Bilim üzerinden istismar yapılacaksa devreye uzmanlar girmelidir. Bilim dinine iman etmişler açısından uzmanlar kutsal kişilerdir.
Papazların ve uzmanların paralel işlev gördüğünü tesbit edebiliriz.
İstismarın dışında bir diğer araç daha vardır, örtme operasyonu için.
Abartılı söylevler ve abartılı törenler.
Abartılı törenler kifayetsizlikleri ve ileri aşamada pislikleri örtmek için harika bir şal görevi icra ederler. Muktedirler basit günlere bile öylesine olağanüstü anlamlar yüklerler ki, duygular tavan akıl ise dip yapar. Her yeri ve neredeyse her ferdi kaplamış duygu yoğunlu atmosferinde, nesli kesilen kelaynak kuşları kadar kalmış akıl sahipleri bile kımıldayamazlar.
Şimdilik bu kadar yeterli sanırım, konuya deva edebilmeyi umuyorum.
Yazının sonunda başlığa uygun olarak şaka gibi bir alıntı yapmak istiyorum.
Bence şaka gibi ama okuyunca kararı siz verin.
Mustafa Balbay, Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde, maden facialarının resmi bayramlara denk gelmesini ilginç bir şekilde yorumladı.
İşte Balbay'ın o yazısı!
BU FACİALAR İLAHİ ADALET
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutlamaya hazırlanırken Soma faciasını yaşadık. Doğal olarak tüm bayram kutlamaları iptal edildi. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamaya hazırlanırken de Karaman'ın Ermenek ilçesinden gelen acı haberle sarsıldık. Bu kez de Cumhuriyet Bayramı'nın şölensel bölümleri iptal edildi.
Kim bilir belki de ilahi adalet, "Cumhuriyeti ne hale getirdiniz? Bütün değerlerini erozyona uğrattınız. Ülkeyi çağdaş uygarlık seviyesine değil, ortaçağa taşıdınız. Bütün bunlar üstüne bayram mı kutluyorsunuz?" diyor.